1834
" Eğer bir gün yollarımız ayrılırsa...." diye konuştu genç kadın, kafasını yaslandığı en güvenli yerden; sevdiği adamın göğsünden kaldırıp ona bakarken.
Genç adam, hızlıca onun sözünü keserek" Yollarımız ayrılırsa mı? Bunu bir daha sakın söylemeye kalkma." dedi. Genç kadın hafifçe gülümsedi ve kafasını yeniden ait olduğu yere koydu.
" Peki bir daha asla söylemem."
Yaşadığı derin huzurla gözlerini kapattı.
" Asla"
1845
Aradan tam tamına iki gün geçmişti, ve bu iki gün boyunca Lucinda misafir oldukları evin sahibi Dük Charles Wynter'ı bir kere bile görmemişti. Bu oldukça ilginç sayılırdı, zira bu kadar süre onunla karşılaşmamış olmaları nasıl da mümkün olabilmişti. Hele ki o malum olaydan sonra....
Bu sabah biraz daha iyi hissediyordu genç kadın, demek ki Charles Wynter'ın evde olmayışı onu bir nebze rahatlatıyordu. Ancak yine de, itiraf etmek gerekirse ara sıra her an onu görebilme ihtimali ile, heyecanlanmıyor değildi. Hatta o kadar ki, bu sabah uyanır uyanmaz onu görme ümidi ile bahçede yürüyüşe bile çıkmıştı. Bunu neden yapmıştı hala anlam veremiyordu. O geçirdikleri kötü günden sonra, onunla asla karşılaşmak dahi istemeyeceğini düşünürken, neden bir anda kafasını kurcalamaya başlamış, onu görme isteği yeniden baş göstermişti?Bu ahmaklıktı. Başka bir şey olamazdı. Onu düşünmemesi gerekiyordu. Her şey eskide kalmıştı ve eskiden yaşanılan şeyler bir daha asla yaşanmamalıydı. Bu kesinlikle büyük bir hata olurdu.
Onu görmek istememeliydi.
Onunla karşılaşmak istememeliydi.
Onu düşünmek istememeliydi.
Onu yeniden istememeliydi.Hızla salona giren Charles' Wynter'ı görünce oturduğu koltuktan kalktı ve
" Lord Wynter" diyerek reverans yaptı.
Yüce Tanrım ne kadar çabuk gelişmişti her şey. Lucinda'nın bir anda koltuktan kalkıp reveransta bulunması, sanki Charles'ı bekliyormuşçasına bir izlenim yaratmıştı.
Genç adam yaşadığı küçük şaşkınlıkla genç kadına baktı.
Aradan geçen bu iki günden sonra, onu görmek..
Derin bir nefes alıp verdi, ve kendine itiraf etmek zorunda hissetti....Onu görmek güzeldi. Gözlerini ondan ayırmadan
" Leydi Lucinda" dedi. Fazla mı duygu yüklü çıkmıştı ses tonu? Yoksa Charles'ın bir kuruntusundan mı ibaretti?
Neden öyle olmuştu bir anda?Genç kadın gözlerini neden kaçıramıyordu öyle? Bu nasıl bir mahkumiyetti. Adeta gözlerini esir almıştı genç adam.
" İki gündür karşılaşamıyoruz."
Yüce Tanrım, ne söylemişti Lucinda öyle? .
Neden, neden, neden.?!Sen bir Ahmaksın Lucinda! diye geçirdi aklından.
Onu kollarına alıp sanki tüm evreni kucaklar gibi sarılsa, bu iki günün sonunda evde olmanın nasıl bir mutluluk olduğunu o zaman anlayabilirdi genç adam. Şu an bunu o kadar istiyordu ki, Tanrı şahidi olsun ki bu arzu karşısında deli divane oluyordu.
Sana geldim... Diye geçirdi aklından. Ancak bunun yerine,
" Evet, öyle. İki gündür oldukça yoğun çalışıyorum, eve gelmeye vaktim bile olmadı." dedi.
Genç kadın, hızla kafasını salladı ve
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN SEN (TAMAMLANDI)
Historical Fiction" ... Ancak unutmaman gereken tek bir şey var, seni her daim seveceğime ve kalbimdeki yerinin hiçbir zaman dolmayacağına eminim. Sen benim hayatımın tek aşkı olarak kalacaksın. Hoşçakal... Luci...