Media: Gulf Kanawut
Suho, Let's Love. (Bu kutsal şarkıyı dinlerken bölümü yazdım, sizin de dinlemenizi tavsiye ederim.)
Keyifli okumalar...
Zarif ellerime asla yakışmayacak olan silahı sıkı sıkıya tutuyordum. Bu duruma nasıl düşmüştüm, bilemiyorum. Bir çatının tepesinde, elimdeki silahla birlikte hedefimdeki adamı izliyordum. Şiddetli yağmur yüzünden hedefi görmekte zorlansam da derin bir nefes alıp silahın dürbününün ayarını yaptım.
Hiçbir şeyden haberi olmayan hedefim, ara sokakta duvarla kendi arasına aldığı kadınla sevişiyordu. İstemsizce gülümsedim, yoğun bir zevk içinde ölecekti. Silahın pürüzlü kısımlarında elimi gezdirdikten sonra tetiği çektim. Nokta atış, görev başarılı.
Silahımdan çıkan kurşunun eşsiz isabeti ve bunun sonucunda da parçalanan bir beyin... Düşündüm de, kesinlikle buna şahit olan kadının yerinde olmak istemezdim.
Daha fazla bu mide bulandırıcı görüntüye bakmak yerine hızlıca eşyaları toparlayıp çatı katından ayrıldım. Merdivenlerden inerken silaha dokunduğum yerleri silip çantaya geri tıktım.
Şapkamı iyice önüme çekerek binadan çıktığımda bana söylenildiği gibi çıkışta beni bekleyen arabaya doğru ilerledim. Her şey neredeyse on dakika içerisinde olup bitmişti. Bir aksaklık yaşanmamıştı, paramı alıp defolup gidecektim.
Silah çantasını arka koltuğa bırakıp yanımdaki adama döndüm. "İş temiz bir şekilde halledildi. Param hesabıma yatırıldıktan sonra sizinle bir daha bağlantı kurmayacağım." Simsiyah takımının içindeki yaşlı ama oldukça çekici adam öndekine yabancı dilde bir şeyler dedikten sonra bakışlarını bana çevirdi. "Bizimle çalışmak istemediğine emin misin Gulf?" Çarpık aksanı yüzünden ciddiye alamadığım adama "Kararımı değiştirmeyeceğimden emin olabilirsiniz, yine de teklifiniz için teşekkür ederim." deyip daha fazla oyalanmadan arabadan indim.
Uzun zaman önce insanların işlerini yapmayı bırakmıştım fakat paraya ihtiyacım vardı. Bu son işle birlikte yeterli parayı bulduğuma göre monoton düzenime devam edebilirdim.
Yağmur hâlâ yağıyordu, üzerimdeki kapşonluya biraz daha sarılıp eve doğru yürümeye başladım.
"Keşke." diye fısıldadım. "Keşke bu şiddetli yağmur üzerimdeki bütün kiri alıp gitse..." Mümkün olmayan şeyler hakkında kafamı yormamalıydım. Çünkü hayaller sadece anlık heveslerden ibaretti ve anlık hevesler her zaman acı verirdi.
Eve ulaştığımda, yağmur da durmuştu. Islak kıyafetlerimden kurtulup sıcak duşun altına girdim. Dakikalarca hiçbir şey yapmadan suyun altında durabilirdim. Sıcak su bedenimde gezinirken gözlerimi kapatıp bugün öldürdüğüm adamı düşündüm. Kesinlikle iyi bir insan değildi ama bu onu öldürebileceğim anlamına gelmiyordu tabii. Dini bir inancım olmasa da, ki, iyi ve kötünün dinle bir alâkası olmadığı apaçık ortadayken bu yaptığım şeyin kötü olduğunun bilincindeydim.
Fakat, bu yaptığım kötülük beni rahatsız etmiyordu. Bir adam ölmüştü, bir adamı öldürmüştüm. Olabilirdi böyle şeyler.
Düşündüğüm şeyin absürtlüğüne güldükten ve biraz daha suyun altında oyalandıktan sonra duştan çıktım. Belime sardığım havluyla yatak odasına geçerken davetsiz bir misafirim olduğunu fark ettim. "Lena, kaç defa sana habersiz eve dalma diyeceğim?" Salondaki birkaç hışırtıdan sonra Lena karşıma dikildi. "Üstünü giyin, önemli bir şey konuşmamız lâzım abi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Thoughts (BoyxBoy)
Fanfiction| İnsanları para için öldüren sıradan bir tetikçi ve kardeşinin katilinin peşine düşen bir müşteri. | karanlığa fısılda, en dip karanlığa. bir deli gibi, bir aptal gibi, bir ölü gibi. karanlığa fısılda, en acı karanlığa. bir hiçlik...