Hayatımızda olan bazı şeyleri kontrol edemezdik. Bize sorulmazdı, herhangi bir fikir belirtemezdik. Bu bizim alın yazımız olurdu, onu yaşamak zorunda kalırdık. Ne yaparsak yapalım kaçamazdık, peşimizi bırakmazdı.
Peki ya ben neyden kaçıyordum? Ne için bu kadar çabalıyordum? Çabaladıkça daha dibe batıyordum. Geceden beri yanımda uzanan Jungkook da bunun kanıtıydı.
Dün gece beni bir anda öpmesinden sonra ona vurmuştum. Ona bağırıp çağırmıştım, sanki olanların tüm suçlusu oymuş gibi bütün sinirimi ondan çıkarmıştım. Beni öpmemesi gerekiyordu. Beni neden öpmüştü? İşleri daha zor hale getirmek için mi?
Jungkook ise hiçbir tepki vermemiş, ona vurmamı bile engellememişti. Farkındaydı, hata olduğunu biliyordu. Tüm enerjim bittiğinde ve koltuğun üstüne gözyaşlarımla yığılıp kaldığımda suçlu bir çocuk gibi ayaklarımın ucuna oturmuştu. Ağzını açmadan dakikalarca sakinleşmemi beklemiş ve sonra beni tekrar öpmüştü.
Ama bu son öpücük beni afallatmıştı. Öyle bir afallamıştım ki, beni öpmesine izin vermiştim.
Şimdi yanımda uzanırken ona bakıyordum. Suçluluk duygusu beni yiyip bitiriyordu. Ona hiç karşılık vermemiştim, ama ona hayır da dememiştim. Bu aldatmak sayılıyor muydu?
Neden yanımda uyumasına izin vermiştim? Cevabını veremediğim sorular beynimi kemiriyordu. Taehyung bunu hak etmiş miydi? Şimdi benim ondan bir farkım yoktu.
Vicdanım susmuyordu. Vücudumdaki tüm damarlar sızım sızım sızlıyordu ve ben bunu hissediyordum. Gözkapaklarım bile ağırlaşmıştı. Nefes almaya gücüm yoktu. Aldığım her nefeste boğazıma bir şeyler batıyordu.
Buna daha fazla dayanamadım. Vücudumda kalan son enerjiyle yataktan kalkıp eşyalarımı toplamaya başladım. Burada daha fazla kalamazdım.
Eve dönmeliydim. Eve dönmeli, Taehyung'a her şeyi anlatmalı ve beni affedene kadar ona yalvarmalıydım. Beni affetmese bile elimden ne geliyorsa yapacaktım. Çünkü başkasının öpücüğüne ihtiyacım yoktu, başkasının sevgisini istemiyordum.
Benim ihtiyacım olan tek şey Taehyung'du.
***
-Taehyung-
Vücudum yanıp tutuşuyordu. Parmak uçlarımdan yayılan ufak titreme her yerimi sarmıştı. Küçük bir çocuk gibiydim o an. Jimin'e kavuşacağım için kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar heyecanlıydım.
Otelin asansöründen inip kaldığı odaya adımlarken bu heyecanım daha da arttı. Derin bir nefes alıp sakinleşmeyi denerken kapının önünde durdum. Üstümdeki gömleği düzeltip kapıyı çalacağım sırada kapı açıldı.
Kapının açılmasıyla burnuma dolan koku aklımı uçurdu. Bu güzel kokusunu kaybetmemişti. Hâlâ beni delirtecek kadar güzeldi. Siyah saçları uzamış, bazı tutamları gözünü kapatıyordu. Üstünde geçen sene aldığım tişört vardı, benim kıyafetlerimi giymeyi seviyordu. Benim en sevdiğimse o kıyafetleri o giydikten hemen sonra giymekti. Böylece onunla daha fazla bütünlemiş hissediyordum.
Önce bakışları beni buldu, sonra dudakları şaşkınca aralandı ve yüzünü tanımlayamadığım bir ifade aldı. Elinde valizi vardı ve sıkıca tutuyordu. Solgun yanakları biraz kızarmıştı, gözleri daha da kızarıktı.
Sanki onu görmeyeli yıllar olmuştu. Daha fazla dayanamadığımda ona yaklaşıp kollarımla sıkıca sarıldım. Kollarımın arasında kırılacak gibiydi. İncecikti, kemiklerini hissedebiliyordum. Sanki bebeğim kollarımın arasından uçup gidecekti.
Birkaç saniye duraksadıktan sonra o da bana sarılırken şaşkınlığı hâlâ yüzünden okunuyordu. Ona bakıp bir mutluluk kırıntısı aradım. Ufak bir tebessüm aradım, dudakları arasından çıkan birkaç kelimeyi bekledim.
Göğsünün altında hızlıca atan kalbini hissediyordum. Vücudu kaskatı kesilmişti. Gittikçe geriliyordu. Onu rahatsız mı etmiştim?
Sonunda o güzel gözlerini bana çevirip baktığında dudaklarını araladı. "Taehyung... S-sen burada ne arıyorsun? Ben de senin yanına gelecektim. Gerçekten, şimdi toplanmıştım. Neden geldin ki? Ben seni çok özledim, yanına gelecektim, evimize dönecektim."
Jimin telaşlı bir şekilde biraz anlamsızca söylediklerini tekrar ederken derin bir nefes aldım. Bu halleri kafamı karıştırıyordu, ama aynı zamanda canımı yakıyordu. Daha çok mahvolmuş gibi duruyordu. Ona yardım etmek istiyordum. Yardıma ihtiyacı vardı.
Valizini almak için bir elimi uzattığımda aralık kapıdan içeriye gözüm takıldı. Jungkook yatağa oturmuş, üstünde sadece pantolonu varken bizi izliyordu.
Bunu beklemiyordum. İçimdeki hayal kırıklığını tarif edemezdim. Jimin'in benim yardımıma ihtiyacı yoktu. O zaten teselliyi başkasının yanında bulmuştu.
-Kontrol etmeden atıyorum umarım çok yanlışım yoktur veee bir de ben başka bir şeyler daha yazmak istiyorum şu sıralar, belki bana yardımcı olabilecek kurgu fikirleriniz vardır. eğer varsa çok çok mutlu olurum, buraya bırakabilirsiniz hepsini okuyacağım 💕
