İkinci kitaba hoşgeldiniz, keyifli okumalar. (sürpriz!)6 ay sonra, eylül ayı
"Anlamıyorsun, Alyssa. Öğretmenine aşık olmak kötü bir şey değil, aksine fazlasıyla iyi hissettiriyor!"
Oh, olamaz.
Yeni üniversite oda arkadaşım olan Kenzie'nin yirmi beşinci bahanesine gözlerimi devirdim ve elimdeki yastığı ona fırlattım.
"İmkanı yok, Kenzie, buna izin vermiyorum. Ayrıca Bay Lisbon'un sana karşı hisleri olacağını falan da düşünme sakın."
Ah.
Yeni bir hayat. Yeni bir okul, yeni arkadaşlıklar, zehirli ilişkilerden uzak, yepyeni bir sayfa. Ve şu an en son isteyeceğim şey, yeni en yakın arkadaşımın İspanyolca öğretmenine aşık olması.
"Abartıyorsun," dedi eşyalarına dolaba yerleştirirken. "Ayrıca bana senin de lisede öğretmenine aşık olduğunu söylemiştin, benimle biraz empati kurman lazım, Alyssa."
Düşünme. Onu düşünme.
"Artık bu konuyu kapatabilir miyiz, Kenzie?-"
"Kaçtığına göre onunla bir şeyler yaşamış olmalısın, uuuh-"
Onu düşünme Alyssa.
"Konu kapanmıştır!" yerde duran kirli kıyafetlerimi aldım ve çamaşırhaneye gitmek üzere hızla kapıya doğru ilerledim. "Partide görüşürüz, Kenz."
Arkamdan bağırışını duymazdan geldim ve odadan çıkarak seri adımlarla yurdun koridorlarını geçmeye başladım. Merdiven boşluğuna geldiğimde tek tek basamakları iniyordum ki duyduğum sesle başımı arkaya çevirdim.
"Alyssa!" nefes nefese kalmış olan Calum'u görmemle duraksadım. "Tanrı aşkına, neden bu kadar hızlı yürüyorsun ki?" karşımda durarak saçlarını düzeltti.
Calum ve ben-bir saniye. Size her şeyi baştan anlatmam gerekecek.
Her neyse.
Calum ve ben yaz tatilinin başından beri çıkıyorduk. Ancak ilişkimizde berbat ilerleyen noktalar vardı ve ikimiz de bunları elimizden geldiğince görmezden gelmeye çalışıyorduk.
"Kimsenin beni elinde bir sepet dolusu çamaşırla görmesini istemiyorum da ondan, Calum. Üniversite yurdu çok boktan bir yer." derin bir nefes verdim.
"Oh, pekala..." dudaklarını birbirini bastırdığında devam etmesi için kaşlarımı kaldırdım.
"Şey," dedi yere doğru bakarak. Bu da demek oluyordu ki bir şey soracak, ve yine fazlasıyla utanıyor-
"Bu akşam için planımız ne?"
"Planımız yok." omuz silktim.
"O zaman, bir plan yapalım-"
"Senin içinde bulunmadığın bir planım var, Calum." dedim sıkıntıyla. "Üzgünüm."
"Hadi ama Alyssa," dedi kolumdan tutarak. "Seninle eskisi gibi zaman geçirmeyi özlüyorum. Senin ise tek yaptığın üniversite telaşı. Biraz rahatla."
"Calum, burayı kazanmak için çok uğraştım, anlıyor musun? Şimdi beni rahat bırak." kolumu elinden çekerek çamaşırhaneye indim.
Aptal ergen çocuklar. Harry beni onlar hakkında uyarmıştı- Harry ne alaka, Alyssa? Çıkar onu aklından!
Kendi kendime verdiğim iç savaş bittiğinde ofladım ve gözlerimi kapattım. Bu akşam partide iyice kafayı bulmam gerekiyordu.
•••
"Şuradaki mavi gözlü çocuğu görüyor musun?" Kenzie kolumdan çekiştirerek parmağıyla barı gösterdi.
"Kenzie,çocuğun gözleri görünmüyor bile-"
"O değil aptal," başımı tutarak sağa çevirdi. "Şu siyah saçlı olan."
"İdare eder," dedim omuz silkerek.
"Ben onun yanına gidiyorum." Kenzie içkisini başına dikerek çocuğa doğru yol aldığı sırada ben de elimdeki bardağı minik masaya bıraktım.
Onun gidip bulduğu her yakışıklı çocukla flörtleşmesini izlerken telefonuma gelen bildirimle irkildim. Cebimden çıkararak ekrandaki tanımadığım numaradan gelen mesaja baktım.
unknown number: Bu akşam her zamankinden daha büyüleyici görünüyorsun.
Gözlerimi büyüterek olduğum yerde kalakaldım.
Bu da neyin nesiydi böyle?
Telefondan başımı kaldırıp etrafıma bir göz attım. Bana bakan her hangi biri var mı diye tek tek kontrol ettim ama görünürde kimse bana bakmıyordu. Çünkü mesajın aksine pek de büyüleyici görünmüyordum.
Doğru gördüğümden emin olmak için mesajı tekrar okudum ve derin bir nefes aldım.
Parmaklarımı klavyenin üzerine götürdüm ama ne yazacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
you: Sen de kimsin?
Mesajı gönderdim ve dudağımı ısırarak endişeyle etrafıma bakmaya devam ettim. Ama yemin ederim, bana bakan kimse yoktu!
Kenzie'nin yanına gideceğim sırada gelen mesajı korkuyla açtım.
unknown: Kim olduğumu artık ben bile bilmiyorum, Alyssa.
Siktir, siktir, siktir. Adımı biliyor. Adımı biliyor.
Tek başıma durmak beni daha da fazla ürkütüyordu, bu yüzden gözlerim hızlıca Kenzie'yi aradı. Onu ortalıkta göremiyordum. Kalabalığın sesi çok yüksekti ve onu arasam bile büyük ihtimalle beni duymazdı.
İnsanların arasından geçerek tenha bir yere çıkmaya çalıştım. Altı üstü bir üniversite partisiydi, neden bu kadar insan vardı ki?
Telefonumun bildirim titreşimini hissetmemle o berbat korku yeniden bedenimi sardı. Sadece engelle şu numarayı gitsin, Alyssa!
unknown: Dudağını ısırmayı bırakmalısın. Bu hiç yardımcı olmuyor.
Olduğum yerde durdum ve sinirle mesajı okudum. Kalp atışlarım resmen kulağımda yankılanıyordu. Ayrıca uzun süredir ısırdığım dudağımı da serbest bıraktım.
Titremeye başlayan parmaklarımı klavyeye götürdüm ama ne yazacağımı bilmiyordum.
you: Sen kimsin ve benden ne istiyorsun? Beni polise gitmeye zorlama. Kim olduğunu söyle.
Hemen yanımda duran banka oturdum ve üzerimdeki elbiseyi aşağı çekiştirdim. Hala etrafıma bakıyordum ama bulunduğum yerde neredeyse kimse yoktu.
unknown: Polis mi? Hadi ama, onlarla pek iyi bir geçmişim yok. Bunu bana yapamazsın.
unknown: Tek istediğim sensin.
•••
sizi beklettiğim için üzgünüm. daha doğrusu kitabı hala kütüphanesinde tutan var mı onu bile bilmiyorum. ama ben geri döndüm 🧚🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad teacher 1-2 | hs [DÜZENLENİYOR]
Fanfiction"Söyle bana Alyssa, sana ne yapmalıyım?" sırıtarak gülümsedim. "Ne dilerseniz, Bay Styles." #6 at harrystyles