"Hmm..." Düşünür gibi yaparken gerekenden fazla zaman kaybediyor, hepimizin sıkıntıdan patlamasına sebep oluyordu. "Hah, buldum! Şimdi, birincisi; Küçükken bir otobüsün kapısına sıkışmışım."
Lisa'nın ilk seçeneğiyle hepimiz, canımız yanmış gibi büyük bir off çektik. Eğer gerçekse, hoş bir anı olmadığı kesindi ancak gerçek olduğundan şüphe duyuyordum. Neredeyse 10 senedir bir aradaydık ve birbirimize sürekli anılarımızı anlatıyorduk, böyle bir olaydan haberimiz olurdu.
"İkincisi; Şu anda pembe külot giyiyorum."
Jennie, Jisoo ve ben bu maddenin üzerine kıkırdadık. Odadan çıkmadan önce Lisa bize çok gurur duyduğu, tamamen pamuktan pembe külotunu gösterip övünmüştü. Ne yazık ki (!) diğer rakiplerimizin bunu bilmesine imkan yoktu.
"Üçüncüsü; Daha önce hiç kaldığım otel odalarından bir şeyler çalmadım."
"Seni hırsız!" diye ağzından kaçırdı Jisoo. "Ya yakalansaydın! Sen bizi elaleme rezil mi edeceksin!"
"Unnie! E resmen cevabı söyledin!" Jennie, nazının geçtiği tek kişiye, yani Jisoo'ya dönüp surat astı. Jisoo ise anında ilgisini Lisa'dan çekip küçük bebeğiyle ilgilenmeye başladı. Onlara bakıp gülümsedim.
"Abicim böyle oyun mu olur ya! Kızlar birbirinin donunun rengine kadar biliyor, siz benim soyadımı unuttunuz!" Taehyung, isyan ederek önündeki küçük bardağı kafaya dikti. "Soyadım Kim be Kim! Tüm Kore'yle aynı soyadı taşıyorum, sallasanız tutardı!"
Arkadaşının söylenmelerinden hiç etkilenmemiş duran Yoongi, "Ağlama, Tae. Biz senin tam adını duymayalı 7 sene oluyor." dedi.
"Lan her konserde kendimi tanıtıyorum ya!"
"Dinlemiyoruz işte biz seni."
Hoseok, bu yoruma gülerken yudumladığı şarabı hepimizin üstüne fıskiye gibi püskürtünce, bir oda dolusu insandan homurtular yükselmeye başladı. Birkaç kişi peçete almak için mutfağa koştu.
Ben de ayaklanmak üzereydim ki, sağ tarafımda bir nefes hissettim.
"Sana eğlenceli bir oyun olduğunu söylemiştim." dedi Jungkook. Bugün ekstra yakışıklı görünüyordu, yüzüne renk gelmişti.
"Aslında, eğlenceli olduğunu hiç belirtmedin." Sırıttım. "Sadece kazanmama imkan olmadığını söyledin."
Cevap vermeden önce bana doğru hafifçe yaslanıp bir süre düşündü. O günü düşünmesini hiç istemiyordum ancak bakışlarından artık zihninin burada olmadığına emindim.
bir hafta önce
"Tamam canım, kendine geldiğinde inerim."
Karamel gibi, akışkan ve tatlı bir erkek sesi.
Soğuk. Sağ orta parmağım ağırlaşmış, sanki üstünde bir şey var.
Yumuşak, serin bir şeyin üzerinde uzanıyorum. Bulut? Her zaman bulutların üzerinde yatmak istemiştim...
Gözlerimi aralayıp, bulutumu görme umuduyla çevreme bakındım. Henüz gördüklerimi yorumlayamamışken, coşkulu bir ses dikkatimi çekti.
"Rosie! Uyandın mı?"
Sesin geldiği yöne döndüm ancak onu daha görmeden, sesini duyunca kalbimin attığı takladan tanımıştım. Mis gibi kokusu da saniyeler sonra burnuma doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the Goddess ☬ rosékook ✓
Fanfiction@/rosesarerosie teşekkürler, sen de bir tanrıça kadar güzelsin 𝗨𝗬𝗔𝗥𝗜 ⚠ bu kitap anoreksik ve bulimik hastalarda tetikleyici olabilecek bölümler ve eser miktarda argo içerir. [tamamlandı] ~•𝟮𝟱.𝟬𝟴.𝟮𝟬𝟭𝟵•~