Damarlarımdan kan yerine sinir, gerginlik ve stres akıyordu.
"Lisa, kabul et artık, kaybolduk."
Taehyung yaklaşık 5 dakikadır kaybolduğumuzu savunsa da inadına cevap vermiyordum ya da onu geçiştiriyordum. Çünkü yüzünü görmeye bile tahammül edemeyeceğim bir ruh halindeydim.
"Bana bak böcek, biraz daha sessiz kalmaya devam edersen-"
"Ne yaparsın?" Aniden durup ona döndüğümde şaşkınlıkla duraksadı ve bir süre aklındakileri toparlamaya çalışıyor gibi göründü. Belli ki bu ani ve cesur halim onu epey şaşırtmıştı.
"Şey- Şey yaparım-"
"Evet, bekliyorum?" Kollarımı birbirlerine dolayıp ayağımı sabırsızca yere vurmaya başladığımda tuttuğu nefesini sinirle bıraktı ve bana doğru adımladı. "Ne yaptım da böyle soğuk davranıyorsun? Deli ediyorsun beni."
Dakikalardır meraktan çatladığını biliyordum ama kaşlarını çatmış karşımda dikilen Taehyung, bana bildiğimden daha fazla delirdiğini kanıtlıyordu. "Çok konuşma da yürü. Asıl sen beni deli ediyorsun."
Arkamı dönüp tekrar yürümeye başladığımda "Lisa!" diye bağırmıştı ama yeniden ve yeniden onu duymamazlıktan gelmiştim.
Söylenerek beni takip etmeye devam ediyor, birkaç dakika arayla da "KAYBOLDUK İŞTE! HEP SENİN SUÇUN!" diye bağırıyordu. Bana böcek diyordu ama kendisinin de bir sülükten farkı yoktu.
Darmadağın olmuş düşüncelerim ve yakınlaşmamızdan aşırı gereksiz bir biçimde etkilenen ruhumu toparlamak zaten yeterince zorken, üzerine bir de Taehyung'un zırvalamalarını dinliyor olmak beni iyice geriyordu. Ama ben ona her "SUS ARTIK!" dediğimde, o sadece ona gıcıklığına yapıyorum sanıyordu. Oysa gerçekten patlamak üzereydim.
Çok da büyük olmayan bir açıklığa vardığımızda biraz dinlenmek için durdum ve gökyüzüne baktım. Havanın kararmasına çok da fazla bir zaman kalmamış gibiydi. Topladığımız odunları çoktan bir yere atmıştık ve sadece yolumuzu bulmaya odaklanmıştık. Ama dakikalar geçtikçe bu imkansızlaşıyor gibiydi.
"Ben demiştim sana diğer taraftan gidelim diye. Ama olur mu? Lalisa Mükemmel Manoban, daima her şeyin en iyisini bilir! Hah!"
En sonunda bardağa son damlayı bıraktığında "YETER BE!" dedim ve sinirle ona döndüm. "BEN ÇOK MU MUTLUYUM BURADA SENİNLE KAPANA KISILMAKTAN?!"
Taehyung yeniden o şaşkın VE OLDUKÇA ÇİRKİN suratını bana çevirdiğinde, yüzünü görmek ve aslında ne kadar yakışıklı olduğunu içten içe bilmek beni iyice sinirlendirmişti. Ne yaparsa yapsın bu aptal heriften vazgeçemediğim için kendimden ölesiye nefret ediyordum.
"Sürekli konuşuyorsun, sürekli şikayet ediyorsun! Ben yolumuzu bulmak için uğraşırken sen zaten yeterince dolu olan beynime yeniden saçmalıklarını ve zırvalarını sıkıştırmaya çalışıyorsun!" Sinirle sırtımdaki çantayı yere attım ve etrafta birkaç adım atıp sakinleşmeye çalıştım. Ancak imkansız gibiydi. İnanılmaz bir şekilde, nefes aldıkça daha da sinirleniyordum.
"Sorun bu mu gerçekten? Benim konuşmam mı?" Taehyung inanmaz gözlerle ve sabit bir sesle sorusunu sorduğunda gözlerimi istemsizce ondan kaçırmıştım. Çünkü ben de biliyordum asıl sorunun bu olmadığını. Bu söylediklerim, sadece ekmeğe sürülen kaymak gibiydi. Taehyung, bu büyük sorunu konuşmasıyla daha da tatlılaştırıyordu (!).
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forever Summer ✔
HumorHayatımda ilk defa, sırf Kim Taehyung beni fark etsin diye süslendim, makyaj yaptım. Ama ne mi oldu? Kim Taehyung yanlış kişiyi fark etti. story by imyourcherry cover design by imyourcherry