chapter eighteen

3.7K 287 71
                                    

"Yandım, yandım, yandımm!"

Ortalıkta başıboş bulduğu bütün besinleri ağzına tıkıştıran -ama yine de imrenilesi derecede zayıf kalabilen- Lalisa Manoban, yeni bir rekor kırarak üç paket Süper Acılı rameni beş dakikada yediği için gözümüzün önünde alev alıyordu.

Jennie ve Jisoo, kötü gün dostu olmadıklarını kanıtlayarak Lisa'nın bu haline kahkaha atarken ben Hoseok'un uzattığı buz gibi suyu teşekkür ederek elinden aldım. Biraz yatışması için suyu Lisa'ya uzatıp ister mi diye sordum ama beni görmezden geldi. Ben de suyu kendim içme kararı aldım. Evet, iyiliğimin sonuna gelmiştik.

Zaten tahammül sınırımın çok üstünde bir süredir yedi farklı erkekle bir aradaydık, bir de arkadaşlarımın tavırlarını çekemeyecektim. Sinir katsayım her geçen saniye katlanıyordu. Sebebi ise çok açıktı.

Birbirini boğazlamak isteyen 11 kişi, bir evde tıkılı kalmıştık.

Tıkılı kalmaktan kastım gerçekten tıkılı kalmaktı. Video çekimlerimizin sonuna geldiğimizde, alışık olmadığımız bir siren sesi duyulmuştu. Namjoon, bilmiş bir tavırla bunun bir sarı alarm olduğunu söylemişti. Ona göre bu alarm yalnızca hava saldırısı durumlarında uyarı amaçlı kullanılıyordu.

Yoongi ise hepimize çenemizi kapamamızı ve duyuruyu dinlememizi söylemişti, biz de aynen öyle yapmıştık. Açıkçası aramızda bir emir komuta zinciri henüz yoktu ama eğer olsaydı en başında Yoongi'nin oturacağından şüphem yoktu.

Duyuruda beş iş günü boyunca sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, bunun gerekli bir önlem olduğu söyleniyordu ve anlayışımız için teşekkür ediyordu. Açıkçası, yarısı tanımadığım insanlardan oluşan kalabalık bir grupla alışık olmadığım bir evde kapalı kalmayı anlayışla karşılayamıyordum.

Belli ki kimse öyle karşılamıyordu çünkü saniyeler içinde aramızda kaos baş göstermişti. Jungkook ve Taehyung küçük çocuklar gibi çığlık atıyorlardı, ne ara olduğunu anlamadığım şekilde Lisa ve Jennie de onlara katıldı. Namjoon ve Jisoo anında ayaklanıp kontrolü ellerine almaya çalıştılar fakat faydası yoktu. Yoongi çoktan kalkıp gitmişti ve Hoseok bağıranlar kervanına katılmıştı. Jimin ise sinsi kıyamet senaryolarıyla Jin'i kafalamış, onu beş gün içinde öleceğimize ikna etmeye çalışıyordu.

Ben ise olduğum yerde oturmuş, odadaki herkesi boğazlamak istiyordum. 

Konuşsam da kimsenin beni dinlemeyeceğini biliyordum, kendi başımayken bile değersiz bir insandım fakat kalabalıkların içinde beni gölgeleyecek insanların kararları altında güvenle yaşamayı tercih ediyordum. O yüzden hiçbir radikal gelişme göstermeyerek, Jisoo ve Namjoon'un benim adıma karar almalarını bekledim.

Ancak ortada alınacak bir karar yoktu. Bu evde mahsurduk. Nokta.

Böylece, yalnızca iki gün içinde bütün erkeklerden nefret etmeme sebep olan bir serüvene başladık. Yedi adamın yedisi de evde neyin nerede olduğundan habersizdi. Bizim gece yatabilmemiz için temiz çarşaf çıkarmayı bırakın, bir noktadan sonra evdeki ana koridorun nereye gittiğinden bile haberleri yoktu. Kızlarla kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kaldık ve dürüst olmak gerekirse epey iyi iş çıkardık.

Ve düşe kalka iki gün geçirdik ve sokağa çıkma yasağının üzerinden tam kırk sekiz saat geçtiği, Lisa'nın aşırı ramen tüketiminden boğuluyor olduğu ana geldik.

Birkaç günlük gözlemim sonucu çevresinde olup bitenlere son derece kayıtsız kaldığını çıkardığım Yoongi, Lisa'ya dönüp "İyi misin?" diye sordu. Masadakilerin dikkati teker teker Lisa'ya çevriliyordu çünkü kız ölümüne boğazlanıyormuş gibi bağırıyordu. Sakince Lisa'nın hakkı olan sudan bir yudum daha aldım.

the Goddess ☬ rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin