6 Ağustos 2013
"Baba, nefes alamıyorum!" Küçük çocuk, kararmış yüzü ve inip kalkan küçük göğsü ile ailesini arıyordu. Kirli havayı yutmaktan boğazı yanıyor, gözleri yeşeriyor ve görüşü ansızın kararıyordu. Gözlerinden minik yaşlar bir bir kayıyor ve görüşü iyice bulanıklaşıp onu alevlerin içinde kalmaya mahkûm ediyordu. "Ağabey!"
Nihayet bir siluetin ona yaklaştığını görünce düşünmeden ona doğru koştu. Tavana doğru yükselen koca alevler arasında küçük vücudu seçilemezdi bile. Eğer yardım için feryat koparmasa alevlerin kendisini yemesine izin verecekti. Neyse ki o akıllı bir çocuktu.
İtfaiye şefi onu kucakladığı gibi önündeki harabeleri yararak dışarı çıkarmıştı. Minik çocuk öksürmekten artık zayıf düşmüş ve yanan eşyaların küllerinden her tarafı siyaha çalmıştı. Buna rağmen alevden kaçabilmesi çok büyük bir şeydi.
Onu gelen ambulansın içine aldıklarında, zihni bir şey düşünemez hâle gelmişti. Sol kolunda üçüncü dereceden bir yanık oluşmuştu ve çocuk sızlanmaktan başka bir şey yapmıyordu. Şokta olduğu için bu durumu normal sayılırdı.
Anne babası dışındaki diğer aile üyeleri evin önünde, sokakta, ambulansta olan yakınlarının durumlarını tartışıyorlardı. Kısa bir süre sonra bu felaketin doğurduğu vahşet duygusu onların birbiriyle sürtüşmesine ve bir kavganın çıkmasına neden olmuştu.
Ne beklenirdi ki? Onlar da şokta sayılırdı.
Ambulansların kalktığını ilk kez sarışın bir çocuk fark etmişti. Ailesini dürtmüş ama kimse yanıt vermeyince çığlık atarak uzaklaşan ambulansları göstermişti. Herkes arabasına atlayıp ambulansların peşinden hastaneye yola koyulmuştu.
* * * * *
Birkaç saat sonra her şey netleşmişti. Evin yanmasına sebep olan, evin büyük oğlu Jaechan'ın odasında yaktığı ayin mumlarını devirmesi ve kısa sürede odanın alev almasıydı.
Bu çocuğun değişik Hristiyan ayinlerini denediğini herkes bilirdi ama hiçbir zaman şeytan ile antlaşma yapacağını düşünmemişlerdi. Hele de o mumları nereden aldığı tam bir muammaydı. Henüz on altı yaşında olmasına rağmen bu kadar ileri gitmesi de Lee ailesinin sorgulanmasına yol açıyordu.
Öte yandan, bu bahsettiğimiz çocuk, kendi çıkardığı ayinde şeytana ruhunu teslim etmişti. Bedenini de.
Odasının kapısı kilitli olduğu için odadan çıkamamıştı. Panik yaptığı için odanın içindeki anahtarı da bulamamıştı.
Evin küçük oğlu Minho ise kedisi ile oynarken yanık kokusunu almış, annesinin yemeği yaktığını düşünmüş ve umursamamıştı. Fakat yanan bir odun parçası kedisinin üstüne düştüğünde ve yüzüne kırmızı bir sıvının sıçramasıyla çığlık çığlığa ailesini aramıştı.
Annesi ve babası Jaechan'ın odasının kapısını kırmaya çalışırken zaman kaybetmiş ve tüm evi alevler çevrelemişti. Oğullarının feryat ederek kapıya vurduğunu duyuyor ama ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Ne yazık ki.
Öte yandan Minho da şoka girmiş, kedisini odunun altından kurtarmaya çalışıyordu. Elleri çok acıyınca ayakları ile itmiş fakat alevin daha da yayılmasına yol açmıştı.
Kedisinin sırtı da kül olmuştu zaten.
Bay ve Bayan Lee'nin durumu çocuklarına göre daha iyiydi. Hemen şoktan çıkmış ve Minho'yu görmek istemişlerdi
Belki de Minho'nun şeytan denen şeyle tanışması böyle olmuştu.
24 Aralık 2018
Sisli bir gecede, Minho babasının arabasıyla birkaç tur atıp kafasını dağıtmak istemişti. Bugün ağabeyinin ölüm yıldönümüydü, uzaklaşmak hakkı olmalıydı.
Direksiyonu kırarcasına tutuyor ve kasılan çenesini gevşetmeye çalışıyordu. Dolan gözlerini kontrol edemeyince yaşlar bir bir genç adamın gözlerinden dökülmeye başlamıştı. İçini çeke çeke ağlıyor, bir yandan da arabayı düzgünce sürmeye çalışıyordu.
Bu dünya kedileriyle oynayan küçük çocuklar için adil bir yer değildi, olmamıştı da.
Gelip geçen insanlar problemden başka bir işe yaramıyordu, insanlara derin bir nefret duyuyor ama bir şey yapmak için de çabalamıyordu.
Acaba cidden her iç çekişte kalp bir damla kan kaybediyor mu?
Eğer öyle bir şey varsa, Minho tüm gün iç çekmeye hazırdı.
Kendini toparlamak adına yüzünü eliyle sildi ve gaza bastı.
Basmasaydı, hayatı hiç değişmeyecekti belki.
Arabanın önüne geçen geyik ile Minho paniğe kapılarak frene basmış ama çarpmaktan kurtulamamıştı. Direksiyona alnı vurunca inleyerek gözlerini kapadı.
Vurduğu geyiğin varlığı birkaç saniye sonra aklına bir yıldırım gibi düştü ve Minho kemerini çözüp arabanın kapısını açtı. Bacakları titrediği için asfalt zemine düşmüştü. İşte o zaman, yerde yatan şeyin bir geyik olmadığını gördü. Ağzı açılırken ayağa kalkmaya tenezzül etmeden yerde yatan adamın yanına ilişti ve elini adamın kana bulanmış boynuna götürdü.
Buz gibi bir tene karışmış sıcak kanın verdiği o feci his ile hıçkırdı.
Kolundaki yanık izinin sızladığını hissedince dişlerini sıkarak yerdeki adama öylece baktı. Midesi bulanıyordu, biri her an görebilirdi. Biri her an polisi arayıp mahvolmuş hayatının kalan yarısını da faciaya sürükleyebilirdi.
Öte yandan, bu olay Minho'ya uzun zamandan sonra hayatta olmanın verdiği o hırçın heyecanı aşılamıştı. O geceki alevlerin bu ceset ile kendisinin etrafını sardığını ve bedeninin şehvetle titrediğini hissetti.
İstiyordu, bunca şeye rağmen hayatta kaldığını birilerine göstermek istiyordu.
Gerekirse yüz kere içini de çekerdi.
****
Diğer ficimin okurları eğer buradaysa onlardan çoook çook özür diliyorum.
Aslında Part Away'i kaldırmayı düşünüyordum çünkü klişe gelmeye başlamıştı. Giderek abarttığımı hissettim ve yayımlamayı kestim. Yb gelir mi bilmiyorum, neyse...
Sizi seviyorum, iyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villainous | Minsung
FanfictionMinho satanistti ve Jisung onu meleklerin varlığına inandıracak tek kişiydi.