Zerya

949 42 2
                                    

Mahmut: gelir hanımım Gülizar hanım ve ailesi geliyorlarmış. Kudret ağam sizin odanız da kalmanızı ve oda'dan çıkmamanızı istedi. Leyla: hiddetlenerek Mahmut git burdan, o ağana de ki kendi elleriyle kendi başını eğdireceği günler yakındır elbette;
Mahmut: Leyla hanım inanın en az bende sizin kadar üzgünüm, lâkin biliyorsunuz ki ben'de bir emir kuluyum, bana ne emredilirse ben onu yapmakla hükümlüyüm ve ben Züleyha hanımımdan başkasına hanımım demem, hanımım canımı isterse onun için canımı bile feda ederim!"
Züleyha: "biliyorum Mahmut, lütfen Leyla 'nın kusuruna bakma, biliyorsun ki onun bu hiddeti sana değil, o babasının yaptıklarına kızıyor.
Mahmut estağfirullah hanımım ne kusuru Leyla hanımı anlıyorum ve kızgınlığı bana olmadığını da biliyorum! Hanımım müsadenizle der ve odadan çıkar... Leyla: " anne sen daha nekadar boş yere tahammül etmeyi düşünüyorsun söyler misin? Ben biz kadınları anlamıyorum. Neden birisine mecburmuşuz gibi davranıyoruz? Neden kendi gücümüzün farkına varamıyoruz? Neden yapabileceklerimizi, duygularımızı, yeteneğimizi, gücümüzü yapmak istediğimiz her şeyi yapmayıp bastırıyoruz? Peki ya sineye çektiklerimiz? Kadını aldatan erkeği kim sorguluyor, hiç kimse değilmi? Hata bırak başkasının sorgulaması kendi karsı dahi basitleştirip; sineye çekiyor.
Ya kadın? Başkası ile normal dahi konuşursa öldürülüyor. Çünkü erkek kadını bir birey değil de, kendisine ait bir mal sanıyor, erkeği yanıltırsa erkek onu öldürüyor, veyahut hoşuna gitmezse başkasıyla aldatıyor. Olmadı bin bir zorluklarla dünyaya getirdiği çocuklarını da alıp kadını kapı dışarı ediyor. Üstüne üstlük bu kadın, erkek ayırmaksızın, her kes tarafından basit görülüyor, çünkü, o erkeği o seviyeye getiren de biz kadınlarız. Neden mi? Çünkü biz hep altan alan aman kızmasın diye kendi istediklerimizi arka plâna atan, rezil oluruz veyahut küçük düşeriz diye yaptıkları her kötülüğü ört pas eden ve sanki dünyamızı onlar döndürüyormuş gibi onları hep poh pohlayan, bir güzel söz söylesin diye etraflarında pervane olan, hayatta tek isteğimiz sevgiymiş gibi erkeklerden sevgi dilenen tarafız. Oysa önemli olan birinin bizi sevmesi değil, önemli olan bizim kendimizi sevmemizdir. Bir kadın başkasında sevgi dilerken yada başkasının onu sevmesini beklerken kendi değerini nasıl kaybettiğinin farkına bile varamıyor ve karşısındaki de onu değersiz kullanmaya hazır bir mendil gibi cebinde taşıyor. Fakat kadın kendi değerini bildikten sonra, kendi kendini sevdikten sonra, kendini bir ihtiyaç değil de kendine muhtaç hissettirdikten sonra, herkes onun etrafında pervane olur... Ya erkek çocuklara gösterdiğimiz tavırlar? Neden erkeğin ayakların üstünde durmasını, çalışmasını, veyahut okuyup adam olmasını söylüyorlar da? Kadın sadece erkeğe muhtaç bir şekilde büyütülüyor? Oysa kadında ki uzuvlar da en az erkekiğin uzuvları kadar. Neden kadınlar sadece cinsiyetleri ile biliniyor? Oysa kadın 9 ay bir canlıyı içinde taşıyacak kadar güçlüdür, kadın neden kendisindeki bu gücü fark edip bir birey gibi davranmıyor?..." Züleyha: kızım senin bu huyun ve kendine bu denli güvenmen, bana da güç veriyor. Emin olabilirsin ki benim sana inancım sonsuzdur ve biliyorum ki sen hangi şartlarda olursan ol, ayakların üstünde durmayı başarırsın..." Leyla: Evet anne bende bunları söylüyorum, sen de ayaklarının üstünde durabilirsin. Sende bunca her şeyi çekmek zorunda değilsin, neden işlemediğin günahın bedelini ödüyorsun? Düşünsene bir mahkuma ölüm tutsaklıktan daha iyi değil mi ? sırf havayı soluklamak için Her şey yaşamaya değermi? Madem babam seni hiçe saymış sende hiçlikten var ol, yeniden yaşamak için
Yeniden başla. Züleyha: " pekâlâ kızım senin söylediklerini yapacağım fakat bunu nasıl yapacağımızı bilmiyorum.
Biliyorsun ki babanın izni olmadan konaktan kuş uçmaz! Biz buradan nasıl
Babana hissettirmeden gideceğiz? Var sayalım ki gittik biz gidince baban arkamızdan gelmez mi? " Leyla: "anne biz gidelim bu yaptıklarına seyirci kalmayalım, o arkamızdan geldiği zaman ne yapacağımızı düşünürüz. "
Züleyha: " tamam kızım bu gece onlar uyurken biz çıkalım eğer başarırsak bilki yaşamaya umudumuz olur hayır başaramazsak, o Gülizara ömür boyu hizmet ederiz." Leyla: "tamam anne emin olabilirsin ki bunu yaptığına pişman olmayacaksın..."

Peki gerçekten gitmek o kadar kolaymıydı? İnsan istediği zaman, istediği kişiden gidebilir miydi? Belkide insan'ıñ kendine yaptığı en büyük zülüm, bitmiş bir hayatı sürdürmesiydi.
Çoğu hayatı komada yatan hastaya benzetiyorum ki o hayatlar içinde devamı ya mucize oluyor.
Yada bir ömür, ağır bir yük olarak boyunların'da duruyor...

***

Zerya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin