Gözlerimi açtığımda hala arabada olduğumuzu fark ettim, hava kararmıştı. Kaç saattir yoldaydık ve nereye gidiyorduk bilmiyorum. Ön koltuğa doğru baktığımda arabayı Alper’in kullandığını gördüm. Akın ise yan koltukta uyuyordu. Alper uyandığımı fark ettiğinde neşeli sesiyle konuştu.
‘Günaydın uykucu. Nasıl hissediyorsun?’ Alper’in kardeşim olduğu gerçeğini bilmemezlikten gelmeye çalışıyordum. Çünkü eğer bu doğruysa, bilmediğim daha çok şey vardı.
‘Biraz daha iyi hissediyorum, teşekkür ederim.’ Annemle abim delirmiş olmalıydılar. ‘ Telefonunu kullanıp abimle annemi arayabilir miyim? Çok merak etmiş olmalılar.’ Alper dikiz aynasından kısa bir süreliğine bana baktı.
‘Annenin de abinin de durumdan haberi var. Video bizim elimize ulaştığında babam anneni arayıp durumu söyledi, yani şuan kurtulduğunu ve babama gittiğimizi biliyor. ‘ Haberleri olduğu için biraz rahatlasam da hala merakta olduklarına emindim. ‘Daha ne kadar yolumuz kaldı?’ Bana cevap veren kişi Akın olmuştu.
’10 dakikaya varmış oluruz.’ Ne ara uyanmıştı, bizi mi dinliyordu onca süre boyunca? Merakımı bastıramayıp içimi kemiren sorulardan birini Akın’a yönelttim.
‘ Babamın bulmamı istediği kişi sendin dimi? Bu yüzden etrafımda dolaşıyordun. Neden kendin gelip bana söylemedin ki?’ Bir süre sessiz kaldı, cevap arıyor gibiydi.
‘ Mehmet Bey bana ‘’kızım hazır olduğunda seni görmeye başlayacak ve sana kendi gelecek’’ dedi. Bu yüzden ben sadece etrafında dolaştım ama sen beni sadece iki gündür fark ediyorsun. Demek ki Mehmet Bey’i dinlemekle iyi etmişim. Şimdi, eğer bana başka sorun varsa sorma. Gittiğinde Mehmet Bey’e kendin sorabilirsin.’ Tek nefeste hızlı bir şekilde konuşmuştu. Sert tavrı sinirlerimi bozsa da üzerinde durmadım. Bu sefer Alper’e döndüm ve cevabından korktuğum soruyu sormak için kendimi hazırladım.
‘A-Alper, sen kaç yaşındasın? ‘ Alper bir süre tereddütte kaldı. Direksiyondaki elleri gerilmişti.
’17.’ Tahmini olarak kafamda yaşını belirlemiştim ama bunu onun ağzından duymak bende bir şok etkisi yaratmıştı. Babamın başka birinden bir çocuğu vardı ve o çocuk benimle aynı yaşa sahipti. Bu bilginin getirdiği yükün altında ezildiğimi hissettim. Annemi düşündüm, tüm bunlarla nasıl tek başına uğraşmıştı? Abim de biliyor muydu acaba, bunu tek bilmeyen ben olabilir miydim? Arabanın durduğunu fark ettiğimde düşüncelerden sıyrılmış, etrafımı incelemeye başlamıştım. Tek katlı kiremitten yapılmış müstakil bir evin önünde durmuştuk. Etrafta pek fazla ev yoktu, geldiğimiz eve en yakın olan ev 10 dakikalık yürüme mesafesindeydi hatta daha fazla bile olabilirdi. Arabadan indiğimde hissettiğim soğukla kollarımı önümde bağladım ve etrafıma bakınmaya devam ettim. Alper yanıma gelip koluma girmeye çalıştı ‘Hadi gel içeriye girelim.’ Hiçbir şey söylemeyip kendimi geriye çektiğimde yüzündeki gülümsemenin solduğunu fark ettim. İçimde bir üzüntü hissetsem de, onu daha tanımıyordum bile bu yüzden samimiyeti fazla gelmişti. Akın bize aldırış etmeden yürümeye başladığında biz de arkasında eve doğru ilerledik. Evden içeriye girdiğimizde karşımda babamı görmeyi bekliyordum fakat kimse yoktu. ‘Babama gideceğimizi söylemiştiniz, nerede o? Siz de o pislikler gibi beni kandırdınız değil mi? Beni hemen geri götürün!’ Alper de Akın da karşımda durmuş beni dinliyorlardı. Alper bir süre tereddütte gibiydi, ona verdiğim tepkiden olsa gerek nasıl davranması gerektiğine karar verememiş olmalıydı. En sonunda yavaşça yanıma yaklaşıp konuşmaya başladı. ‘Babamızın, yani babanın halletmesi gereken birkaç iş varmış. Yarın yanımıza geleceğini söyledi.’
‘Bu gece burada mı kalacağım yani? Siz delirmiş olmalısınız, bunu kesinlikle kabul etmiyorum!’
‘ Sana kabul ediyor musun diye sormadık zaten, Sahra.’ Akın’ın verdiği tepkiye sinirlenip ona doğru döndüğümde onun da sabrının sonlarına geldiğini fark ettim. Alper’e baktığımda Akın adına özür dilermiş gibi gözlerimin içine bakıyordu. İkisine de gözlerimi devirip evden dışarı çıktım ve sinirimden kurtulmak için öylece yürümeye başladım. Evden biraz uzaklaştığımda gördüğüm ufak bir kayanın önüne bağdaş kurarak oturdum. Etrafın güzelliğine odaklanmaya çalıştım. Çok büyük bir alanda yer yer koca gövdeli ağaçlar ve uzunlu kısalı otlar vardı. Bütün yapraklar, rüzgarın asiliğiyle savruluyordu. Derin bir nefes alıp kafamı gökyüzüne kaldırdığımda daha önce görmediğim kadar fazla yıldızın beni kucakladığını hissettim. Bir an o kadar rahatlamıştım ki, soğuğu hissetmemeye başladım. Gözlerimi kapattım ve son birkaç gündür yaşadığım şeyleri aklımdan geçirmeye başladım. Yaşadığım ve öğrendiğim şeyler göz kapaklarıma baskı yapıyordu sanki. Uyumak ve uyanmamak istiyordum. İçime attığım çığlıklarımın özgürlüğüne kavuşup her yeri inletmesini istiyordum. Bir anda omuzlarımda hissettiğim sıcaklıkla yerimden sıçradım. Kafamı kaldırdığımda Alper’in bir battaniye örttüğünü gördüm. Usulca yanıma oturdu ve yıldızları izlerken bana eşlik etti. Uzun süren bir sessizliğin ardından bu sessizliği bozan Alper olmuştu.
‘ Annem bana babamın yaşadığını söylediğinde 9-10 yaşlarındaydım.’ Lafını kestim. ‘ Bana bir şey anlatmak zorunda değilsin.’
‘ Hayır lütfen, anlatmak istiyorum.’ Derin bir nefes alıp kafamla onu onayladım. Benden onayı aldığında devam etti.
‘ Annem beni babamın yanına götürdü, o an öyle mutluydum ki karşımdaki kişinin babam olduğunu öğrendiğimde koşup boynuna sarıldım. O gün hayatımda ilk defa ‘’baba’’ kelimesini kullandım. Olan şeylerin farkında bile değildim. Uzun bir süre babam bizimle yaşadı ve en sonunda annemle evlendiler. Annemin anlattığına göre babamın benim varlığımdan haberi bile yokmuş. Çünkü yıllar önce çok büyük bir kavgayla ayrılmışlar ve annem hamile olduğunu öğrendiğinde babama haber vermemiş. Ama babama olan aşkının meyvesi, yani beni kaybetmeyi göze alamamış.’ Bir süre daha sessiz kalmıştı. Ben ise gözlerim dolu dolu gökyüzüne bakıyordum. Sert bir şekilde yutkunup devam etti.
‘ Birkaç hafta önce her şeyin doğrusunu öğrendim. Ama biliyor musun, anlattıkları onca şey arasında tek bir kelimede takılıp kalmıştım. ‘’ Alper, senin bir abin bir de kız kardeşin var.’’ Gözünden düşen bir damla yaşla birlikte güldü. ‘ Ve ben 7 yıl önce babama kavuştuğumda yaşadığım mutluluğun milyonlarca fazlasını yaşadım o an Sahra… Annemle babam beni çok seviyor olabilirler evet ama ben hayatım boyunca bir kardeş eksikliği çekmiştim. Etrafımdaki insanları kıskanırdım hep.’ Güldü. ‘ Hatta biliyor musun küçükken arkadaşımın kardeşini dövmüştüm kıskançlıktan. Yani anlayacağın ailelerimizin yaptıkları şeyler için ben sadece onları suçlayabilirim, bu yüzden sen benim kardeşimsin Pamir de abim.’ Daha sonra kalkıp yanımdan ayrıldı. Tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım ve bir süre öylece ağladım. Omuzlarımdaki battaniye sıkıca sarıldım ve eve geri döndüm. İçeri girdiğimde ikisi de koltukta uzanmış konuşuyorlardı. ‘Nerede uyuyacağım?’ Alper susmayı tercih ettiğinden Akın cevap verdi, sesi bu sefer daha yumuşak çıkmıştı.
‘ Üst katta odalar var ama yatak bile yok, biz bu kanepede beraber uyuruz sen de diğerinde tek uyursun. Rahatsız olursan biz dışarı çıkalım sen uyuyunca geliriz. ‘ Bu düşünceli sözleri gerçekten gözlerimi yeşertmişti. Sorun olmayacağını söyleyip kanepeye uzandım ve battaniyeme güzelce sarındım. Uyumaya çalışırken Akın ve Alper’i biraz incelemeye karar verdim. Akın’ı zaten daha önce de görmüştüm ama bu sefer daha dikkatli baktım. Kadınları kıskandıracak derecede düzgün kaşları, okka bir burnu ve dolgun dudaklara sahipti. Yüz hatları çok keskin olmasa da kendini belli ediyordu. Alper ise abimle benim gibi bal rengi gözlerini babamdan almıştı. Saçları kıvırcıktı fakat yanlarını yok derecede kestirmiş üst kısmını ise sadece 4 parmak kadar uzun bırakmıştı. Çok tatlı aynı zamanda güzel bir yüzü vardı. Boyu benden 5-10 santim falan uzundu sanırım. İkisi birlikte çok keyifli gözüküyorlardı. İçerinin sıcaklığıyla mayıştığımda Alper ve Akın’ın sesleri eşliğinde uykuya dalmıştım.
…
Gözlerimi açtığımda güneş ışığının bütün odayı doldurduğunu fark edip istemsizce tebessüm ettim. Yattığım yerde biraz gerindikten sonra kalktım ve etrafıma bakınıp banyoyu aradım. Diğer kapılardan daha dar bir kapı gördüğümde banyo olabileceğini düşünüp oraya yöneldim. Akın ve Alper etrafta gözükmüyordu. Kapıyı açtığımda tahminimin doğru olduğunu fark edip banyoya girdim. Aynaya bakıp yüzümü incelediğimde çenemde hafif bir morluk, çatlamış bir dudak ve etrafında kurumuş kanın olduğu bir kaşla karşılaşmıştım. İçler acısı bir halim vardı. Yüzümü yıkamak için lavaboya eğildiğimde pamuk ve hidrojen suyu olduğunu gördüm. Bir parça pamuğa sudan biraz döktükten sonra bastırmamaya özen göstererek dudağımı ve kaşımı temizledim. İşlem bittiğinde bileğimdeki tokayla saçlarımı tepeden topladım ve banyodan çıktım. Bir takım gülüşme sesleri duyduğumda sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Burası mutfak olmalıydı. Akın masada oturmuş keyifli bir ifadeyle Alper’i izlerken o da acı çekiyormuş gibi omlet yapmaya çalışıyordu. Hiçbir şey söylemeden içeriye girdim ve Alper’in elindeki tavayı aldım. ‘ Kaşıkla çevirmeye çalışırsan parçalanır.’ Alper inanamış gibi bana bakıyordu. Kekeleyerek ‘tamam’ demekle yetindi ve geri çekildi. Tavayı aygazdan hafifçe kaldırıp ufak ufak salladım. ‘ Bak bu şekilde yapacaksın.’ diyip omleti havaya fırlatarak tersine çevirdim ve tekrar aygaza bırakıp yüzümü Alper ve Akın’a döndüm. Alper yüzünde kocaman bir gülücükle Akın’a döndü.
‘ Bak gör, kardeşim de benim gibi. Yetenek akıyor kızdan yetenek be!’ Akın da ben de kendimizi tutamayıp onun bu haline gülmüştük. Tekrar aygaza döndüm ve krepleri yapmaya devam ettim. Alper de masaya tabak, bıçak, çatal ve kahvaltılık çikolata koymuştu. Krepleri yapmayı bitirdiğimde sofraya oturduk. Alper ve Akın kıtlıktan çıkmış gibi kreplerine çikolata sürüp yemeye başlamışlardı. Ben ise sadece onları izlemekle yetinmiştim. Akın ağzına-tam anlamıyla- tıktığı krepi yutup bana doğru baktı.
‘Sen yemiyor musun?’
‘ Yok, aç hissetmiyorum. İstersen benimkileri de alabilirsin.’ Nezaketen sormuştum ama o omuz silkip benim tabağımdakileri de yemeye başlamıştı. Akın gözlerini kocaman açtı ve Akın’ın aldığı tabağı önünden çekti.
‘ Abi oha hayvan mısın? Kız kim bilir kaç saattir yemek yemiyor ayıp be utan.’ Akın ne olacak der gibi bakıyordu.
‘ E sordum ben ona istemiyormuş napayım ziyan mı olsun yemek?’ Alper sabır dilermiş gibi tavana baktı ve bana döndü.
‘ Sahra en son ne zaman yemek yedin?’ Bir süre düşünmüştüm, sahiden ne zamandı?
‘ Dün beni kaçırdıklarını ve hava tam olarak kararmadan önce siz beni kurtardığınıza göre…’ parmağımı birkaç kez hafifçe çeneme vurup düşünür gibi yaptım ‘ dün sabah saat 7de falan kahvaltı yapmıştım, ha bir de beni kaçıran adam gelmeden önce kafede 2 tane portakallı kurabiye yemiştim.’
Ses tonum ve söyleyiş tarzım kurduğum cümleye göre fazla normal kaçmıştı. Gülmeye başlamıştım ama bu tamamen sinir bozukluğundan kaynaklanıyordu. Karşımdaki 2 adamda ne olduğunu anlayamamış bir şekilde bana bakıyorlardı. Kahkahalarımı kesemediğimde, o kahkahaların artık ağlamaya döndüğünü fark etmiştim. Alper ne yapacağını bilemez halde bana bakarken Akın masadan kalkıp benim olduğum kısma doğru geldi.
‘Gel biraz hava alalım biz. Alper, abicim sen kahvaltını bitir sorun yok.’ Alper’in etkilendiğini fark edip işe el atmak istemişti sanırım. Akın kolumdan hafifçe tutup beni dışarıya yönlendirdiğinde ağlamaya devam ederek onu takip ettim. Evden dışarı çıktığımızda güneşin sıcaklığıyla birlikte hafifçe esen rüzgarı yüzümde hissetmiştim. Akınla beraber merdivenlere oturduğumuzda konuşmaya başladı.
‘ Bak bu olaydan etkilendiğini ve çok korktuğunu biliyorum ama bak şuan buradasın, güvendesin kurtuldun. Sinirlen bozuk anlıyorum ama artık geçti.’ Yüzümü ona çevirip tam gözlerinin içine baktım.
‘ Geçti mi? Her seferinde aynı şeyi duyuyorum. Saldırıya uğradığım gece ve ondan sonraki her gün bu kelimeyi duydum. Bir aydır aynı şeyleri duyuyorum ben. Sen benim ne yaşadığımı nereden bileceksin ki? Yaşadığım onca şeyden sonra üzerine bir kardeşim olduğunu ve aslında babamın annemi aldattığını zengin bir kadınla kaçıp evlendiğini öğreniyorum. Yıllarca, bizi terk etmiş olmasına rağmen nefret etmediğim babamdan nefret ediyorum artık ben! Bırakın beni, düzeltmeye çalışmayın. Sinirlerim bozuksa bozuk kalsın. Benim tek istediğim artık her şeyin olduğu yerde kalması.’ Konuşmadı, öylece bana bakıyordu. Bir kolunu usulca omuzuma atıp beni hafifçe kendine çekti ve ben sakinleşene kadar orada oturduk. Bir süre sonra sessizliği bozan ben olmuştum.
‘ Alper tek kaldı, içeri geçelim.’ Ayağa kalkıp ellerimle yüzümü sıvazladım ve içeri girdim. Alper kanepeye uzanmış telefonuyla oynuyordu. Moralsiz gözüküyordu, aslında ona üzülüyordum çünkü bu olanlarda kesinlikle onun bir suçu yoktu.
‘Telefonunu alıp abimi arayabilir miyim?’ Sanırım geldiğimi yeni fark etmişti. Kafasını yukarı aşağı sallayıp telefonu bana doğru uzattı. Teşekkür edip telefonu aldım ve mutfağa gittim. Abimin numarasını çevirip aradım. Bir kez çaldıktan sonra telefon açılmıştı.
‘Abi?’
‘Alo Sahra, sen misin abicim? İyi misin, neredesin seni almaya geliyorum hemen.’
‘Abi sakin ol lütfen. Ben iyiyim endişe etmene gerek yok. Asıl sen nasılsın,annem…’
‘ Senin sesini duydum ya iyiyim abim, seni aldığımda daha da iyi olucam. Annem de iyi olacak.’
‘ Abi ben yakın bir yerde değilim ama güvendeyim merak etme. Babamla görüştükten son-‘
‘ O adamla görüşmeyeceksin Sahra!’ sesi yüksek çıkmıştı.
‘ Hayır abi, görüşücem. Ona sormam gereken şeyler var… Bir kardeşimiz olduğunu biliyor muydun?’ Abimden bir süre ses gelmemişti. Kontrol etmek için telefona baktığımda hala açık olduğunu gördüm.
‘ Biliyordum.’ İnanamıyordum. Herkes her şeyi biliyordu ve herkes beni salak yerine koymuştu.
‘ Biliyor muydun? Her şeyi biliyordun ve benden sakladın mı? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin abi, bir kardeşimiz olduğunu… Babamın annemi aldattığını benden nasıl saklayabilirsin?’ Sesim fazlasıyla sert çıkmıştı. Aklım almıyordu.
‘ Çünkü öyle bir kardeşimiz yok, öyle bir babamız da!’
‘ Babamıza sinirli olduğun için bunun acısını hiçbir suçu olmayan kardeşimizden mi çıkartıyorsun aklınca? Sen kabul etmeyebilirsin abi ama benim artık bir tane de kardeşim var. Olanlarda onun hiçbir suçu yokken o da benim gibi her şeyi yeni öğrenmişken bütün yükü ona yükleyip onu dışlayamam! Görüşürüz.’ Telefonu suratına kapatmıştım. Abimle ilk defa birbirimize bu kadar ses yükseltip kavga etmiştik. Fakat bu yaptığının elle tutulur bir yanı yoktu. Bir hışımla arkamı döndüğümde Alper’in mutfak kapısında durduğunu fark ettim. Gözlerinin içi kızarmış, sulanmıştı.
‘ Ne kadarını duydun?’ Dudaklarına acı bir tebessüm yerleşmişti, bu görüntü karşısında içim burkulmuştu.
‘Hepsini… Beni gerçekten kardeşin olarak görüyor musun?’ diye sordu. Ona karşı hala biraz yabancı hissetsem de, onu kardeşim olarak görüyordum. Olumlu anlamda başımı salladığımda birden yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. Ellerim havada kalmıştı.
‘ Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim.’ Dayanamayıp ben ona karşılık verdim ve kollarımı ona sıkıca doladım. Onun dayanacak birine ihtiyacı vardı. Şahsen abim olmasa ben ne yapardım bilmiyordum. Bu yüzden kardeşliğin anlamını çok iyi biliyordum. Yavaşça kollarını gevşetip geri çekildi.
‘ Sanırım abim beni pek istemiyor.’ Durdum.
‘ Seni tanıdığında, o da seni sevecek güven bana. Dünyanın en güzel kalbine sahiptir o ama işte…’
‘ Babamdan nefret ediyor.’ Diye tamamladı cümlemi. Onayladım. ‘Peki sen Alper?’
‘ Öğrendiğimden beri Akında kalıyorum. Dün Akın’ı arayıp durumu anlattığında konu sen olduğun için gelmiştim.’ Diyerek cevapladı sorumu.
Beraber salona gittiğimizde Akın’ı bulamamıştık. Dışarı çıkmış olabileceğini düşünüp evden çıktı.
Evin merdivenlerinin kenarındaki musluğa bir hortum bağlamış arabayı yıkamaya hazırlanıyordu. Vakit geçirecek daha iyi bir şey olmadığını fark edip Alper’i de kolundan çekiştirerek Akın’ın yanına gittik. Bize ne oldu dercesine bakmaya başlamıştı.
‘ Biz de yardım edelim, vakit öldürecek başka bir şey yok.’ Diyip omuz silktim. Alper de beni onayladığında Akın konuştu.
‘ Tamam o zaman Sahra Hanım banyoya gidip bir kovaya su koy içine de deterjan adı altında ne bulursan onu döküp getir. Alper, depoda bir iki tane fırça olacaktı onları kap gel.’ Emir vermeyi seviyordu sanırım. Dediğini yapıp banyoya gittim ve bir kovaya su doldurup için el yıkama sabunundan bolca döktüm ve arabanın yanına geri döndüm. Akın, Alper’in getirdiği fırçalardan birini bana verdi ve diğerini kendi elinde tuttu.
‘Alper arabanın torpidosunda bezler var, onları hortumla hafif ıslat nemli olsun. Arabanın içi sende. Sahra sen de… Anlatmama gerek yok sanırım.’ Göz devirip elimdeki fırçayı kovaya batırıp çıkardım ve fazla suyu akıttıktan sonra arabanın bagaj kısmından arabayı köpüklemeye başladım. Yaklaşık 1 saat süren çabamızın ardından Alper ve ben merdivenlere oturmuş Akın’ın arabayı durulamasını izliyorduk. Akın da durulama işini bitirdiğinde yanımıza geldi.’ Hadi montlarınızı giyin yemek yemeye şehre inelim.’ Akın’ın bu sözlerine tepki olarak midem guruldamıştı, bu sefer gerçekten acıkmıştım. Eşyaları toparlayıp yerlerine koyduktan sonra ceketimi giydim ve tekrar evden çıktım. Çocuklar çoktan arabaya binmiş beni bekliyorlardı. Ben de binip arka koltuktaki yerimi aldıktan sonra Akın arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladı. Yarım saat süren bir yolculuğun ardından gelmiştik. Burası şehirden çok kasabaya benziyordu. Buradan da anladığımız üzere Akın’ın emir vermeye harcadığı vakti biraz da kültürlenmeye harcamalıydı. Arabayı park edip indik ve bir kebapçıya girdik. Boş olan masalardan birine oturduktan sonra Akın sipariş vermemiz için bir görevli çağırdı.
‘ Başkan! Bize 3 tane urfa, 3 tane de ayran yollasana sana zahmet.’ Ah, siparişlerimizi de vermişti. Yorulmamızı istemiyorduysa tabii(!) Siparişlerimiz geldiğinde hemen yemeye başladım. O kadar acıkmıştım ki midem şuan mutluluktan uçuyor olmalıydı. Bir an için kafamı kaldırıp baktığımda Akınla Alper’in kocaman gözlerle bana baktığını gördüm. İstemsiz olarak yavaşlamıştım.
‘ İçinden hayvan çıktı kızın.’ Diye dalga geçtiğinde Akın’a gözlerimi devirmekle yetinmiştim. Sonra aynı iştahla yemeğime devam ettim. Yemeklerimiz bittiğinde hepimiz birer çay söylemiştik ve sessizce çaylarımızı içiyorduk. Çayımdan bir yudum daha aldım.
‘Babam ne zaman gelecek?’ Akın yanıt verdi.
‘ Gelmeyecek, buradan çıkınca seni eve bırakacağız. Yalnız şöyle bir sıkıntı var Alper’in de seninle gelmesi gerekiyor.’ Çay genzime kaçtığından, öksürmeye başlamıştım.
‘Nasıl yani?
‘Anladın işte, Mehmet Bey işleri yüzünden birkaç gün yurt dışında olacak. Benim de yapmam gereken işler var şehirde olmayacağım. Alper de senin yanında daha güvende olur.’ Alper sitem edercesine konuştu.
‘ Bebek miyim ben ya? Hem Sahra da benim gibi 17 yaşında, niye onun yanında daha güvende olacakmışım?’
‘ Çünkü o evde bir tek Sahra yok Alper. Sahra’nın abisi ve annesi de o evde yaşıyor.’ İşte benim korktuğum nokta da tam olarak buydu. Kendisini aldatan adamın başkasından olan çocuğunu annemin yanına nasıl getirecektim?
Yemeklerimizi yiyip mekandan çıktık, arabaya bindik ve benim evime doğru yollara düştük. Yine çok uzun süren bir yolculuğun ardından evime yaklaşmıştık. Hava kararmıştı. Yol boyunca müzik dinlemiş, aramızda atışmıştık. Aslında çok da kötü vakit geçirmemiştim. Akın evin önünde arabayı durduğunda üçümüz arasında bir sessizlik oluşmuştu.
‘Birkaç gün sonra gelip seni alıcam Alper. Bir şeye ihtiyacın olursa direk beni ara.’ Ardından bana dönüp ekledi. ‘Sen de Sahra. Hadi inin şimdi saatlerce burada bekleyemem.’ Dediğini yapıp ikimiz de arabadan indik, binanın bahçesine girdiğimizde Akın gitmişti. Binaya girmeden önce Alper’e döndüm.
‘ Gerilmene gerek yok, ben halledeceğim tamam mı?’ Kafasıyla beni onaylayıp gülümsedi ben de karşılık verdim ve zile bastım. Saniyeler sonra kapı otomatiğinin sesini duyduğumda içeri girip merdivenleri çıkmaya başladım. Alper de beni takip ediyordu. Evin kapısının önüne geldiğimizde kapıyı tıklattım. Kapı açıldığında annemle abim karşımda duruyordu. Gözleri önce beni, sonra Alper’i gördü. Annem bir an için beklenmedik durum karşısında şok olsa da güzel gülümsemesini yüzüne takınıp konuştu.
‘ Gelin kızım içeri hadi beklemeyin orda.’ Annemin bu tavrı karşısında bütün bedenimin rahatladığını hissettim. Alper de rahatlamış görünüyordu. Hep beraber salona geçip oturduk. Annemle abim yanıma gelip bana sıkıca sarıldılar, ardından ikisi de yüzümdeki yaralara bakıp hayıflandılar. Abim bir süre bunu yapanlara küfür ede ede evin içinde volta attı. Alper’e baktığımda şaşkınlıkla bizi izliyordu. Kavuşma fasılları bittiğinde abim konuşmaya başladı.
‘ O adamla görüştün mü?’
‘Hayır abi, işi çıkmış.’ Güldü.
‘ İşi çıkmışmış, tabi ya!’ Bir nefes alıp devam etti. ‘ Bunun ne işi var burada. Bu o çocuk dimi?’
‘ Onun bir adı var abi, Alper. Birkaç gün burada kalması gerekiyor. Kardeşimize verebileceğimiz bir yatak vardır dimi abicim?’ Kardeşim kelimesini üstüne basa basa söylemiştim. Ben abimden çok annemden bir cevap bekliyordum, bu onun için çok zor olmalıydı.
‘ Ya kızım, sen delirdin mi ? O adamın annemi aldattığı sonra da bizi bırakıp kaçtığı kadından olan çocuğunu tutup annemizin evine nasıl getirirsin sen ya?’ Bir hışımla ben de ayağa kalktığımda konuşan Alper oldu, direkt olarak anneme bakıyordu.
‘ B-ben çok özür dilerim efendim. Buraya gelip huzurunuzu kaçırmamam gerekirdi, haklısınız. Ne deseniz ne düşünseniz haklısınız. Ben daha fazla sizi rahatsız etmeyeyim.’ Alper çantasını almaya yeltendiğinde annem bütün samimiyetiyle konuşmaya başladı.
‘Dur oğlum, senin ne günahın var? Başka bir kadından da doğmuş olsan, sen benim evlatlarımın kardeşisin. Ben şimdi 2 evladı olan bir anne olarak, Mehmet’in yaptığı şeylerin günahını nasıl bir çocuğun üzerine yıkarım? Burada istediğin kadar kalabilirsin.’ Alper şaşkınlıkla gülüyordu. Ben ise annemin tepkisinin böyle olacağına o kadar emindim ki. Ben annemin kızıydım, beni o bu şekilde yetiştirmişti zaten. Abim sinirle yukarıya çıkmıştı ve odasının kapısını sertçe kapamıştı. Alper lavabonun yerini sorup oraya gitti. Annemle baş başa kalmıştık. Yanına gidip dizlerinin dibine oturdum ve kafamı dizlerinin üzerine yerleştirdim. Çok geçmeden saçlarımı okşamaya başlamıştı.
‘ Sana bunu yaşattığım için özür dilerim anne, yaşadığın ve sakladığın şeyler çok zor. Ama onu öylece bırakamadım. O da benim gibi her şeyden habersiz büyümüş, çok üzgündü. Ne olursa olsun o benim kardeşim anne…’
‘ Şş… Güzel kızım benim, açıklama yapmana gerek yok. Ben seni anlıyorum ve gerçekten demin ne söylediysem gerçek düşüncelerim de onlar. Sen sağ salim geldin ya yanıma ne kederim kaldı ne derdim. ‘ Teşekkür ederim annem.’ Kalkıp boynuna sarıldım ve bolca öptüm annemi. Alper lavabodan geldiğinde anneme iyi geceler diledim ve Alper’i de alıp odama çıktım.
‘ Sen otur ben sana yatacak bir yer ayarlayayım.’ Alper odamdaki camın önünde duran tekli koltuğuma oturdu. Etrafı incelemeye başlamıştı. Dolabımın kapaklarını açıp 2 tane yorgan, bir tane çarşaf ve yorgan çıkartıp yere bir yatak kurdum. Daha sonra dönüp Alper’e bakmaya başladım.
‘ Ne oldu? Bir şey mi var Sahra?’
‘ Yoo, sadece sana olabilecek bir pijama düşünüyordum.’ 10 dakika sonra Alper karşımda üzerinde PowerPuff Girls baskıları olan pembe bir pijamayla duruyordu. Daha sonraki 10 dakika boyunca da ben gülüyordum. Biraz kısa gelmişti ama abimden pijama alamazdım şuanda.
‘Ne zaman gülmeyi keseceksin Sahra? Sıkıldım ama ya.’
‘Tamam tamam, ciddileştim bak’ Kolundan tuttuğum ve kurduğum yer yatağına doğru çekiştirdim.
‘Hadi bakalım uyku vakti. Şanlısın ki yarın okulum yok seni tek bırakmayacağım.’ Gülümseyerek bana baktı.
‘Teşekkür ederim, kardeşim.’ Gülümsedim ve iyi geceler diledim. Işığı kapattım ve ben de yatağımdaki yerimi aldım. Garip bir şekilde huzurlu ve mutluydum. Her şey daha iyiye gidicek miydi?-
Yeni bir bölümle tekrar bir aradayız :) Bu bölüm ilk 4 bölüme göre biraz daha uzun oldu ama karakterleri size tamamen kafamdaki gibi yansıtabilmek adını biraz daha yavaş ilerlemek,derine inmek istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve oy atmayı unutmayıııııın😝💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden
Teen FictionDoğduğumuz andan itibaren hayatımızda yaşadığımız her şey bizi değiştirir ve kendimizi bulmamızı sağlar. Peki, kendinizi bulmaya en yakın olduğunuz yaşlarda her şeyin elinizden kayıp gitmesi kendinizi tamamen yitirmeniz anlamına mı gelir? Ben ''yen...