"Resimle ilgilendiğini bilmiyordum."
Kalabalıktan uzaklaşmış, üst kattaki deri koltuklardan birine yan yana oturmuştuk. Uzun zamandır biriyle sohbet etmiyordum ve doğrusu bu çok iyi hissettirmişti.
Jungkook arkasına yaslanmış yüzünde bir gülümsemeyle bana bakarken başını salladı. "Yakın bir arkadaşım serginin sahibi, gelmesem olmazdı." Taehyung benimle gelmemişti, aklımda dolanan tek şey buyken bundan uzaklaşmak istedim. Düşünceleri kafamdan atmak için başımı iki yana sallarken dikkatimi Jungkook'a yönelttim.
Eski halini hatırladığım kadarıyla gözümde canlandırdım. Şu anda vücudu daha yapılı duruyordu, üstündeki siyah boğazlı kazaktan sıkı gövdesi belli oluyordu, belli ki sporla uğraşmayı bırakmamıştı. Mavi bir kotu vardı, bacakları eskisinden daha kaslıydı bunu görebiliyordum. Ve yüzü ise, çok farklıydı. Eskisi gibi donuk bakmıyordu, gözlerindeki parlaklık dikkat çekiciydi. Ayrıca yüzünde sevimliliğe dair hiçbir şey kalmamıştı, şimdi tamamen olgunlaşmış çekici biri olmuştu. Tamam, kabul ediyorum o gerçekten yakışıklıydı.
"Sen duyduğuma göre hayallerine ulaşmışsın." Sesiyle düşüncelerimden ayrılırken vücudunu süzmeyi bırakıp gözlerine odaklandım. Gülümsedim biraz, bazı hayallerim bana mutluluk vermemişti. Onlar için ne kadar çok çabalamıştım...
"Evet, şimdi bir atölyem var kendime ait. Yılın bazı zamanlarında sergi açıyorum ve kurs veriyorum, öğrenciler için." Bulunduğumuz kata kalabalık bir grup girdiğinde sesim sonlara doğru kısıldı. Jungkook bana biraz daha yaklaştı.
"Vaktin varsa başka bir yere gidelim mi? Burası çok gürültülü." Vaktim vardı. Eminim ki Taehyung beni beklemeden uyuyacaktı, Woo da saati geldiğinde hep uyurdu zaten. Bu gece düşünmek istemedim, bu gece kendime vakit ayırmak istedim. Başımı sallayarak Jungkook'u onayladım.
Ceketlerimizi giyip dışarı çıktığımızda yan yana yürüyorduk. "Yalnız mı geldin? Araban falan var mı?"
Yutkunmaya çalışırken önüme baktım, başımı salladım ve yüzüme sahte bir gülümseme kondurdum. "Yalnızım, yürüyerek geldim biraz hava alsam iyi olur diye düşündüm."
Jungkook bana bakmaya devam etti, en başından beri yüzünden silinmeyen huzurlu ufak bir tebessüm vardı. Bu benimle mi ilgiliydi yoksa onun kişiliğiyle mi ilgili bilmiyordum. Ama bu tebessüm üşümüş ruhumu biraz olsun ısıttı. Siyah pahalı olduğu belli bir motorun yanında durduğumuzda sırıtarak motorun üstünde duran kaskı bana uzattı. Şaşkınca motora baktım ve gülmeye başladım. "Tanrım! Cidden mi? Bu çok güzel."
Jungkook da benimle birlikte gülmeye başladı ve önümde durup kaskı başımdan geçirdi. Kaskı başıma oturtmaya çalışırken gözlerime baktı. "Ben de hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum."
Yüzümdeki minik tebessümle onu izledim, motora bindi ve arkasına da ben oturdum. Daha önce hiç motora binmemiştim, bu benim için çok heyecan vericiydi. Ellerimi nereye koyacağımı bilemezken Jungkook bileğimden tutup beni yönlendirdi, ellerimi kendi beline yerleştirdi. "Rahat ol Jimin."
Kısa bir süre put gibi hareketsiz kaldım. Kıpırdayamadım ve kalbim çok hızlı atıyordu, aslında gayet yavaş gidiyorduk ama heyecanlanmıştım bir kere. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda derin bir nefes aldım, kask beni sıkıyordu. Ellerimi geri çekip başımdaki kaskı çıkardım, arkamdaki boşluğa kaskı yerleştirdim ve Jungkook'a baktım. Biraz daha yaklaşıp kollarımı beline sardığımda gülümsedim. Saçlarım uçuşuyordu, üşüyordum doğrusu ama bu hissi sevmiştim. Çok özgür hissediyordum, hiçbir sorunum yokmuş gibiydi.
Başımı kaldırıp gökyüzüne baktığında gülmek ve ağlamak arasında kaldım. Jungkook'un kıkırdamasını duyduğumda ben de güldüm. Gittikçe hızlanıyordu ve korktuğumun farkındaydı. Ellerimle ceketine biraz daha sıkı tutundum, aramızdaki mesafeyi azaltıp kulağına doğru yaklaştım. "Kaza yapmayız değil mi?"