"Teşekkür ederim, çok düşüncelisiniz." dedim, sesimin çatlamasını umursamadan. "Ancak bir terapiste gerek duyduğumu sanmıyorum. Ben hasta değilim."
Arkadaşlarımın gözlerinden bana inanmadıklarını okudum ve kalbim çıt diye kırıldı.
Gizlilik esaslı grup buluşmamızda, kızlı erkekli toplam 11 kişi maskeler ve şapkalarla kamufle olmaya çalışarak sakin bir kafede Bubble Tea içiyorduk. Şüpheli görünmemiz için bu yeterli değilmiş gibi bir de bağıra çağıra yeni gündemimizi tartışıyorduk;
Şirketim, Jungkook'un benim adıma ertelediği basın toplantısına kadar bir terapistle görüşmem gerektiğini düşünüyordu.
Bekleme odasında nasıl masalardaki her şeyi silip süpürdüğümü bir sürü kişi görmüştü. Kusmak üzereyken koşa koşa onlarca insanın arasından geçmiştim. Üstüne üstlük Wendy de kustuğumu görmüş olmalıydı. Eğer bir başkasını bu şekilde görselerdi, midesine bir şeyin dokunduğunu düşünüp geçiştirirlerdi fakat ben...
Sıkı diyetlerde bulunmamın tek sebebi idol olmam değildi. Daha ilk YG elemesine gitmeden önce bile yiyip içtiklerime dikkat ediyordum, sürekli yeşil şeyler yiyor ve neredeyse bir Vegan gibi besleniyordum. Ancak şirkete girdiğimde, stajyerlik dönemim çok zorlayıcıydı ve absürt çalışma saatlerimiz nedeniyle her zaman yemek yiyemiyordum. Bir öğün tüketme şansım olduğu zaman ortalıkta ne varsa onu yemek zorunda kalıyordum, yani çoğunlukla hazır noodlelar ve bir bardak toz kahveyle geçiştiriyordum.
Kimsenin sırtımı sıvazlayıp sağlıklı beslenmemi öğütleyecek hali yoktu, o zamanlar grubumuz epey kalabalıktı ve herkes neredeyse her zaman çalışıyordu. Ben de böylece bir köşede eriyip gitmeye devam ettim...
Dans pratiklerinde sık sık düşüp bayılmaya başladığımda, stajyerliğimin daha 6. ayındaydım.
O günden itibaren beni sıkı bir diyete aldılar. Diğer kızlar kilo vermeye çalışırken ben kilo almaya çalışıyordum. Her gün iğrenç yulaf lapaları ve testere gibi pişmiş tavuk göğsüyle pirinç yiyordum. Bir süre sonra aynı şeyleri yemekten o kadar midem bulanıyordu ki, haşlanmış tavuk göğsünü ağzıma sürdüğüm anda kusmaya başlıyordum.
Böyle böyle, bir süre sonra içimden bir ses bana yediğim her şeyi gidip çıkarabileceğimi, böylece diyetimi bozmadan istediğimi yiyebileceğimi fısıldamaya başladı. Ben de yaptım. Ne yediysem çıkarmaya başladım.
Herkesten gizli kendimi kusturduğum ve içimdeki sesle kavga ettiğim yıllar geçti, ta ki debutumuza kadar.
Debut sahnemizden sonra bütün çalışanlarla beraber bir kutlama yemeği yiyorduk. Ortada kocaman kızarmış bir tavuk duruyordu. Chaewon, menajerim, beni kutlamak adına tavuğun en güzel yeri olan göğsünü tabağıma koydu. Ona neden tavuk göğsü yemeye dayanamadığımı açıklayamadım, o yüzden bir çatal aldım...
Ardından bir bakmışsınız, ağlayarak kusarken bir yandan odadaki herkese diyetimi yıllardır nasıl bozduğumu anlatıyorum.
Üzerinden 4 sene geçen bu rezillikten kimse bir daha bahsetmedi. Fakat hepimiz o akşamın farkındaydık, o yüzden grup arkadaşlarım beni ellerinden geldiğince yemek yemeye teşvik ediyordu. İç sesimden, nasıl gördüğüm tüm kadınları kıskandığımdan kimseye bahsetmemiştim, sorunun sadece yemediğim öğünler olduğunu düşünüyorlardı. Ben de öyle sanmalarına izin verdim.
Şimdi bu kriz masasında konuşurken, grup arkadaşlarımın o geceden BTS üyelerine bahsedip bahsetmemek arasında kaldıklarını görebiliyordum. O konuyu açarlarsa beni terapistle görüşmeye ikna etmeleri daha kolay ancak epey yıkıcı olurdu. Eğer o geceden bahsetmeye hazır olsaydım bu zamana kadar bahsederdim zaten.
Lisa ve Jisoo'nun gözlerindeki karmaşayı görebiliyordum. Jennie bu konuda daha çekingendi. Şirket, Jimin'le yaşadığı polemikten sonra Jennie'yi de benzer bir rehabilite programına almak istemişti. Jennie ise boş zamanlarında bir terapistle görüşeceğini ama bunu zorunlu hale getiremeyeceğini söylemişti. Kendisi de aynı baskıya maruz kaldığı için beni zorlamak istemiyordu belli ki.
BTS cephesinde işler farklıydı. Çocuklar beni uzun zamandır tanımıyordu ve yarısı terapi fikrine karşı çıkarken diğer yarısı benim için iyi olabileceğini söylüyordu. En çok önem verdiğim fikir Jungkook'unkiydi, o ise bunun tamamen benim kararım olması gerektiğini düşünüyor ve fikir belirtmiyordu.
Benimle bir bütün haline gelmiş olan, kötü ikizim sayılabilecek iç sesim ise bugün epey sessizdi. Sevdiğim insanlarla bir arada olduğumda kaçıp saklandığını bilmek iyi hissettirdi.
"Biz git hastaneye yat, tedavi ol, hastasın demiyoruz ki. Sadece, her şeyi konuşabileceğin ve yardımcı olabilecek birinin olması güzel. Biraz destekten zarar gelmez." dedi Hoseok, çayının dibindeki topları pipetiyle kovalarken.
Namjoon, hemen onayladı. Terapi komitesinin başkanı Kim Namjoon'du zaten. "Herkesin arada içini dökmesi gerekir."
Söyledikleri bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıkıyordu. İçeceğimden bir yudum aldım.
"Rosie." dedi Jungkook. Kafamı kaldırdım. Aniden konsantre olmuştum.
"Efendim?"
"Şirketin yakanı bırakmasını istiyor musun?"
Başımla onayladım. Gayet belli değil miydi bu?
"Öyleyse bir süre huylarına gitmelisin." diye devam etti Jungkook. "Senden terapiye girmeni mi istiyorlar? Git öyleyse. Şu anda işler senin için zaten zor, onlarla kavga ederek efor sarf edeceğine birkaç kere terapi seansına gitmek daha mantıklı."
Jungkook'un sözlerine Jennie de destek oldu. "Ayrıca, şu an bütün vekaletin şirketin üstünde, yani senin adına istedikleri açıklamayı yapabilirler. Eğer tartışma çıkarıp onları sinirlendirirsen..."
Ah, evet. Eğer başkanın gönlünü hoş tutmazsam kariyerimi mahvedebilirdi.
"Öyleyse burada boşuna tartışıyoruz, değil mi?" dedim, öfkeyle. "Nasılsa başından beri başka seçeneğim yokmuş."
"Yanlış anladın, Chae." dedi Jisoo fakat ben çoktan ayaklanmıştım. Neden beni ilgilendiren bütün konuşmalardan kalbim kırılarak çıkıyordum?
İçeceğimin hesabını da onlara kitleyerek hızla kafeden ayrıldım. Şirkete gidiyordum. Yeni terapistimin adını ve en yakın seansımın gününü öğrenmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the Goddess ☬ rosékook ✓
Fanfiction@/rosesarerosie teşekkürler, sen de bir tanrıça kadar güzelsin 𝗨𝗬𝗔𝗥𝗜 ⚠ bu kitap anoreksik ve bulimik hastalarda tetikleyici olabilecek bölümler ve eser miktarda argo içerir. [tamamlandı] ~•𝟮𝟱.𝟬𝟴.𝟮𝟬𝟭𝟵•~