Bir hafta sonra Damla adına, kargo firması kocaman bir koli getirdi. Damla işten eve gelince kargoyu görüp şaşırdı. Heyecanla açmaya başladı.
- Anne gördün mü, kitaplarım gelmiş. Hem de aldıklarından daha fazla var burada.
- Kolinin içinde birde not var kızım. Ne yazıyor?
"Özrümü kabul ettiysen, beni arar mısın? Bahadır."
Damla sevinçle kendi kendine konuşmaya başladı. "sen bu kadar çok kitap gönderirsen tabi seni ararım. İnanamıyorum. Hepsi de yazarlarından imzalı. Üstelik yazarların çıkan tüm kitapları var. Bendeki imzasız olanları da bağışlarım. Yoksa yeni kitaplar için hiç yerim kalmayacak."
Damla telefonunu alıp Bahadır'ı aradı.
- Merhaba ben Damla. Nasılsınız?
- İyiyim Damla, sen nasılsın?
Ah! Ne kadar güzel bir ses tonu var bu adamın. Şiir gibi...
- Çok iyiyim. Bu kadar çok kitap gelince insan iyi olmaz mı? Kitaplar için çok teşekkür ederim. Çok naziksiniz.
- Kitaplar tamam, o zaman senin içemediğin benim döktüğüm çayı da beraber içelim mi? Damla, eğer uygun olursan Cumartesi günü görüşebilir miyiz?
Bende seni görmeyi çok isterim yakışıklım.
- Cumartesi mi? Öğleden sonra 3 gibi olabilir.
- Anlaştık, seni almaya gelirim.
- Yok, teşekkürler. Ben gelirim. Siz bana buluşacağımız yerin adını-adresini verseniz olur.
- Nasıl istersen Damla, Kız Kulesinin önünde buluşalım o zaman.
- Peki görüşmek üzere.
- Görüşmek üzere.
Damla, telefonu kapatıp, öpmeye başladı. Sevinçten eli ayağı durmuyor, dans edip şarkı söylüyordu. En son yorulup yatağının üzerine oturdu. Yüzündeki parlak gülümseme cumartesiye kadar devam etti. Cumartesi en büyük sorun ne giyeceğiydi. En yakın arkadaşı –ikizim dediği- Eda'yı aradı. Eda ile üniversitede tanışmış ve çok samimi iki arkadaş olmuşlardı. Geçen dört yılda Eda ve Damla ikiz gibi yaşamış, yedikleri içtikleri ayrı gitmemişti. Üniversite bitince Eda İzmir'e ailesinin yanına dönmüştü. Araya sadece kilometreler girmişti. Ama gönülleri hep birdi. Olayları en başından arkadaşına anlattı. Hatta telefonda epey yorum yaptılar.
- Sence ne giymeliyim Eda?
- En iyisi koyu mavi kot pantolon, ceket ve ince bir kazak. Açık yeşil, hafif simli kazağın vardı senin. O tam bu havalar ve durumlar için bence.
- İyi ki varsın Eda. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum.
- Arar beni bulurdun şekerim.
- Seni çok özledim canım. İnşallah annen çabuk iyileşir. Annen iyileşince gelmeni bekliyorum.
- Sen gel küçükhanım.
- Tatlım, yeni işe girdim. Bir yıl izin yokmuş
- Tamam canım. Annem iyileşsin ben gelirim hasret gideririz.
- Süpersinnnnnnnnnn. Görüşürüz canım. Çok öptüm seni.
- Görüşürüz canım, bende öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON PİŞMANLIK
RomanceNikah memuru gelip mikrofonu eline aldı. - Tüm misafirler, hoşgeldiniz. Burada Akhan ve Demirci ailelerinin mutlu gününe şahit olmak için bulunuyoruz. Gelin hanım adınız soyadınız? - Damla Akhan. - Damat bey adınız soyadınız? - Bahadır Demirci. - Sa...