Thirty Seconds To Mars - The KillŞarkıyı söylediğim yerde açarsanız harika olur, solistin sesi tam olarak hayalimdeki Giryan'ın sesi.
Gözlerimi yakışıklı suratından alarak saniyelerle beraber akıp giden beyaz şeritlere odakladım. Sessizdi. İkimiz de ben sessizliği bozana karar verene kadar, sessizliğin kendine çeken güzelliği içinde süzülüyorduk.
"Peki şimdi nereye?" diye sordum ona bakmadan. Yine de cam mavisi gözler üstümde değildi. Buna emindim çünkü onun bakışlarının altında ezildiğimi hissetmiyordum.
"Çok soru soruyorsun," diye cevapladı beni sakince. Gözlerimi yuvarlayarak şeritleri izlemeye devam ettim.
Hava kararmıştı. Saat dokuzu geçiyordu. Dört saat boyunca uçurumun dibinde oturmuştuk. Bazen konuşmuştuk, bazen susmuştuk. Çoğunlukla susmuştuk. O uçurumu izlemişti, ben ise onun kusursuz suratını.
Bir şeyler anlatsa bile o hala benim için koca bir soru işaretiydi. Bunları yalnızca onun yanında olacağımdan emin olmak için yapıyordu. Çok fazla şey öğrenmiştim, beni öylece bırakmazdı. Bana bir şeyler anlatmasa da kimseye gidip bir şey anlatmazdım ancak böylesi işime geldiği için anlatması için diretiyordum.
"Çünkü sen de hiçbirine cevap vermiyorsun ve ben daha fazla şey öğrenmek istiyorum," diye mırıldandım. Hemen ardından esnemiş ve koltukta biraz daha büzüşmüştüm. Çok uykum gelmişti. Giryan'ın garip bir ses tonu vardı. Bazen tüylerimi diken diken ederek beni huzursuz ediyor, bazen ise şu an olduğu gibi uykumu getiriyordu. O uçurumun dibinde oturduğumuzdan beri göz kapaklarım istekle kapanıyordu.
"Uykun mu geldi?" diye sordu, bakışları bana dönmüştü. Bunu hissedebiliyordum ancak ben kapanan göz kapaklarımı aralamak için çabalama gereği duymadığım için ona bakamıyordum.
"Hıhı," diye mırıldandım. Sesini çıkarmadı, ben de gözlerimi açmadım. Neredeyse iki gün uyumamanın acısı böyle çıkmıştı işte. Vücudum uyku için yalvarıyordu.
Aradan geçen dakikalar sonucunda, tam uykuya dalacakken beni dürtmesiyle gözlerimi açtım.
"Geldik," diye açıklama yaptı ve bir şey daha demeden arabadan indi. Gözlerimi ovuşturdum ve ağzımı kocaman açarak esnedim.
Arabadan indiğimde hala ayılamamıştım, yine de başka çarem yoktu. Soğuk hava suratıma hızla çarparken ayılmamda yardımcı oldu. Yavaş adımlarla beni bekleyen Giryan'ın yanına geldiğimde bir şey demeden yürümeye başladı.
O sırada kafamı yukarı kaldırdım. Burası bir gece kulübüne benziyordu. Ön girişinde değildik çünkü bu girişte yalnıza bir Maserati duruyordu. Dışarıda olmamıza rağmen içerdeki müzik sesi dışarıya taşıyordu. Mekanın üstünde neon ışıklarla kocaman bir karga figürü vardı.
Mekanın ismi Siyah Karga'ydı.
Kaşlarımı çattın. Burada ne işimiz vardı ki? Yine de ağzımı açmadan Giryan'ı izlemeye devam ettim. Arka kapıdan girdiğinde onu takip ettim. Karanlık bir koridorda yürüdükten sonra mekana ulaşabilmiştik. Mekanın sonundaydık. Karanlık bir yerdeydik, biz tüm mekanı görebilsek de onların bizi göremediğine emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHVEB
Novela Juvenil❝Benim şeytanlarım iyiliğe içiyor. Çünkü dünyam alt üst. Tanrı'yı gördün mü? Son zamanlarda aramız bozuk. Görürsen selamımı söyle ona. Bence onun da kafası karışık. Biliyorum, bir günahkarım artık. Ya da sadece aşık.❞ KARGALAR SERİSİ; AHVEB...