Sonu Olmayan Son

3.4K 140 253
                                    

" Bugün sizinle hiç yapmadığımız bir şey yapacağız.

Elinizde uğraştığınız ne varsa bir kenara bırakın. Birkaç dakikalığına da olsa telefonunuzun bildirini sessize alın.

(Istemeyenler yapmayabilir, sadece hikayenin daha etkileyici olmasını sağlamak istiyorum, sizin için.. )

Çünkü bugün sizlerle ileriye, geleceğe yolculuk yapacağız.

Evet, doğru okudunuz. Beş yıl ya da  on yıl sonrasına değil... Sizi tam olarak kırk yıl sonrasına yolculuğa davet ediyorum. Daha önce bu konsepte bir hikaye okumadığımı fark ettim, Umarım hoşunuza gider...

Saf sevgiyi okurken hissetmeniz dileğiyle.

Keyifli Okumalar...

(Uyarı : Aşırı duygusallık içerir, okumaya başlamadan önce bir güldür güldür falan izleyin gsgshsgd

....................................................................

" Son kurabiyeyi kim yedi?"

Yaşlı adam gözlerini tabağa kıstı. Dışarıdan gören birinin kurabiyenin orada olduğunu bilebilmesinin tek yolu tabaktaki kırıntılardı. Adam bastonundan destek alıp sandalyeye otururken homurdadı, beli onu öldürüyordu.

"  Orada kurabiye falan yoktu."
Kucağındaki kedinin kafasını okşayan kır saçlı, tepesi açılmış arkadaşı kaygısızca konuştu.

" Hah, daha yaratıcı yalanlarını duydum."

" Senin o şapşal kurabiyene kalmadım ihtiyar." dedi arkadaşı.

" Uzatma Ron, yediysen yedim de."

" Yemedim dedim ya!"

" Ah, başlamayın yine."

Bahçe kapısından içeri, kahverengi saçlara sahip bir kadın girdi. Eskisi kadar kabarık olmasa da diplerini beyaz-gri renkler şereflendiriyordu fakat ona yakışıyordu. Gözlerinin etrafı zamanın getirdiği kırışıklıklarla doluydu. Elinde tuttuğu tabağı dikkatlice bahçe masasının üstüne bıraktı.

" İşte, herkese yetecek kadar kurabiye var." dedi Hermione Granger, uzun eteğini toplayıp ağırca onun kadar saçları grileşmiş olan arkadaşının yanına oturdu. Eşi gibi saçları yer yer dökülmüş olsa da yeşil gözlü adamın karman çorman saçları yerli yerinde duruyordu.

" Başka kurabiye istemiyorum. Kocana söyle, yediğini itiraf etsin Hermione."

" Bunadığını biliyorum ama bunu bu kadar belli etme, olur mu Harry?" dedi Ron kızgınca.

" Sen kime bunamış diyorsun?" Harry bastonunu Ron un dizine vurdu.

" Adam inat işte." dedi Ron huysuz huysuz. Dizinde uyuklayan kedi irkilip kucağından atladı.

" Of, çocuk gibisiniz. Yaşınız ilerledikçe daha da çekilmez oluyorsunuz üstelik." dedi Hermione.
" Ron, Rose' u aradın mı? Ne zaman gelecekmiş?"

" Eh, bilmem? O şeyi kullanmayı hiç beceremiyorum." Masada duran ekranlı kutuya işaret etti.

" Sana inanamıyorum Ronald, kızımızı aramanı söylemiştim!"

" Sakin ol Hermione, bağırma." dedi Ron yüzünü buruşturup. " Telefonu kullanmayı beceremediğimi biliyor bu yüzden ona Pig i yolladım. Birkaç saate burada olacaklarını yazdı."

Hinny (Kısa Hikayeler)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin