Medyadaki fotoğraf çok hoşuma gitti diye attım. Neyse iyi okumalar.
Yeni bir gece yeni bir eğlence dedim içimden ve boş sokakta yürümeye başladım. Napsam acaba diye etrafta geziniyordum. Sağa dönmem ile bir dükkan gördüm. Acaba ne dükkanı diye vitrine doğru yaklaştım. Hediyelik dükkan gibi bir şeydi.
Rafta renkli kutular, kar küreleri, müzik kutuları, biblolar, çerçeveler ve daha bir sürü eşya vardı. Tam gidecekken kenarda gördüğüm melek heykeli ile gülmeye başladım. Beyaz kanatlı güzel bir melek heykeli. "Hey sen oradaki, ne yapıyorsun?" diyen bir adamla arkamı döndüm.
Galiba dükkanın sahibiydi. Adam merakla ve bana bakıyordu. "Cevap versene! ?" demesiyle sinirlendiği anlamıştım. Mimiksiz yüz ifadem ile"Melekleri sever misin?" dedim." Dalga mı geçiyorsun sen benimle!? " dedi hafif yüksek bir sesle.
Güldüm. Bu adamı daha çok sinirlendirmiş olmalı ki gözlerini kapadı ve elini alnına götürüp sabır dilenmeye başladı. Parmağımı şıklattım ve gittim. Adam gözlerini açınca hayretle alevler içinde yanan dükkanına bakıyordu.
Jungkook'un Anlatımından:
Gözüme gelen gün ışığı ile gözlerimi kıstım. Hala biraz uykum vardı. Dün gece Yoongi hyung ile eve geç gelmiştik. Yoongi ve ben aynı evde kalıyorduk. Elimi komodinin üstünde gezdirmeye başladım. Telefonumu arıyordum.
En sonunda telefonumu bulmuş ve saate bakmıştım. Saat dokuzdu ve ben üstümden tır geçmiş gibiydim. Telefonumu tekrar komodinin üstüne bıraktım ve pozisyon değiştirip örtüyü üstüme daha çok çektim. Yoongi ben uyandırmasam akşama kadar bile uyuyabilirdi. Hatta bıraksam tüm hayatı boyunca uyurdu.
Aklımdaki düşünceleri attım ve uyumaya çalıştım. Dakikalar sonra uyuma çabalarımız boşa olduğunu anlayıp gözlerimi açtım. Hafif doğruldum ve telefonumu elime aldım. Öylesine gezinmeye başladım. Göz ucuyla gördüğüm bir haber dikkatimi çekti. Tekrar o habere döndüm.
Dün gece yaşanan yangın sonucu hem maddi hem manevi büyük hasarlar oluşmuştu. Yangının nasıl başladığı hala gizem perdesi ardında. Yangın olayının kaynağı olan dükkanın sahibinin anlattıkları, bir kaç gün önceki polis vardiyasında ki patlamanın da bununla bağlantılı olduğunu düşündürüyor polislere. Yanan dükkanın sahibinin dedikleri:
" Dükkanı tam kapatmış eve dönerken anahtarımı dükkanda unuttuğumu anlayıp geri döndüm. Dükkana vardığımda dükkanın önünde birisi vardı. Dükkanın önünde öylece vitrine bakıyordu. Şaşırmıştım. Kimsenin kapalı olduğu belli bir dükkanın önünde gece gece durup kahkaha atıcağını düşünmezdim. Tanrı aşkına, kim böyle bir şey düşünür ki!? Ona seslendim ama cevap vermedi bende sinirlendim. Aniden arkası dönük bir şekilde bana melekleri sever misin demesi ile daha çok sinirlendim ve bağırdım. Tam o anda parmağını şıklattı ve dükkanım alevler içinde yanmaya başladı. Daha da şaşırtıcı olanı dükkanın önündeki adam yok olmuştu. O-o bir büyücü. O ateşi o yaptı. Kendi gözlerimle gördüm! O bir şeytan! İnsanlık için bir tehlike! Kim parmağını şıklatıb alevler içinde bir dükkana yol açabilir? Tanrım, o insan dışı. "
Yetkililer dükkan sahibinin fazla duman sonucu bayılmasın ve ani siniri yüzünden hala kendinde olamadığını öne sürüyorlar. Bazıları ise sokaklarda dolaşan bir katilin dolaştığını ve öldürme şekillerinin farklı oluşu yüzünden insanların onu bir canavar ya da şeytan gibi düşündüğü fikrini ortaya atıyorlar. Emniyet müdürlüğünün sabah yaptığı açıklama ise daha çok kargaşaya yol açtı.
"Sayın emniyet müdürlüğü kurulu üyeleri, art arda yaşanan bu olayların hepimizin kafasını karıştırdığını biliyorum. Korkmaya gerek olan bir durum olduğunu düşünmüyorum. Sokaklarda gezen deli ve sadist bir psikopatın eğlencesi bizim bu kadar endişelenmemize yol açmasına izin vermeyeceğim. Ben ve ekibim bu şahısın peşindeyiz.
Çete olma olasılığı var olsa bile üstesinden gelemeyeceğimiz bir durum olduğunu düşünmüyorum. İnsanların batıl inançlarına ve fikirlerine sonsuz saygım var ama abartılacak bir durum değil. Polis arabası patlama olayında ölen polisler için bende üzgünüm ve bilmenizi isterim ki bütün dualarım onlarla. Lütfen bu olaylar yüzünden daha fazla endişelenmeyin ve bu zaman boyunca geceleri dışarı çıkmamaya özen gösteriniz. "
Bu da neyin nesiydi böyle? Sokaklarda gezen bir katil var ve adam sakin olmamızı söylüyor. Lanet bir katil yüzünden oluşan kayıplar yetmezmiş gibi bir de emniyet müdürü saçma şeyler diyor. Tanrım, sen bizi koru. Telefonumun çalması ile düşüncelerim arasından sıyrılıp telefonu açtım.
Alo , Jin hyung. Ne oldu?
Sabahın köründe aradığımı biliyorum ama bugün dışarı çıkacağız sana ve Yoongi 'ye haber vermek amaçlı aradım.
Tamam. Nerede buluşuyoruz?
Her zamanki mekan. Saat 20.00'da.
Tamam. Görüşürüz hyung.
Görüşürüz.
Telefonu kapatmam ile derin bir nefes aldım ve örtüyü üstümden çektim. Telefonumu tekrar komodinin üstüne bırakıp ayağa kalktım. Yatağımı özensizce topladım. Gece tekrar yatacaktım ve yine bozulacaktı. Boşuna efor harcamanın bir mantığı yoktu.
Odamdan çıktım ve Yoongi hyungun odasının kapısını sessizce açtım. Kafamı küçük kapı arasından geçirdim. Her zamanki gibi uyuyordu. Küçük bir kedi gibiydi ama genelde sert görünürdü. Uyurken bu kadar tatlı görünen birini nasıl olur da uyanıkken sert görünebilirdi?
Kapıyı sessizce kapattım ve mutfağa gidip bir bardak su içip salona doğru yürümeye başladım. Televizyon kumandasını elime aldım ve kendimi geniş koltuğa bıraktım. Televizyonu açıp kanallara göz gezdirmeye başladım. İzleyebileceğim kadar ilgimi çeken bir şey bulunca kumandayı yanıma koydum ve açtığım şeyi izlemeye başladım.
Bir saat sonra
Televizyona o kadar dalmışım ki duvardaki saate bakınca nasıl bir saat geçtiğini anlayamadığımı fark ettim. Televizyonu kapattım ve telefonumu almak için odama çıkmaya karar verdim. Merdivenleri yavaşça çıktım ve koridorun sağdan ikinci odasına-benim odam - girdim. Gözlerimi odada gezdirip telefonumu aradım. En sonunda gözlerimle kesişen komodinin üstündeki telefonum ile yatağıma oturdum. Telefonumu elime alıp açtım. Bir bildirim vardı. Bildirime tıkladım.
Bilinmeyen numara: Merhaba Jungkook
Korelilerin telefon numaralarını hiç bilmediğim için direk bilinmeyen numara dedim. Normal bir numara varmış gibi düşünebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spawn Of Satan/taekook
Fiksi PenggemarJin'in "Oradan atlayıp nasıl hala hayattasın?" demesiyle başını eğdi ve küçük bir kahkaha attı. "Ben asla ölmem" dedi. Namjoon "Bu da ne demek?" dedi ve merakla ona bakmaya başladık. "Ben asla ölmem çünkü ben Şeytanın Doğuşuyum".