bunu fine line ile okumak çok mantıklı olur diye düşündüm.. o yüzden yukarı koydum isterseniz onu dinleyerek okuyabilirsiniz.
"Yavaşça adımını at." Harry gözlerimi yumuşak elleriyle kapadığından dolayı önümü göremiyordum ve gülmeden duramıyordum. Arabadan indiğimizden beri gözlerim kapalıydı çünkü dediğine göre bu özel biri için özel bir sürprizmiş.
"Düşeceğim, kesinlikle düşeceğim!" bir kahkaha daha attım. Harry kıkırdadı. Arkamdaki bedeni beni güvende hissettirse de tam olarak nereye gittiğimizi anlayamıyordum.
"Seni düşüreceğimi mi sandın?" alaycı bir ses tonuyla konuştu. "Bana güven. Şimdi sola doğru dön."elimi öne uzatarak sola döndüm. Beni geriye çekmesiyle duraksadım.
"Geldik mi?" Harry ellerini yavaşça gözlerimin üzerinden çekti.
"Bekle! Daha açma, üç dediğimde aç." tıpkı bir çocuk gibiydi.
"Üç." pekala, ben birden üçe kadar sayacağını zannetmiştim, Harold.
Gözlerimi açmamla karşımda gördüğüm manzara beni delicesine şaşırtmıştı. Bu gerçek olamayacak kadar güzel görünüyordu.Evinin içindeydik ve merdivenin başında duruyorduk. Merdiven boydan boya güller ve mumlarla kaplıydı. Işığı açmadığımız için sadece mum ışığı ortamı aydınlatıyor ve hoş bir hava veriyordu. Harry'nin böylesine romantik olabileceği hiç aklıma gelmezdi.
"Bu sadece başlangıç," ona kafamı döndüğünde gözlerinin yeşilliği daha da belliydi, loş ışık yüz hatlarını ortaya çıkarıyor ve onu çok güzel gösteriyordu. "bu, sürprize giden yol." ellerini omuzlarıma koyarak beni sıktı.
Büyümüş göz bebeklerine baktım. "Harry..." bana sevgiyle baktığında sol tarafımda bir ağrı hissetmiştim. Ops! gözlerimin dolmaya başladığını hissediyordum bile.
"Buna gerek yoktu, altı üstü bir doğum günü işte..."
Gözlerini devirdi. "Tabii ki gerek vardı. Sus ve ilerle." beni hafifçe ittirerek merdivenlere yöneltti.
Şüpheli adımlarla çıkmaya başladım. Arkamdan geliyordu ve ben çok heyecanlanmıştım, bunları benim için yapmış olması bile inanılmazdı.
Merdivenleri teker teker çıktığımızda bir kapıya varmıştık. Arkama dönerek ona sorgulayan gözlerle baktığımda başıyla kapıyı gösterdi ve "İttir." dedi. Kapıyı ittirdiğimde karşılaştığım manzara ile uzun süredir biriktirdiğim gözyaşlarını sonunda serbest bırakmıştım.
Etrafı mumlar ve gül yapraklarıyla çevrili olan dev gibi bir yatağın-ki bunun Harry'nin yatağı olduğunu düşünüyorum- üzerinde sayamayacağım kadar hediye ve balonlar duruyordu. " 1 8 " balonu yatağın en başında altın bir şekilde parlıyordu. Arkamı döndüğümde kolları açık bir şekilde gülümseyerek bana bakıyordu. Bu hali gördüğüm en sevimli şey olabilirdi.
"Harry!" ona dönüp üzerine atladım. Kafamı boynuna gömdüm ve mükemmel kokusunu içime çektim.
Elleri belimi buldu ve beni sıkıca kendine bastırdı. Ardından kulağıma fısıldadı. "Beğendin mi?"
Beğenmek mi? Sanki biraz az kaçıyor. Oh... Bilirsiniz, onu tanıyalı henüz bir sene bile olmamıştı. Onu ilk gördüğüm anı sanki dün yaşamışım gibi hatırlıyordum.
flashback
"Bir daha dersimde kullanmayın lütfen, Bayan Woods." telefonumu sırama bıraktı. Ona onaylayan bir şekilde kafamı salladım. "Peki, neden?" Niye böyle bir şey sorduğumu bilmiyordum ama yine de sordum. Düşünür gibi yaptı ve elini çenesine götürdü. "Çünkü dersimde odaklanılmasını istediğim tek şey benim. Biraz egoistlik gibi görünse de, öyle." Bunun üzerine ikimiz de güldük. Bir anda, ona karşı çok ısınmıştım. "Derste karşımda siz dururken telefona odaklanacağımı hiç sanmıyorum, Bay Styles." ağzımdan çıkanlara inanamıyordum. Ellerini sırama yasladı, kafasını bana doğru eğdi ve yeşilin en güzel tonundan olan gözleriyle bana baktı. Refleks olarak hafifçe geriye çekildim, yüzündeki her bir detayı ve olmayan kusurları görebiliyordum. Neden bu kadar yakınımda duruyordu ki..? Dudaklarını yalayarak konuştu. "Bunu duyduğuma gerçekten sevindim, Bayan Woods."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad teacher 1-2 | hs [DÜZENLENİYOR]
Fanfiction"Söyle bana Alyssa, sana ne yapmalıyım?" sırıtarak gülümsedim. "Ne dilerseniz, Bay Styles." #6 at harrystyles