Normalde bu bölüm uzun bir bölüm olacaktı ama Giryan'ın ağzından yazacağım yerin tamamını yetiştiremedim. Onu da bölmek istemedim, o yüzden diğer bölüme bıraktım. Bir de finale çok az kaldığı için çok uzun bölümler atıp hemen bitirmek de istemiyorum. Finale 6 bölüm kadar kaldı bu aralar, soranlar için cevaplayayım. Bir dahaki bölüm finallerimden sonra gelecek. Ocak sonu diyebiliriz yani. Yeni bölüm duyurularından haberdar olmak için Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın! İsmim: hazel.noya. İyi okumalar ve iyi geceler!34. BÖLÜM: "KARARLAR"
Claptone, Under The Moon
Giryan hastaneden dört gün sonra taburcu edildi.
Dört gün boyunca hastaneden ayrılmadım, Giryan ne kadar eve gidip gelmemi, perişan olduğumu söylese de odadan dışarı bile çıkmamıştım. Aslında birkaç kez dışarı çıkmıştım, o da sigara içmek içindi ve hep Giryan'ın uyuduğu anları kollamıştım çünkü görürse bana laf edeceğini biliyordum. Gerçi cebindeki paketin son hâlini gördüğünde paketten birinin dalları aşırdığını ve o kişinin de ben olduğumu anlayacaktı ama dört gündür sigara içmediği için fark etmemişti.
Aslında sigara çok sevdiğim bir şey değildi ama o kadar stresliydim ki başka ne yapabilirdim bilmiyordum. Giryan dört gün boyunca sürekli uyuduğundan ve benim de koca dünyada arayacak kimsem olmadığından dört gün benim için ağır çekim şeklinde geçmişti. Yan odada kalan amcanın karısı ile aynı saatlerde sigara içmeye bahçeye iniyorduk ve dört gün içinde muhattap olduğum tek kişi oydu, doktor dışında.
Tabii, Dolkan hariç.
Giryan ona olanları söylememek konusunda ısrarcı olsa da hastaneye geldiğimiz gibi onu aramıştım. Nerede olduğu konusunda bir fikrim yoktu ama çok değil yarım saat sonra gelmişti ancak Giryan uyuduğu için çok durmadan gitmişti. Telefonu durmadan çalıyordu, muhtemelen Yalçın Ertekin onu yine rahat bırakmıyordu. Bu yüzden gitmesi gerekmişti. Ertesi gün geldiğinde Giryan ile baş başa konuştular, bana odadan çıkmamı söylemiş olmasalar da aralarında konuşmalarının daha iyi olacağını düşünerek odadan çıkmıştım. Bu yüzden Dolkan ile yine doğru düzgün konuşamamıştık. Üçüncü gün gelemedi, beni aradı ve şehir dışına çıkması gerektiğini, bu yüzden geceye kadar gelemeyeceğini söyledi. Büyük ihtimalle gece gelmişti ama ben o sırada koltukta uyukluyordum. Normalde ziyaret saatleri olmamasına rağmen hastaneye rahat bir şekilde girip çıkabiliyor, istediği zaman gelebiliyordu. Muhtemelen bu Songur'un sağladığı bir rahatlıktı.
"Hazır mısın yorgun savaşçı?" diye sordum montumu üzerime giyinirken. Arabanın anahtarını masanın üzerinden aldım. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Buradaki eve de değil... Ankara'ya. Ama şu an Giryan hâlâ rahatsızken uzun yol gitmek istemiyordum.
"Evet," dedi ayağa kalktığında. "Bir an önce gidip uyumak istiyorum."
"Zaten dört gündür sadece uyuyorsun," dedim ona baktığımda.
"Seninle uyumak istiyorum," diye düzeltti cümlesini. "Böyleyken dinlenmiş gibi hissetmiyorum."
"Bir de benim hâlimi düşün," dedim gülerek. "Belim tutuldu kollukta yatmaktan, belim."
Gözlerini kısarak bana baktı. "Sana eve gitmeni söylemiştim," dedi kızar gibi. "Boşu boşuna burada perişan oldun dört gün boyunca."
"O ne saçma laf öyle?" diye sordum ona gözlerimi devirdiğimde. "Şaka yapıyorum sadece. Seni burada bırakıp nereye gidecektim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHVEB
Genç Kurgu❝Benim şeytanlarım iyiliğe içiyor. Çünkü dünyam alt üst. Tanrı'yı gördün mü? Son zamanlarda aramız bozuk. Görürsen selamımı söyle ona. Bence onun da kafası karışık. Biliyorum, bir günahkarım artık. Ya da sadece aşık.❞ KARGALAR SERİSİ; AHVEB...