"Ay nasıl ya, baya büyük müydü? Kapıdan bile görebildiysen baya yer kaplıyordu demek ki."
Lisa, yakaladığı her hemcinsini cinsel sorularla darlama seansına girmişti. Bir yandan onun saçını örüyor, diğer yandan da Jungkook'u tuvalette gördüğüm günle alakalı sorularını cevaplıyordum. Dergi röportajlarında bile bu kadar detaylı soru cevap yapmamıştım.
"Pas." dedim, bu sorusuna yanıt vermeyeceğimi belirterek. Örgüsünün ucuna şık, beyaz bir toka tutturdum ve bir iki adım geri gidip eserime alıcı gözle baktım.
Eh, yapabileceğimin en iyisi buydu. Gaza gelip hepimizi çok güzel yapacağımı düşünmüştüm ama kızların hepsi bebek gibiydi zaten. Onlar için özellikle bir şey yapmama gerek yoktu. Ben ise... Yeni bir vücut bulup içine girsem ancak içim rahat ederdi.
Ama yapmıştık yine de bir şeyler. Jennie tarafından giydirilme şerefine nail olmuştum, beyaz bir crop tişörtle gri, bol bir eşofman altı giyiyordum. Giydiklerim hem belimi ince hem de popomu şekilli gösteriyordu. Jennie gerçekten idollükten emekli olup modacı olsa yeriydi.
Lisa'yı ise ben giydirme gafletinde bulunmuştum. Hiçbir şeyden memnun olmadığı, on dakika önce beğendiğinden on dakika sonra vazgeçtiği için basbaya savaşarak seçmiştik kombinini. Ha o cehennemi yaşayarak seçtiğimiz kombini de şuydu; bol, siyah, oversize bir tişört elbise. Evet. Bu kadar.
Jisoo kendi kendine odasına gitmiş, güzel bir oduncu gömlekle ve kot şort giyinip geri dönmüştü. Geri kalan zamanını bizim tercihlerimizi beğenmeyerek ve çocuklarla birlikte yememiz için internetten yemek söyleyerek geçirmişti.
Moda ikonumuz Jennie Kim, sponsorlu mini Chanel elbisesiyle aramıza en son teşrif eden oldu. Benim giyeceklerimi ayarladıktan sonra Lisa'nın makyaj masasına oturup iki saat uğraşmamış gibi, doğal görünen bir makyaj yapmıştı ama uğraştığına değmiş gibi görünüyordu. Makyaj yapmayı ben de düşünmüştüm fakat bir şey fark etmeyeceğine karar verip sadece saçımı taramakla yetinmiştim. Evet, sizin saçınız da aylarca açık sarıya boyanmak zorunda kalsaydı saçınızı tarayabilmek sizin için de bir lüks olurdu.
Lisa bana yeni sorular sorup sığ cinsel yaşamımızı deşmeye devam ederken, zilin çalmasıyla hepimiz aynı anda kapıya döndük.
"Ben açmam!" Jennie'yle aynı anda bağırdık ve sanki gelenler umrumuzda değilmiş gibi yapmak üzere salona koşup rahat ve umursamaz bir oturma pozisyonu almaya çalıştık.
Kapıyı açma görevi Jisoo'ya kalmış olacak ki, Lisa da bizim ardımızdan odaya koştu ve uzaktan Jisoo'nun neşeli sesi duyuldu.
"Hoş geldiniz, ay onları ben alayım... Siz geçin içeri buyurun."
İçeri çoktan buyurduklarını, Jimin kafasını odanın kapısından içeri soktuğunda yanımdaki hareketlemmeden anladım. Jennie, doğal ve umursamaz görünmek için bu kadar çaba sarf etmiş olmamıza rağmen Jimin'in yeni boyalı pembe kafası ufukta görülünce hemen yanımdan kalkıp kendini onun kollarına atmıştı. Bu ikisinin ilişkisini hiç anlamıyordum. Bir gün çok kötülerdi, diğer gün çok iyi. Ortası yoktu, yıpratıcı olmalıydı.
Sanki senle Jungkook çok farklısınız.
Gülümsememin silinmesine izin vermeden Jimin ve Jennie'yi izlemeye devam ettim. Bir zamanlar Jennie'yi ne kadar kıskandığımı hatırlıyordum. Birisi onun için savaşıyordu, onu kaybetmek istemiyordu, onunla beraber olmak istiyordu...
Kapıdan içeri yürüyen pembe güller girdiğinde güzellikleri karşısında bütün dikkatimi oraya yöneltmek durumunda kaldım. Ağzımın kocaman açılmasına ve iç çekmeme engel olamadım. O kadar güzel ve narin görünüyorlardı ki, hemen dokunabilmek için ayaklanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the Goddess ☬ rosékook ✓
Fanfiction@/rosesarerosie teşekkürler, sen de bir tanrıça kadar güzelsin 𝗨𝗬𝗔𝗥𝗜 ⚠ bu kitap anoreksik ve bulimik hastalarda tetikleyici olabilecek bölümler ve eser miktarda argo içerir. [tamamlandı] ~•𝟮𝟱.𝟬𝟴.𝟮𝟬𝟭𝟵•~