chapter nine

4.6K 356 104
                                    

Benim kafam gerçekten çalışmıyordu.

Sabahın beşinde apar topar evden çıkarılmıştım, şirketin arabası benle menajerim Chaewon'u havaalanına bırakıp gitmişti ve hava buz gibiydi. Jennie'nin uzun ısrarları sonucu giydiğim mini, fırfırlı, beyaz elbisem ise vücudumun sadece yüzde beşini örtüyordu.

Jennie'ye göre güzel elbiselerin üstüne ceket giymek elbisenin büyüsünü bozmaktan başka işe yaramıyordu, dolayısıyla üstümde tek bir parçayla sabahın ayazında tir tir titriyordum.

Gizlice şirket arabasının arka koltuğundan (ç)aldığım ısı bantlarına ulaşmaya çalıştım. Çantamın içinde on kişilik bir ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar ıvır zıvır olduğu için, elbette, ısı bandı öyle kolay kolay bulunmuyordu. Bu yüzden Chaewon bana garip bir bakış atıp içeri girmeyi teklif edince hevesle kabul ettim. Üzerindeki tüylü cekete ve içindeki boğazlı kazağa hasretle gözlerimi dikerek VIP girişine yöneldim.

Öküz herif. Ceketini bana vermeyi teklif edebilirdi. Yün boğazlı kazakla soğuktan ölmezdi ya.

Benim suçumdu tamamen. Ne diye Jennie'ye uyuyordum ki? Çok istiyorduysa kendisi giyebilirdi sabahın köründe incecik elbisesini. Ben neden giyiyordum canım!

Eh, açık değil mi Rosie? Salaksın çünkü.

Ben, artık gelenekselleşmiş içsel çatışmalarımı yaşarken çoktan kısa bir kontrolden geçmiştik ve havaalanın yine VIP olan bekleme alanına doğru ilerliyorduk.

Elbisem valizimi çekmemi zorlaştırdıkça içimden Jennie'ye sevgilerimi iletiyordum. Dışarıda donuyor, içeride sürünüyordum. Böyle elbisenin ben ta-

"Biraz burada bekleyeceğiz. Bighit tarafında gecikme var." Chaewon, kahverengi saçlarını rastgele karıştırırken söylendi.

"Bighit tarafı? Ondan Jungkook diye bahsedersen daha az gerilirim biliyorsun değil mi?"

Chaewon benim için kapıyı tutarken sırıttı. "Gerilim iyidir iyi, ilişkiyi dinç tutar."

"Oha be Chae, oha!"

Başkalarının ilişkim hakkında konuşuyor olması bana hala garip geliyordu. Özellikle de bu ilişkinin sahte olduğunu bilenlerin konuşması...

Bize servis edilen atıştırmalıkları anında mideye indirirken bir yandan Chaewon'la didişerek hatrı sayılır miktarda zaman öldürmüş olacağız ki, Chaewon'un yalnızca iş için kullandığı telefonu çalmaya başladı. Arayan kısmına sinsice göz attığımda BTSJK MENAJ. yazdığını gördüm. Bu çocuğun bütün rehberi böyle spor kulübü kısaltması gibi isimlerle mi doluydu acaba?

Chaewon telefonu kulağına götürdü. "Nerdesiniz?" Duraksama. "Dispatchinkiler ortalıkta görünüyor mu?" Yine duraksama. "İyi, tamam biz dışarı çıkıyoruz o zaman. Orada buluşurlar."

Telefon konuşmasını pür dikkat dinlediğim için, dışarı çıkıp soğuktan titremek üzere kendimi hazırladım. Çantamı ve valizlerimi toparlayıp menajerimin peşinden anne ördeği takip eden yavru ördek gibi pıtır pıtır dışarı çıktım.

Normal bir Range Rover'a kıyasla epey büyük görünen, yüksek ihtimalle özel üretim olan siyah arabaya hayranlıkla bakakaldım. Havaalanı otoparkına girdiğimizde ilk görünen şey bu araçtı. O kadar büyük ve filmli camlarıyla o kadar tehditkardı ki, dikkatinizi çekmemesi mümkün değildi.

Fakat dikkatimi çeken başka şeyler de vardı. Arabanın arka kapısı açılınca inen genç adam gibi.

Siyah bir gömlek, siyah bir kot ve yine siyah bir ceket giyiyordu. Saçları, yüksek ihtimalle yolda gelirken uyuduğu için, tek bi taraftan basık şekilde dağılmıştı. Göz altları şişikti fakat ben bunu yaptıkları ufak makyaj hilelerini tanıdığım için görebiliyordum, kamerada o torbaların hiçbiri gözükmeyecekti. Gözlerimiz buluştuğunda bana kocaman gülümsedi. Kahve gözleri kısıldı.

Yaratılan ilk insanın Jeon Jungkook olmadığına beni kimse inandıramazdı. O ilk prototip olmalıydı. İnsanlığın geri kalanı sadece onu taklit etmeye çalışırken yaratılmış hatalı basımlardı. Tek gerçek, Jeon Jungkook’tu.

"Selam." dedi, Jungkook ve ön koltuktan inen menajeri aynı anda. Ardından menajeri otomatiğe bağlamış gibi konuşmaya başladı.

"Birazdan otoparkın B çıkışından yukarı çıkacağız, Dispatch ekibi dışarıda bekliyor o yüzden hemen kontrol noktasına ilerlemeyin. El ele, kol kola, gülümseyerek pozlar vermenizi istiyorum. Asla kameraya bakmayın. Unutmayın, siz Dispatch'in orada olduğunu bilmiyorsunuz."

O bize emirlerini sıralayıp ite kaka B çıkışına ilerletirken, Jungkook'un bakışlarını tüm bedenimde hissedebiliyordum. Acaba Jennie haklı mıydı? Gerçekten de erkekler mini elbiselere deli mi oluyordu?

Kapıdan çıkar çıkmaz bacaklarıma vuran buz gibi soğukla beraber kendime küfrettim. Jungkook deliye dönse ne olurdu, ben Elsa olmuştum burada!

Chaewon ve Jungkook'un düşük çeneli menajeri önden ilerlerken, gözlerimi Chaewon'un yünlü ceketinden alamadım. Ben üşürken ceketinin içinde rahat rahat beni izlediğinden hala ona öfkeliydim. Kan akışımı hızlandırmak için ellerimi hareket ettirirken içimden bir de Chaewon'a sövdüm.

Ben Karlar Ülkesi'ndeki herhangi bir karaktere dönüşmek üzereyken Jungkook'la göz göze geldik ve bana gözleriyle kolunu işaret etti. Mesajı aldım ve hemen koluna girdim.

"Rose, iyi misin? Buz gibisin." dedi Jungkook, kısacık temasımızda donuyor olduğumu fark etmiş olmalıydı.

Başımla onayladım fakat bir yandan titrediğimi fark ettim. "İyiyim, sadece hava çok soğuk."

Menajerlerimizin ilerliyor olmasını umursamadan duran Jungkook, koluna girmiş olan beni de beraberinde durdurdu. Diğer koluyla beni tamamen kendine çevirdi ve kısa bir an baştan aşağı süzdü.

"Güzel olmuşsun. Yine de güzel olmak için soğuktan titremene gerek yok." Şaşkın bakışlarımın arasında, Chaewon'unkine çok benzeyen yünlü siyah ceketini çıkartıp omuzlarıma attı.

Kore dramalarındaki uzun bakışmalardan birini yaşadık. Bana sırıtıyordu, ceketinin üzerimde olması hoşuna gitmiş gibiydi. Ben de ona gülümsedim.

Havaya girme, kameralar var diye yapıyor.

Gülümsemem yüzümde dondu. Bendeki garipliği fark etmesin diye hızla kafamı önüme çevirdim ve onu arkamda bırakıp yürümeden önce kısaca teşekkür ettim.

İki adımda yanımda biten Jungkook, kibar dokunuşlarla yanımda sallanan elini elinin içine aldı.

Kalbim teklerken, bir daha gülümsedim. Bu sefer yüzümden silinmedi gülümsemem. Aptalca espriler fısıldayıp sürekli kıkırdamama sebep olan biri vardı yanımda ve ben, o biri için minnettardım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


the Goddess ☬ rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin