"Şimdi daha iyi misin? "
Kafamı aşağı-yukarı sallayıp elimdeki şu şişesinin kapağını kapattım.
Ne demem gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Birçok şeyi duymuştu.Jennie'nin Jimin'e olan aşkını, okulda yapılan saçma anketin amacının benim ruh eşimi bulmak olduğunu ve daha da berbatı bu kişinin Jungkook, kendisi, olduğunu...
Bu durumda ne denilirdi? Zaten gerizekalı gibi karşısında ağlamıştım. Ağlamamam lazımdı ya da Jungkook'un burada olmaması gerekirdi. Ne işi vardı bu salağın burda?
"Artık sessiz kalmaya mı karar verdin? Hadi ama Rosie, önümde bir iki damla gözyaşı döktün ve bende o anın getirdiği bir şey ile sana sarıldım diye sessiz kalmayacaksın değil mi? Çünkü ben bu Rosie'yi hiç sevmedim. Senin şuanda ayağa kalkıp 'Jungkook senin burda ne işin var, salak!' demen gerekiyor. "
Her şeyi es geçip sadece bir şeye odaklanmıştım.
Benim sesim Jungkook'un taklit ettiği gibi değildi.
"Hey, benim sesim öyle kötü değil? Beceriksizsin, salak! "
Bu tepkime koca sınıfı dolduracak bir şekilde kahkaha attı.
"İşte benim beklediğim kaptan bu! "
Abartılı tepkisine gözlerimi devirdim. O kadar çok ağlamıştım ki göz yaşları iz bırakmıştı yanaklarımda ve bu da bana ağırlık yapıyordu.
"Gerçekten sen neden burdaydın? Burda olmaman bu şeyleri duymaman gerekiyordu."
"Ben yan odada piyano çalıyordum. Sonra bağırışma sesi duyunca kapıya doğru yaklaştım. Sonrasını da biliyorsun zaten. Birbirinize bağırdınız, Jennie odadan çıktı ve ben geldim. "Kafamı yavaşça salladım. Ayağa kalkıp karşısına geçtim ve kollarımı birbirine bağladım.
"Şimdi bu duyduğun her şeyi unutucaksın tamam mı? Kimseye de söylemek yok. Aramızda kalıcak. Anladın mı? "
Biraz -sadece birazcık ama- eğilip yüzlerimizi eşitledi. Bu kadar yakın olmaya ne gerek vardı? Peki, bu saçma yakınlaşma da kalbimin hızlanmasına ne gerek vardı?
"Hmm, düşüneyim bakalım. Aslında ruh eşinin ben olduğunun okulda duyulması senin için kötü değil. Yani koskoca ben. Bütün kızların peşinden koştuğu çocuk. "
Kendini fazla beğenmişti.
"Ee, kısaca? "
"Dedikodu yayılsa ne olur sanki Rosie? Eğleniriz biraz, ha? "
"Hayır, sakın! Biz düşmanız Jungkook. İkimizde birbirmizi sevmiyoruz! "Aramızdaki mesafeyi tekrar eskisi gibi açtıktan sonra odanın başka bir odasına bakıp ağzının içinde bir şeyler geveledi. Bana odaklanması için tekrar seslendim.
"Jungkook? "
Kafasını bana çevirdiğinde yüzünde az önceki gibi alaylı bir ifade yoktu. Hatta ciddiydi bile diyebilirim.
"Haklısın Chaeyoung. İkimizde birbirimizi sevmiyoruz, nefret ediyoruz. Böyle bir haberin yayılmasını bende istemem. Rahatsız eder. Hem emin ol bu haberde senin yerinde olabilecek daha iyi seçeneklerim var. Bende senin gibi biriyle böyle bir haberin çıkmasını istemem. "
Neye şaşırmam gerektiğini bilmiyordum. Bana ilk defa Chaeyoung demesine mi -ki genellikle beni sinir etmek için Rosie ve kaptan seslenişlerini kullanırdı- yoksa benim çirkin olduğumu ima etmesine mi? Sanırsam şimdilik ikinci olana sinirlenmem lazımdı. Zaten ben Rosie demesini sevmiyordum. Bu konuda mutlu bile olmam gerekirdi.Değil mi?
Sinirle yüzüne baktım. Salak, gelmiş benim çirkin olduğumu mu söylüyordu? Kendi takıldığı kişilere baksın önce!
"Aramızda kalıcak sorun yok. "
Arkasını dönerek hızlıca sınıftan çıktı ve kapıyo sertçe kapattı. Sertçe kapatmasını beklemediğim için yerimde ufak bir şekilde zıplamıştım.
Kapanan kapının arkasından bakarken aklımdan geçen tek şey vardı: Bu okul babanın mı ki bu kapıyı hızlıca çarpıyorsun, salak!
___
bundan önce bir tane daha bölüm yazıp yayımladım ama sildim sonradan bu da pek iyi olmadı ama neyse kalsın.d
ŞİMDİ OKUDUĞUN
survey | roségguk
Fanfiction[𝑻𝒂𝒎𝒂𝒎𝒍𝒂𝒏𝒅𝒊.] Hangimiz en nefret ettiğimiz kişinin saçma bir ankette ruh eşimiz olarak çıkmasını ister ki? | jungkook × chaeyoung |