84%

2.4K 342 257
                                    

Ertesi gün daha güneş bile doğmadan evden ayrıldı Minho. Jisung uyuyana kadar tek bir kelime söylemeden, neredeyse hareket bile etmeden onu izlemiş ve onu rahatsız edebilecek her türlü yakınlaşmadan da uzak durdu. Jisung'un sakince inip kalkan göğsünü görünce uyuduğundan emin olarak yerinden kalktı.

Dolabın önüne gelip üstüne kısa kollu bir tişört ve altına da siyah pantolonlarından birini giydi. Üstüne bir ceket giydikten sonra da Jisung'un gece duvara fırlattığı telefonunu eline aldı. Telefonun ekranının büyük kısmı paramparça olmuştu ve Minho onu elinde çevirse cam parçaları yere düşecek gibi görünüyordu. Derin bir iç çekerek telefonun çalışıp çalışmadığına baktı Minho. Telefonun ekranının yarısı yoktu, diğer yarısını da ancak ekranı döndürerek görebilirdi. Yine de onu cebine attı ve bir tamirci bulabileceğini umarak Jisung'un evinden çıktı.

Her şey çok güzel giderken olurdu zaten tüm bu felaketler, sanki bu anı kollamışlardı.

Tüm gece düşünmüştü, kim olabilirdi bu? Kendisini böylece sinsi bir tuzağa iteklemeye çalışan, elindekileri acımadan almaya yeltenen bu lanet olası insan kimdi, neyin nesiydi?

Önce borçlulardan biri olabileceğini düşündü fakat Chan'ın ölümü her şeyi resetlemiş sayılırdı, bir daha da kumar oynadığı söylenemezdi.

Zaten masa üstünde oynayabileceği bir kumar değildi şu an oynadığı. Bilmediği, belki de tanımadığı biriyle kumar oynuyordu ve bahisler öncekinden çok farklıydı. Bu seferler bahise iki taraf da hayatını koymuştu.

Minho dün gece Jisung'un o öfke dolu gözlerinde korkuyu da görmüştü fakat unutamadığı şey o yaş dolu gözlerde gördüğü pişmanlık ve hayal kırıklığıydı.

Jisung, Minhyuk'tan sonra yeni birine kendini teslim ettiği ve istemeden hissettiği hisler için pişmanlık duymuştu. Minho ile beraber olduğu için pişman olmuştu.

Ve Minho aşkından önce gururunu aldı önüne. Eğer Jisung pişman olacaksa bir daha oraya dönmeyecekti. Ona dönmeyecekti.

Belki de ölecekti. Tabii ya, ölürdü! Şu zamandan sonra her şey çok anlamsızlaşmıştı, ölebilirdi. Kaç yıldır arzuladığı şeyi gerçekleştirebilirdi.

Sonuçta onu hayata bağlayan şey Jisung'tan başka bir şey değildi ve birkaç saat önce onu kaybetmişti. Hayatta olduğu için mutluydu onunla birlikteyken. Şimdi peşinde onca adam varken onu tehlikeye resmen kendi elleriyle vermek aptallık olurdu. Eğer ölürse, Jisung'a zarar veremezdi kimse.

Jisung da hayatına kaldığı yerden devam ederdi. Belki hissettiği pişmanlığı birkaç ay için yas tutarak atlatacaktı fakat hayatına devam edecekti. Her şey devam ederdi hayata.

Fakat Minho artık arzulamıyordu hiçbir şeyi. Her şeyini kaybettikten sonra insana hayat anlamsız gelir, ölüm gözlerinde küçülür ve onu istemesine yol açar.

İnsanın sahip olduğu her şeyse sevgiden ibarettir.

* * * *

Minho yine de kendini bir teknik hizmetler dükkanında buldu ve telefonu onarıp onaramayacağını sordu. "Bu imkansız fakat yeni bir tane alabilirsin, genç adam."

Minho göz devirdi. Cebinden cüzdanını çıkaracak gibi oldu fakat Jisung'un yeni bir telefonu kabul edip etmeyeceğini bilmiyordu. Sonuçta nefret ettiği birinden hediye kabul eder miydi?

Bunu düşünürken Minho'nun gözleri dolmuştu bile ama o bunu fark etmeyerek cüzdanını çıkardı ve son model bir telefonu işaret etti. Satıcı başını sallayarak kasanın altındaki raflardan bir kutu alarak Minho'ya uzattı. Minho kutuya bakarken son bir çareye başvurmak isteyerek yeniden konuştu. "Peki telefondaki mesajların nereden atıldığını bulabilir misiniz?"

Villainous | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin