Bir tür bunalımdaydım. Kendi içimde kaybolmuştum, hiçbir şeyi hissetmek istemiyordum. Kafamdaki sesler hiç susmuyordu, onlara alışmıştım. Bunlar sadece birkaç gün içinde olmuştu. Yardıma ihtiyacım vardı ama bunu isteyecek kadar gücüm yoktu. Hiçbir şey yapmak istemiyordum, sadece yatağımda uzanarak dünyanın sonunun gelmesini bekleyebilirdim.
Birkaç gün önce atölyede yaşadığım o şeyden sonra evden bir daha çıkmamıştım. Bana kalsa ne bu odadan, ne de yatağımdan dışarı çıkmazdım. Günün belli saatlerinde kalkıp Woo'yu kreşe yolluyor, Taehyung tarafından zorla yemek yediriliyordum. Geri kalan bütün saatlerde evde tek olduğum için uyuyordum. Uyuduğum zaman da bırakmıyordu peşimi bu düşünceler. Taehyung'u ve o kızı görüyordum bazen, bazen de çocukluğuma inip babamı görüyordum. Bu rüyaların çoğu korkunçtu, baş edemeyeceğim kadar korkunç.
Yine bir kabus görerek titreyerek uyandığımda Taehyung yanımda bana endişeyle bakıyordu. O günden sonra bana hep böyle bakıyordu, bana acıyor muydu, yoksa gerçekten endişeli miydi? Nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken gözlerim yaşarmaya başladı, çok güçsüzdüm.
Taehyung üstümdeki yorganı karnıma kadar çekti, terden nemlenmiş ve alnıma yapıpmış saçlarımı arkaya doğru itti. İstemsizce ağlamaya başladığımda gözlerimi sıkıca yumdum, kabusumdaki aynı görüntüler gözümün önüne geldi.
Eski evimdeydim, annem ve babam vardı. Gülüyorlardı, mutlulardı. Mutfağın önünden onları izliyordum. Beni görmüyorlardı. Onlara seslendiğimde beni duymamazlıktan geldiler. Bir daha bağırdım, onlara sesimi duyurmaya çalıştım. Birkaç adım daha atıp mutfağa girdiğimde babam ortadan kayboldu, annem ise kanlar içinde yerde yatıyordu. Bağırarak ağlamaya başladığımda yukarıdaki kata doğru koştum. Merdivenleri çıkarken babama sesleniyordum, merdivenler bitmiyordu. Sesim kısılıyordu, babam yoktu. Üst kata çıktığımda şu anda yaşadığım eve varıyordum. Taehyung'un sesini duyduğumda odamıza doğru koştum. Odalar gittikçe çoğalıyordu, Taehyung'un sesi uzaklaşıyordu, onu bulamıyordum. Bir odaya girip camdan dışarı baktığımda onları görmüştüm. Ellerinde bavullar vardı, o kız arabanın önünde durmuş Woo'nun elini tutuyordu. Bulunduğum oda gittikçe küçülmeye başladığında cama vurup onlara sesimi duyurmaya çalıştım. Burada kalırsam yok olacaktım, bana yardım etmelerini istiyordum. Ama gittiler, arabaya binip uzaklaştıklarında sesim artık çıkmıyordu. Sanki boğulmuştum.
"Tamam, tamam geçti bebeğim. Sakinleş, kabustu sadece." Taehyung beni kolları arasına almış yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Gözlerimi aralayıp Taehyung'a baktığımda ağlamaya devam ediyordum. Beni bırakmasını istemiyordum, onsuz yapamazdım.
Gözlerimin tam içine bakıyordu, onun da gözlerinde yaşlar vardı, kendini tutuyordu ağlamamak için. Kollarını gevşetip geri çekilirken yutkunduğunu gördüm. "Su getireceğim senin için." Hızlıca başımı iki yana sallarken iki elimle bileğinden tuttum. Onunla birlikte doğrulduğumda dudaklarımın arasından birkaç hıçkırık kaçtı. "Gitme."
Gözlerinden birer tane inci tanesi süzüldü o anda. Daha çok ağlamaya başladım. Onun ağlamasını istemiyordum, beni bırakmasını istemiyordum, yalnız kalmak istemiyordum. Hızlıca yanaklarını sildi ve diğer eliyle ellerimden birini kavradı. Ayağa kalktığında elimi bırakmadı, eğilip alnımdan öptü, onu daha sıkı tuttum. Deli gibi Korkuyordum.
"Tamam, gel biraz hava alalım. Balkona çıkalım." Başımı iki yana sallayıp sızlanmaya başladığımda beni uzun uğraşlar sonucu yataktan çıkardı. Terliklerimi ayağıma geçirdim ve Taehyung üstüme kalın bir hırkasını örttü. Elimi hiç bırakmadı. Dolaptan bir pike alıp balkona çıktığımızda soğuk havayla tüylerim diken diken oldu. Balkonun demirliklerinin önünde durduğumuzda Taehyung arkama geçti ve pikeyi kendi omuzlarına örtüp ikimizi sıkıca sardı.
Kollarını bana sarmış, beni kendine yaslarken sıkıca tutuyordu. Soğuk havayı içime çektikçe kendime gelmeye başladım. Güneş yeni doğuyordu, kendisi ortada yoktu ama kızıl ışıklar gökyüzünü süslüyordu. Taehyung dudaklarını saçlarımdan hiç ayırmamış ufak öpücükler kondururken o kabusu unutmaya çalışıyordum. Gözyaşlarım gittikçe azaldı.
"Bir ara babanı sayıklıyordun. Onu mu gördün?" Onu düşünmek bile kalbimi sıkıştırırken gözlerimi kapattım ağlamamak için. Yavaşça başımı salladığımda Taehyung elini göğsüm ve karnım arasında gezdiriyordu. Karnım yeniden ağrımaya başlamıştı, ama onun eli ağrımı alıyordu.
"Sonra beni sayıkladın. Ben de mi vardım orada?" Aynı şekilde durup başımı salladığımda Taehyung derin bir nefes aldı. Gözlerimi aralayıp başımı ona doğru çevirdiğimde gözlerime baktı. "Ne korkutuyor seni bu kadar?"
Gözlerimi kaçırıp yutkunduğumda önüme döndüm. Gökyüzüne bakmaya başladığımda esen rüzgarla saçlarım gözlerimi kapattı. "Jimin, anlatmazsan sana yardımcı olamam."
Eliyle belimi kavrayıp beni kendine doğru çevirdiğinde bir elini saçlarıma götürdü. Gözlerimin önündeki saçları iterken yanağımı kavradı avucuyla. Başımı kaldırıp göz göze gelmemizi sağladığında gözlerindeki kırgınlığı gördüm. "Elimden kayıp gidiyorsun Jimin, sana ulaşamıyorum. Ne yaparsam yapayım kendini bana açmıyorsun. Her gece kabuslarında aynı şeyleri sayıklıyorsun, bana anlatmadığın korkuların var. Tek başına yüklenemiyorsun, mahvediyorsun kendini. Kollarımın arasında eriyorsun, her gün sana dokunduğumda biraz daha küçülmüş oluyorsun. Hiçbir şey yemiyorsun, kimseyle konuşmuyorsun. Kendini duvarların içine hapsettin. Ulaşamıyorum sana ve bu canımı yok yakıyor. Seni böyle görmek, sana yardım edememek, gözümün önünde her gün kaybolman canımı yakıyor. Çok korkuyorum bir gün tamamen seni kaybedeceğim diye. Çok korkuyorum kendine bir şey yapacaksın, çekip gideceksin diye. Birlikte atlatabiliriz bunu. Sana yardım etmeme izin ver."
Sonlara doğru titreyen sesiyle dudaklarımı sıkıca birbirine bastırmış onu dinliyordum. İkimizin de gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Sessizce ağlıyorduk, tek bir kelime etmedik bir süre. Söyledikleri içimde bir ışık yakmıştı, umutlanmıştım. Her şey düzelecek miydi, yoksa daha mı kötü olacaktı bilmiyordum. Ama artık bunları taşımaya gücüm yoktu.
"Çok yoruldum, çok korkuyorum Taehyung. Tamamen gideceksin diye çok korkuyorum, aileni bırakacaksın diye çok korkuyorum."
Hıçkırıklarımı yutmaya çalışıp göğsüm hızla inip kalkarken gözyaşlarımdan dolayı onu görmekte zorlanıyordum. Sesim titremesine rağmen devam etmek istedim. Çünkü biliyordum ki susarsam bir daha devam edemezdim.
Ben de her şeyi anlatmaya karar verdim.
