3 hafta sonra
Taehyung ona ulaşmama izin vermiyordu. Onunla konuşamıyordum, onun karşısına çıkacak cesaretim yoktu. Telefonla aradığım zamanlar açmıyordu ve mesajlarıma bakmıyordu. Kim bilir beni gördüğünde ne yapacaktı...
İçimdeki özlem ve pişmanlık duygusuyla yanıp kavruluyordum. Suçluydum, hiçbir şey yapmamış olsam bile suçluydum bu durumda. Kendimi aklayamazdım. Taehyung'u aldatmamış olsam bile ona ihanet etmiştim. Onu dinlememiş, onu anlamamakta ısrar etmiştim. Onu yapmadığı şeyler için suçlayarak bu evliliğin sonunu getirmiştim.
Şimdi benden nefret ediyordu. Aramızdaki bu büyük aşk benim kıskançlıklarım yüzünden yok oluyordu. Belki de artık tek taraflı bir aşıktım.
Evin önüne geldiğim zamanda saçlarımda biriken ince kar tabakasını ellerimle silkelemeye çalıştım. Önümü görmemi zorlaştıracak kadar kar yağıyordu, ama havada tuhaf bir heyecan vardı. Haftalardır gelemediğim evin önünde dururken kapıyla bakışıyordum. İçeride ışıklar yanmıyordu, belki o da çekip gitmişti. Beni hatırlamak istemediği için bu evdeki bütün anıları bırakıp gitmiş olabilirdi.
Ama ben onu bırakıp gitmek istemiyordum. O beni istemese bile onunla konuşmak, ona sarılıp hissetmek istiyordum. Ona dair bir şeyler hissetmeye ihtiyacım vardı, hem nefretini hem aşkını istiyordum.
Anahtarı cebimden çıkartıp kapıyı yavaşça açarken içeriye girdim. Evin sıcak havası yüzüme çarparken kaslarım gevşemeye başladı. Karanlık evde gözlerimi gezdirirken sessiz olmaya çalışarak merdivenlere ilerledim. Saat daha erkendi, ya uyumuştu ya da çoktan buradan ayrılmıştı.
Sessiz adımlarla yukarı çıktığımda göğsümden çıkacak kadar hızlı kalbimle odaya yaklaştım. Kapalı kapının önünde durup gözlerimin karanlığa alışmasını beklerken vücudum titriyordu.
Ya gittiyse, diye tekrar ediyordum kendi kendime. Ya gittiyse ve ben burada yalnız kaldıysam ne yapacaktım? Onsuz bir hayat istemiyordum. Taehyung olmadan üç haftayı bile krizlerle geçirmiştim. Onsuz bir ömür kavramını düşündüğümde delirecek gibi hissettim.
Bir anda kapıyı açtığımda karşımda Taehyung olması için dua ediyordum. Benim dualarım hiçbir zaman kabul olmazdı. Bunu küçük yaşta öğrenmiştim. Şimdi de hiçbir işe yaramamıştı. Odadaki boş yatağa bakarken vücudumdaki bütün kıvrımlarımın acıyla sızladığını hissediyordum. Bu sızı gözlerimi bulurken ağladığımın farkında bile değildim.
Orada o şekilde ne kadar durduğumu bilmiyordum. Dışarısı hâlâ karanlık ve karlıydı, ben hâlâ üşüyordum, oda hâlâ boştu. Bacaklarımın beni taşıyamayacağını hissettiğimde kendimi zorlukla yatağa götürdüm. Yatağa uzanıp gözyaşlarım daha şiddetli akarken içimde tuttuğum hıçkırıkları serbest bıraktım. Onun olması gereken yatağın boş kısmını izlerken gözlerim de içim gibi yanmaya başladı. Ne kadar ağlarsam ağlayayım geçmeyecek bir histi sanki bu. Ne yaparsa yapayım gitmeyecekti. Ben yine her şeyi kaybetmiştim.
***
Boynumda hissettiğim sıcak hisle elimin altındaki saçlara tutunurken uzandığım yerde kıpırdandım. Vücuduma temas eden vücutla acıyan gözlerimi zorlukla aralarken bir anda paniğe kapıldım. Gözlerimi tam olarak açabildiğimde etraf hâlâ karanlıktı ve Taehyung kollarımın arasındaydı. Yüzünü boynuma doğru gömmüş gözleri kapalı duruyordu.
En başta rüyada olduğumu zannettim ve dakikalar boyunca kıpırdayamadan onu izledim. Cesaretimi biraz daha topladığımda elimin altında duran saçlarda parmaklarımı gezdirdim. Yıpranmış dağınık saçlarını biraz da ben dağıtırken diğer elimi onun sıcak sırtına yasladım. Onu hissedebiliyordum.
O hâlâ tepkisiz bir şekilde uzanırken parmaklarımı saçlarından yanağına doğru yavaşça indirdim. Avucumla yanağını kavrarken bir anda karanlıkta parlayan gözleriyle yüzünü bana doğru çevirdi. Göz göze geldiğimiz anda bütün dünyam durmuştu. Ne yapacağımı bilemezken sadece anın akışına kapıldım, kıpırdamadan onun gözlerinde kayboldum. Gözlerine baktıkça göğsümdeki ateş daha da körükleniyordu.
Bana vurmasını bekledim, beni itmesini, kovmasını, küfür etmesini bekledim. Ama o sadece beni şaşırtacak bir şey yaptı. Gözlerimiz birbirinden ayrılmamışken bana gülümsedi. Yüzünde acı bir ifade vardı ama bana gülümsedi, en azından gülümsemeye çalıştı. O bana bu şekilde bakarken isteğim dışında dudaklarım hafifçe iki yana kıvrıldı. Onun gibi olmasa da ben de gülümsemeyi denemiştim. Dudaklarımı kıpırdatmamla gözlerimin dolmaya başlaması aynı anda olurken ona biraz daha yaklaştım. Elimi yanağında tutarken yüzünün her yerine baktım. Onu uzun uzun izlerken o acı acı gülümsemeye devam etti. Bu düşündüğüm bütün şeylerden daha çok canımı yaktı. O an küçülüp yok olmak istedim, onun kolları arasında mahvolmak, ölmek istedim.
Konuşabilecek halim olsaydı ona söyleyeceğim şey beni öldürmesi olurdu. Ama bana öyle bakıyordu ki dudaklarımı araladığımda sadece sessiz hıçkırıklarım dışarıya çıktı. Gözlerimi sıkıca yumup sıcak gözyaşlarının yanağıma akmasına izin verirken yine kabul olmayacağını bildiğim halde dua etmeye başladım. İlk defa bu kadar çok ölmeyi istemiştim.
Taehyung kollarıyla beni sarıp kolları arasında kaybolmama izin verirken hiç konuşmadı. Gece boyunca birlikte ağladık, ben onu teselli edemedim. Bencil biri olduğum için sadece beni teselli etmesini istedim. O sessizce ağlayıp elleriyle beni sıkıca tutarak teselli ederken ben sadece ona sığınarak ölmeyi dilemeye devam ettim. Onun canını böyle yaktığım için ölmeyi çoktan hak etmiştim.
Çokk uzun zaman oldu, nasılsınız? Özledim sizii
