92%

2.3K 329 208
                                    

Minho irkilerek yerinden kalktığında bilgisayarda gördüğü şey ile bir kez daha bir şok geçirmişti. Titreyen ellerini bir yerlere saklamak için büyük bir telaş içerisindeydi ve gözleri odanın her yerinde dolaşıyordu. "Genç adam, sence de bu ayıp değil mi?"

Minho ne diyeceğini bilemeyerek yaşlı adama baktı. İyi tarafından bakacak olursa o video Minho'nun vahşi ihtirasını değildi. Bunun için paniği yok olmuştu ama onun yerini bir utanç almıştı. Kim telefonuna porno indirirdi ki? Han Jisung indirmişti ve Minho erkek arkadaşının ayıbını kendisi işlemiş gibi taş kesilmişti. Diyecek söz bulamıyordu, dili tutulmuştu.

Erkek arkadaşı demek yerine eski erkek arkadaşı demek daha mı doğru olurdu yoksa? Bilmiyordu, hissettiği utancın yerini yıkıcı bir hüzün almıştı. Dehşet dolu ifadesi birkaç saniyede değişmiş, hüzne bürünmüştü. Bu aptal çocuğun porno indirmiş olmasına gülebilirdi aslında ama şimdi olmazdı. Jisung ile aralarını bitirmişken bunu yapmak içinden gelmiyordu.

Resmi bir ayrılık yoktu gerçi ortada. İki taraf da bitirdiğine dair en ufak bir ifadede bulunmamıştı ama bitmişti. Bu ilişki bitmişti ve ikisi de biliyordu. Zor olan da buydu ya. Bir kesinlik yoktu ama Minho bittiğini çok iyi biliyordu. Bilmekten ziyade hissediyordu, içi gidiyordu.

Adama bir özür geveleyip birkaç dakika sonra telefonu aldı ve dükkandan çıktı. Biraz sahilde yürüdü. Bir parkta oturdu. Çocuklardan nefret ederdi oysa. Belki de etmezdi, artık hiçbir şeyi bilmiyordu ve yolun sonuna geldiği bariz bir gerçekti.

Belki de bu hayatının son günü olacaktı ve o çocuk olmak istiyordu. Son bir kez yaşayamadığı çocukluğunu yaşamak istiyordu. Ne istiyordu sahiden? Mutlu olmak. Ellerine yapışıp kalmış günahlarından arınmak, sevdiği ile mutlu bir hayat geçirmek.

Tabii bunca şey imkansızdı, tam anlamıyla dibe batmıştı. Bataklığında çırpınmak manasızdı, öyle ya da böyle dibe çöküp boğulacaktı. Öyle ya da böyle kaybedecekti.

Tıpkı Jisung'u kaybettiği gibi.

Gözleri parkta koşturan çocuklarda dolaşırken iç çekerken buldu kendini. Ne demişti ünlü yazar? Kalp her iç çekişinde bir damla kan kaybeder. Minho bundan ziyade havasızlıktan ölecekti, nefes alamıyordu. Her şeyi mahvetmişti ve annesinin kollarında ağlamak ona iyi gelmeyecekti. Belki ağabeyi ağlardı ama o... O ağabeyi değildi, bunca yıl bunun için mücadele etmemiş miydi? Ağabeyi gibi birinin hayatını karartmamak...

Oysa Chan'ın, Jisung'un, o adamın hayatını Minho karartmamış mıydı?

İşte o an anladı. Herkesten rahatlıkla kaçabilirdi ama kendisinden kaçarken çarpıp yere düşürdüğü kişi yine kendisinden başka hiç kimse değildi. Zamanı gelmişti, şeytan ona kanatlarını açacaktı.

Bu dünyaya ait değildi, öyleyse de hayatındaki insanlar başka yerlere layık olmalıydı.

Bakışları boşluğa ilişince telefon çaldı. Kimin? Kendisinin, Jisung'un telefonu olacak değildi ya. Hiç düşünmeden telefonu açtı. "Alo?"

"Jisung burada." Ayaklanan ve heyecanlanan bedenine söz geçiremedi. Sözcükler dilinin ucundan dökülmek üzereyken telefondakinin sesini yeniden işitmişti zaten. "Buraya gelmezsen o ölecek."

Bu sefer heyecandan ziyade sinirlenmişti. Kaşları çatılmış, çenesi kasılmıştı. Çenesini var gücüyle sıkarken elini ileri uzanırken buldu ama hemen çekti elini, derin bir nefes alıp verdi. İşe bakın, kaç kişi bir çocuk parkında biri ölümle tehdit edilirdi ki?

Sıradan olduğunu iddia etmiyordu oysa. Hatta hiçbir şey iddia ettiği yoktu. Tamam, belki ediyordu. Ama şu an sesini çıkarmayacaktı, buna hakkı olmadığını biliyordu. "Neredesiniz?"

* * * *

Genç adam bağlandığı sandalyede debelenirken uzun olanın gözlerine bile bakamıyordu. Yorulmuştu, kaşında bir kanama almış başını gidiyordu. Woojin onu dövmediklerini söylüyordu ama Jisung buna pek inanıyor gibi değildi. Sonuçta onu kaçırıp bir sandalyeye bağlamışlardı, dövmemeleri saçma olurdu. Yani, biri sizi alıkoysa ama dövmeyeceklerini çünkü insaflı olduklarını söylese ne tepki verebilirdiniz ki?

Bilekleri sızlıyordu, belinde yaralar açıldığına emindi. Ayaklarını hareket bile ettiremeyeceği kadar sert bağlamışlardı onu ve Jisung'un ağlamaktan neredeyse gözleri şişmişti. Ağzına bir kumaş parçasını sokuşturmuşlardı, korkudan kalp krizi geçirmeyeceğine inansalar belki de gözlerini de bağlayacaklardı.

İnanamıyordu ama. Woojin'in ne işi olurdu böyle kötü adamcılıkla? Ne ilgisi vardı Minho ile, eli nasıl bu kadar uzun olabilirdi de o videoyu bulmuştu? Woojin belki de en uzak kişiydi Minho'ya.

Eğer imkanı olsa bu adamları yere sererdi, Minho'ya gelmemesini söylerdi. Ama ne yazık ki Jisung Ravn gibi adamların yanında çok sıska kalıyordu. Tek istediği şey en azından ağzını açmaları ve Woojin'e tüm bunları neden yaptığını sormaktı.

Neyse ki Woojin onun bakışlarındaki korkuyu, korkudan sonra da en belirgin fark edilen duygu olan sorgulamayı görüyordu. Bu küçük çocuk ondan korkuyor ama içten içe merakı onu öldürüyordu. Minho buraya gelirse ne olur bundan korkuyordu. Ölmekten çok bundan korkuyordu.

Jisung anlamıyordu. Cidden anlamıyordu. Bunda şey nasıl olur da onu bulurdu, nasıl denk gelmişti? Onun hayatının gidişatını değiştiren Minho'ydu. Onu kendiyle beraber bu çukura çeken oydu. Onu Jisung'un daha önce içinde bulunduğu çukurdan çıkaran Minho'ydu ama şimdi ikisi birden daha derin bir çukura girmişti ve ikisinin üstüne toprak atıyorlardı.

"Olanların seninle bir ilgisi yok, Jisung. Chan'ın seni ne kadar çok sevdiğini biliyorum, sana en ufak bir zarar vermeyeceğiz." İşte o anladı ve merakı yok olup yerini dehşet aldı.

Annesinin hep dediği şeyi şimdi anlıyordu, annesi haklıydı. Kendi canı yandı diye başkasının canını yakmaktan çekinmeyen insanlar herkesten daha tehlikeliydi. Woojin'in sevgilisi ölmüş olabilirdi, Jisung'un sevgilisi de ölmemiş miydi? Evet ve belki de ikinci kere daha ölecekti ve Jisung bundan delicesine korkmaya başlamıştı.

Bu adam kim oluyordu da kendi sevdiği öldü diye Jisung'un yeni kavuştuğu sevgilisini öldürüyordu? Korkunçtu bu, insanlar korkunçtu. Dün Minho'dan delicesine korkmuştu ama şu an Woojin'den o an korktuğundan daha çok korkuyordu.

Ve Woojin'den kapı çalındığında, Minho'nun bağırışmaları duyulduğunda daha çok korktu. Çünkü onun yüzünden bir an için gelip geçen ifade tüylerini ürpertmişti.

Woojin bu işin sonunda biri ölecek olsa da korkmuyordu.

****

AHAHAHAJAJSMWÖXÖWÖXİWŞSİ NE YAZDIĞIM HAKKINDA HİÇBİR FİKRİM YOK

Şeyy, birkaç kişi ficimi okuma listelerine eklemiş ve ben mutlu oldum, sizi yerm

Fic diğer bölümde bitecek, bunu anlamışsınızdır. Belki YORUM falan gelirse özel bölüm de atarım ama bilemedim yani ;)

Villainous | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin