chapter thirteen

4.2K 306 120
                                    

"Aman be, patladınız patladınız!" Kendi kendime söylenerek banyonun kapısını arkamdan çarparak içeri girdim. Sabahın köründe Chaewon'un kapıma dayanmasıyla uyanmak durumunda kalmış, aniden iptal olan çekimimiz hakkında upuzun bir konuşma dinlemiştim. Hemen ardındansa uçuş için hazırlanmaya başlamıştım.

Görünüşe göre bugün de sokakta yapacağımız bir çekim vardı fakat son dönemlerde patlak veren Corona salgını dolayısıyla iptal edilmişti. Bu nedenle ilk uçakla Kore'ye dönecek ve gerekli tıbbi kontrollerden geçecektik.

Esneye esneye lavabonun karşısına geçtim ve yarısı kaynak olan sarı saçlarımı tepemde topladıktan sonra yüzümü iyice yıkadım. Akşam yapmayı unuttuğum gözaltı maskesini havanın hala aydınlanmamış olmasından cesaret bularak yüzüme yapıştırdım. Dün geceki ufak kaza sonucu otelin banyosunda hala hafif acı bir koku vardı ve midem bulanmaya başlamıştı, buna engel olmak için hemen diş fırçamı elime aldım ve en sevdiğim parıltılı diş macunuyla dişlerimi fırçalamaya başladım.

Banyodaki işlerim bitince odaya geçip, stilistimizin beni unutmamam için tembihlediği ve giyeceğim gün sırasına göre valizime dizdiğim kıyafetlerden bugün için olanı çıkardım. Siyah, ince bir kazakla bebek pembesi bir etekti bu. Stilistimin BLACKPINK imasını anlayarak sırıttım ve hemen üstümü değiştirmeye koyuldum.

Aynaların hiçbirine bakmamaya çalışarak üstümü değiştirdim ve sadece her şeyin yerli yerinde olduğundan emin olmak için bir kere aynaya göz atıp, saçımı yapmaya koyuldum. Vücudum konusunda her zaman hassastım fakat son zamanlarda biraz daha dikkatimi çekiyordu. Geçmişte bir kere yaptığım bir hata yüzünden hala takıntılarım vardı.

Ama normal bir şeydi bu canım, herkes arada vücudundan nefret ederdi, değil mi?

Sponsorlarım olmasaydı asla satın alamayacağım parfümümü üzerime boca edip kapıma iki kere sertçe tıklatan Chaewon'a beklemesi için bağırdım. Ayakkabılarımı bir çırpıda giyip telefonumu da çantama attım ve otel odamdan hızla çıktım.

Ben kapıdan dışarı adım atar atmaz, hemen yanımdaki odanın kapısı da açıldı. Hala uyku sersemi halde Chaewon'a iyi sabahlar dilerken, dün akşam benim seks yaptığımı varsayan yan odadan kimin çıktığını göz ucuyla kontrol ettim.

Uzun boy. Pahalı, sponsorlu kıyafetler. Yumuşak görünümlü siyah saçlar. Esneyerek odanın kapısını kilitlerken ağzını kapatamadığı için görünen tavşan dişler.

Jeon Jungkook. Dün gece duvardan duvara konuştuğum kişi Jeon Jungkook'tu.

Gözlerim istemsizce kocaman olsa da kendimi hızla toparlayıp Chaewon'un bana anlatmakta olduğu şey umrumdaymış gibi yapmaya başladım. Jungkook tembel adımlarla yanımıza geldiğinde ona kibarca başımla selam vermekle yetindim. O, hiçbir şey olmamış gibi davranmayı tercih etmişti, ben de pekala öyle yapacaktım.

Otelden arabaya, arabadan havaalanına kadar geçen süreçte Jungkook'la aramızda sadece rastgele bakışmalar ve ardından nezaketen gelen kısa gülümsemeler geçmişti. Kaderin cilvesine bakın ki aramız güllük gülistanlıkken denk gelmeyen şey bu sefer denk gelmişti: Jungkook'la biletlerimiz yan yanaydı.

İkimiz de gergin hareketlerle yerlerimize geçerken iki sıra önümüzde oturan Chaewon'la göz teması kurdum. Ona gözlerimle sövdüm ve hissettiğinden emindim çünkü yüzünü buruşturup önüne dönmüştü.

Az bile sana. Sinir herif.

Henüz uçağın kalkmasına on dakika vardı ve ben şimdiden yüksek gerilim hattı gibiydim. Jungkook'un da oturduğu yerden sürekli bacağını sallaması hiç yardımcı olmuyordu. Sinir küpü olmama beş saniye kadar kalmıştı.

the Goddess ☬ rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin