Balmorhea- Remembrance
An itibariyle bu şarkıyı Mahi'nin şarkısı olarak ilân ediyorum... Ben bütün bölüm boyunca bunu dinleyerek yazdım, şarkıyı hissettim. Sizler de dinleyerek okursanız aynı duyguları hissetmiş oluruz.
Keyifli okumalar <3
●
Kendime doğru çevirdiğim falçatadan ölümü dilenirken, o kör falçatanın canlanıp bana acıyan bakışlarla baktığını hissettim. Olmam gereken yerde miydim bilmiyordum, bilmediğim bir yerde durmalı mıydım onu da bilmiyordum. Bildiğim tek şey, zifiri karanlık bir kuyunun içinde can çekişiyor olduğumdu.
Kalbim tam da bu saatte bedenime ağır geliyordu. Ellerim buz gibiydi, midemde kaynayan öz suyum ise her an barajlarını aşacak ve içimi yıkıp geçecekti. Gece, geçmişin kabuk bağlamış yarasından sızan kanları durdurmayı bırakıp en nihayetinde köşesine çekilmiş, tıpkı içinde bulunduğum kuyuyu anımsatan bir tiyatro sahnesinde dönen sessiz oyunu izliyordu.
Gecenin gözleri kördü.
Gecenin kulakları sağırdı.
Gece kimsesiz olduğu kadar her şeydi de.
Işıklar hızla hareket ediyor, terminalden otobüsler kalkıyor, tünellerden trenler geçiyor; birileri gelirken birileri gidiyordu.
Birileri giderdi, birileri gelirdi ve tüm hikâyeler böyle başlarlardı. Sonunda ise birileri veda ederdi sessizce, o hikâye asla geri gelmeyecek şekilde sonlanırdı.
Birileri doğarken birileri ölürdü. Son nefesini diğerine emanet ederek göçüp giderdi.
Birileri giderken birileri gelirdi ve sana ne getireceğini bilmeden her şeyini kaybetmiş bir şekilde bulurdun kendini.
O birileri hep var olurdu, sen paramparça olmuş kalbinin kesiklerini bileklerine doğrulturdun.
Gözlerimi ağır ağır kaptaki kemikleri ve etleri iştahla yiyen köpeklerden alarak gökyüzüne çevirdim. Üstüm başım çamur olmuştu ve ıslak bir köpek gibi kokuyordum fakat içimdeki bu dingiliğin sebebini onlara borçlu olduğumdan sesimi çıkarmıyordum.
Sol tarafımda Vuslat oturuyordu. Banka iyice yayılmış, bacağını bir diğer bacağının üstüne atmıştı. Elleri ensesinde birleşmişti ve o da sessizce karşıya bakıyordu. Aramızdaki sessizlik anlamlıydı ama anlamanı çözemeyeceğim kadar zordu. Belli belirsiz yıldızlarla bezeli gökyüzünü izlerken dudaklarımı hafifçe araladım.
Temiz hava bütün ciğerlerimi açmış olsa da üşüdüğüm gerçeğini değiştirmiyordu. Burnum büyük ihtimalle soğuktan kıpkırmızı olmuştu, ellerim ise çivi gibiydi. Bana oldukça büyük gelen ceketin cebine ellerimi sokarak biraz da olsa ısınmalarını sağladım. Parmaklarıma dolanan küçük parçaların ise tütün olduğunu fark ettiğimde parmaklarımla onları ezmeye başladığımda aramızdaki bu sessizlik rahatsız edici bir boyuta gelmişti bile.
Bir şeyler deme ihtiyacı hissetsem de susarak gökyüzüne bakmaya devam ettim. O ise, "Küçükken babamla yıldızlara bakardık," diyerek aramızdaki sessizliği bozacak ilk kıvılcımı çaktı. "Heyecanlı bir tip olmadım hiçbir zaman ama teleskopla yıldızları incelemek her zaman kalbimin atışını hızlandırırdı. Sanırım babamla yapmayı sevdiğim tek şey buydu."
Ses tonu stabil olsa da bu dediklerinin onda hissettirdikleri aynı değildi, buna emindim. Vuslat'ın annesiyle konuşurken gözlerinde oluşan ifadeyle babası hakkında bahsettiğinde gözlerinde beliren ifadeler büyük bir zıtlıktan ibaretti. Annesi bir yağmursa onun için, babası da yağmurdan hemen sonra gelen o dinginlikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHİ
Teen Fiction"Biz, birbirimizin hikâyesiyiz." Onu gördüğüm ilk günden beri şafak kalbimde söküyordu. Onu ilk sevdiğimden beri bir ateş parçası uykularımda kol geziyordu. Geceleri kollarımda uyuttuğumu sandığım adamın sırlarını uyuttuğumu öğrendiğimde dahi onun z...