Seafret- Atlantis
Soğuk geceye çığ gibi düşen cümlelerle olduğum yerde durmaya devam ediyordum. Bakışlarım hastalığın getirisi olan yorgunluktan değil, bir virüs gibi hızla bedenime yayılan cümlelerin etkisiyle,camın dışarısında hâlâ canlı olan şehrin ışıklarının odaya vurduğu yansımaları izliyordum. Hayatıma aniden giriş yapmış ve anlam veremediğim bir hızla her anımda yanımda görmeye başladığım bu adam bir gece kadar sessiz ve sakindi. Fakat bu, her tehlikeyi içinde barındıran bir sakinlikti. Sessizliği ise onun en büyük silahıydı.
Odanın ortasına atıp kaçtığı cümlelerle saatlerimi geçiriyordum. Bana dediği cümleyi anlamam için ipin ucunu dahi bırakmadan, tüm makarayı beraberinde götürerek odadan ayrılmıştı ve uzun süredir de yanıma uğramıyordu. O gittiğinden beri uyumaya çalışsam da zihnimde dönüp duran o cümleler beni de yatakta bir sağa bir dola döndürmüş fakat uyutmamıştı. Yine cümlelerin ağırlığı altında ezildiğim bir geceydi ve ben yine işin içinden çıkamıyordum.
Üzerimde Vuslat'ın olduğu her halinden belli olan ince siyah bir tişört ve altımda da geçen gece kaldığımda giydiğim eşofman altı vardı. Titreyen bedenimle saatlerce öyle durmuş olsam da ateşim biraz da olsa düşmüş gibiydi. Masanın üzerinde ise adını dahi bilmediğim tonlarca ilaç vardı. Bünyem hiçbir zaman dayanıklı olmamıştı. Eğer tedbirli olmazsam bütün kışı hasta geçirebilirdim ki tam olarak bunu yapıyordum.
Babamla iki gündür hiçbir şekilde iletişim kurmadığım aklıma gelince kaşlarım çatılır gibi oldu. Tamam, normalde de baba-kız ilişkimiz yoktu fakat beni azarlamak için de olsa arardı. Şimdi sessiz durması garipsememe neden oluyordu çünkü babam hiçbir zaman susabilen bir adam olamamıştı.
Hâlâ ondan biraz da olsa ilgi bekleyen yanım boğazıma bir yumrunun oturmasına sebep olmuştu.Adımlarım beyaz fayansa temas ettiğinde topuklarımı saran sıcaklıktan cesaret alarak ayaklandım ve kollarımı bedenime sardım. Kalın bir kazak veya ceket bulma umuduyla etrafa bakındığımda hiçbir şey bulamamış olmak tam anlamıyla kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.
Öksürerek kapıyı açtığımda aniden kafamı çarptığım bedene kafamı kaldırarak kötü kötü bakmaya başladım. Vuslat da eli kapı kulpuna uzanmak üzereyken durmuştu ve odanın içinde olan bakışları, karşısında beni görmesiyle olduğum yere çevrilmişti.
"Nereye böyle?"
"Bana ceket veya kazak verebilir misin?" Kaşları alaylı bir ifadeyle kalktığında yüzüne dümdüz bir ifadeyle bakmaya başladım. "Üşüyorum ya anlasana."
"Ateşin olduğu için olabilir mi zeki? Ayrıca evin içi de oldukça sıcak ki ben normalde bu sıcağa bile dayanamam."
"Bana sıcak gelmiyor nedense!" dedim gözlerim büyürken. "Senin sıcaklık anlayışın donmadan önce o bedende hissedilen uyuşma ve sıcaklık olabilir mi? Ben tam anlamıyla onu yaşıyorum da şu an."
Kafasını iki yana salladı ve beni omuzlarımdan tutarak içeri doğru hafifçe iteledi. Geri geri yatağa doğru adımlarken o da anlam veremediğim bir ifadeyle beni yatağa doğru ilerletiyordu. Diz kapağımın arkası yatağa değdiğinde duraksasam da bu Vuslat'ı durdurmaya yetmedi ve beni kolumdan tuttuğu gibi direkt yatağa fırlattı. Evet. Fırlattı.
Dağılan saçlarımın arasından ona kötü kötü bakmaya başladığımda, "Dışarıdan olgun bir genç kız gibi duruyorsun ama aslında çocuktan farksızsın," dedi.
Ben ise hâlâ aynı pozisyonda durmaya devam ederken önüme gelen saçlarımı geri itip başımda dikilen o adamın bana bir kuyuyu anımsatan gözlerine baktım. Gözleri hiçbir zaman benden bir cevap beklermiş gibi bakmıyordu, aslında kimseden hiçbir şey beklemiyordu. Berrak bir suyun içine dökülmüş bir damla katrandı gözleri ve şimdi hiçbir şey o gözleri berrak haline döndüremezdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/211941275-288-k203121.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHİ
Ficção Adolescente"Biz, birbirimizin hikâyesiyiz." Onu gördüğüm ilk günden beri şafak kalbimde söküyordu. Onu ilk sevdiğimden beri bir ateş parçası uykularımda kol geziyordu. Geceleri kollarımda uyuttuğumu sandığım adamın sırlarını uyuttuğumu öğrendiğimde dahi onun z...