9

744 55 38
                                    

Media: Mew Suppasit & Gulf Kanawut (Seme-uke tartışmasını bitiren fotoğraf. İkisi de oldukça seme gözüküyor. .d)

"Evdeki Saat, Mümkünse Uzaya Çıkmayalım." (Akustik bir şarkı, dinlerken güzel bir sahil kenarında huzurla uzanıp gökyüzünü seyrediyormuş gibi hissediyorum.)

Keyifli Okumalar. 

"Boş bir word belgesi mi, dört saattir bunun için mi uğraşıyorum ben?" Mew saçlarını karıştırıp sinirle ofladı. Sonunda flash belleğin şifresini kırabilmişti ama içinden çıkan şey yüzünden boş boş bakmakla yetiniyordu. O sinirli bir şekilde oturmaya devam ederken bilgisayara yaklaşıp ekrana dikkatlice baktım. "Boş olduğuna emin misin Mew?" Gülümsedi. "Gözlerimde bir sorun olduğunu düşünmüyorum Gulf." Ekranın alt kısmındaki  kelime sayısını görünce sırıttım. Bütün sayfayı işaretleyip yazı rengini beyazdan siyaha çevirdim. "Sanırım gözlerinde biraz sorun var gibi."

Mew sandalyesinde diklenip şaşkınca ekrana baktı. "Çok saçma, neden böyle bir şey yapma gereksinimi duysun ki?" Omzumu silktim. "Hiçbir fikrim yok." Mew belgeyi incelemeye başlamıştı. "Bunlar da ne?" Ekranda gözüken rastgele sayılara ikimiz de anlamaz bir şekilde bakıyorduk. "Kriptografi konusunda pek de iyi olduğum söylenemez, bu sayıların ne anlama geldiği hakkında bir bilgim yok." Mew parmaklarıyla masanın kenarında ritim tutuyordu. "Bir dakika, şuna bak Gulf!" Bakışlarımı elleriyle işaret ettiği kısma çevirdim.

"Bir çeşit şifreye benziyorlar, fakat daha detaylı. Her satırın başı, bir önceki satırın sonundaki sayıyla başlıyor. İlk baştaki satırın başındaki sayı da sondaki satırın sonuyla aynı. Döngü gibi, fakat ne döngüsü olduğunu anlayamıyorum." Ekrandaki sayılarla birkaç saat daha uğraştıktan sonra ikimiz de yorgun düşmüştük ve hala daha bir sonuca varamamıştık.

Sandalyeden kalkıp "Biraz daha devam edersek bayılacağız. İçeri geçelim." dedim. Mew'in itiraz etmesine izin vermeyip onu da ayağa kaldırdım. "Gulf, sen geç içeri. Ben-" Kavradığım bileğini çekiştirip onu da peşimde salona sürükledim. "Azıcık dinlendikten sonra devam ederiz. Şimdi, sadece sessiz ol ve kafanı toparla." Mew elleriyle oynamaya başladı. "Ben, içeri gidip uyuyayım o zaman." Ayağa kalkmaya yeltendiğinde onu kendime doğru çektim. Boyunu hesaba katmamıştım, bu yüzden direkt kucağıma düşen Mew'e bakışlarımı çevirdim. Tekrar ayağa kakmaya çalışınca izin vermeyip beline yerleştirdiğim elimle onu kendime bastırdım. "Rahat duracaksan bırakacağım."

"Rahat duracağım." Ellerimi gevşettiğimde kucağımdan hızlıca kalkıp yanıma oturdu. Kuruyan dudaklarımı ıslattım. O kucağımdayken etkilenmediğimi söylemek yalan olurdu. "Neden sürekli benimle uğraşıyorsun Gulf?" Sitemle sorduğu soruya karşılık olarak gözlerine baktım. "Hoşuma gidiyor." Mew'in ağır ağır yutkunuşunu izlemek oldukça eğlenceliydi. "Neden benimle ilgileniyorsun Gulf?" Anlaşılan sorularına devam edecekti. "Çünkü, hoşuma gidiyor." Kaşlarını çattı. "Neden beni öptün? Ah, dur da tahmin edeyim. Hoşuna gidiyordu çünkü."

"Seninle uğraşmamdan, seninle ilgilenmemden ve seni öpmemden rahatsız mı oluyorsun?" Gulf bakışlarını kaçırdı. "Ben-" Sözünü kestim. "Rahatsız olup olmaman umrumda değil. Eğer seninle uğraşmak istiyorsam uğraşacağım." Ona doğru yaklaştım. "Eğer seninle ilgilenmek istiyorsam ilgileneceğim." Nefesim artık onun nefesine karışırken devam ettim. "Ve eğer seni öpmek istiyorsam, öpeceğim." Mew kısık sesle "Neden?" diye sordu.

"Çünkü, hoşuma gidiyor..."

Çalan kapıyla birlikte bir şey demesine fırsat kalmadan aramızdaki konu kapanmıştı. Jack ve Zhao Zi gelmiş olmalıydı. Yerimden kalkıp arka kapıya doğru gittim. "Bu kadar erken gelmenizi beklemiyordum." Jack ve Zi üstlerini çıkarıp içeri geçerken "Erken mi, saat gece yarısını çoktan geçti bile." deyip hala koltukta belirli bir noktaya bakan Mew'e selam verdiler.

"Gecenin bir köründe buraya gelmemizi sağlayan şey ne Gulf?" Jack'in göğsüne yaslanıp uyku ile uyanıklık arasında bana soru soran Zi'ye baktım. "Jack ile halletmemiz gereken birkaç ufak konu var. İşimiz fazla uzun sürmez ama  senin uykun varsa benim odama geçip yatabilirsin." dedim. Zi mırıldanıp Jack'e daha fazla sokuldu. Sanırım bu hayır demekti. Gülümseyerek Jack'e döndüm. "Onun uyandırılmaktan nefret ettiğini biliyorum, bıraksaydın da evde uyusaydı keşke." Jack kafasını iki yana salllayıp "Ayrı yatmaktan hoşlanmıyoruz." deyip uykuya dalan Zi'nin saçlarına öpücük kondurdu.

Birbirlerine verdikleri değer gözlerinden okunuyordu.

Boğazımı temizleyip Zi dışında, Mew ve Jack'in bana dönmesini sağladım. "Hesap defterindeki kişiyi bulduğunu söyledin, kimmiş?" Mew biraz önce söylediğim şeyler yüzünden yüzüme bakamıyordu. "BRY adlı bir ticaret şirketi tarafından gönderilmiş. Hani birkaç yıl önce yükselişe geçip adını birçok ülkeye duyuran ticaret şirketi. İşin garibi şu ki, hesap defterine girilen ilk tarihle, şirketin yükselişe geçmesi aynı zamanda gerçekleşmiş." Mew sessizliğini bozup "Şirketin başındaki kim?" diye sordu.

"Orası biraz karışık. Şirketi ilk kuran kişi öldükten sonra çocuklarından biri şirketi devralmış. Fakat babasının ölümünden bir-iki yıl sonra şirketi batırmış ve kıçını kurtarmak için ortaklık işine girişmiş. Bildiğim kadarıyla şirket şu an 3 farklı ortakla çalışıyor." Jack göğsünde yatan Zi'yi sarsmadan cebindeki flashı bana attı. "Şirket hakkındaki bütün bilgiler flash belleğin içinde."

"Ah, unutuyordum az daha. Siz odadan aldığımız flash belleğin içinde ne olduğunu öğrenebildiniz mi?" Mew sinirle soluyup "Sayfalarca yazılmış rastgele sayılarla dolu bir belge. Bütün olarak bir düzeni var ama hiçbir anlamı yok. Daha ne olduğunu çözemedik." dedi. 

"Jack, hala Mark'la görüşüyorsan bana numarasını ver. O bu tür işleri çözmede çok iyiydi." Mark uzun zaman önce irtibatı kestiğim tetikçilerden biriydi. İşe ara verdiğimde onun da numarasını silmiştim. "Olması lazım, eve geçince atarım sana. Ama döneceğini sanmam, en son kavga ederek ayrılmıştınız diye hatırlıyorum." Doğru, Kanada'dan dönmeden önce barda ufak bir tartışma yaşamıştık ama sorun olacak kadar büyük değildi. Elimi sorun değil dercesine sallayıp "Numarayı atmayı unutma, ben ikna ederim onu." dedim.

"Kalkalım biz o zaman, haberleşiriz sabah." Jack, Zi'nin ufak bedenini kucağına alıp kapıya doğru ilerledi. Mew ve ben de onları yolcu etmek için peşinden gittik. Jack tam gidecekken arkasını dönüp bana baktı. "Geçen Fransa'dan aldığım özel üretim şarabı bulamıyorum, lütfen bana onu senin yürütmediğini söyle." Mew arkamda öksürük krizine girerken sırıttım. "Ben de tadı neden bu kadar iyi diyordum, bundanmış demek ki." Jack sinirle bana doğru gelince Zi'yi işaret ettim. "Uyandırmayalım şimdi Zi'yi. Uslu uslu eve geç hadi."

Jack'in arkamdan ettiği küfürleri umursamayarak kapıyı kapattım. Mew kızarmış suratıyla birlikte bana bakıyordu. "Ne, sence de çok güzel değil miydi şarap?" 

Bölüm Sonu.

Selam! Bölümün kısalığı yüzünden üzgünüm, yarın bunu telafi edeceğim. Umarım bölümü sevmişsinizdir. 

Ayrıca, akşam müsait olursam Jack&Zhao Zi için özel bir bölüm atacağım. Onlara özel kurgu yazmamak için kendimi zor tutuyorum. :(

Şimdilik görüşürüz kuzular...

Bad Thoughts (BoyxBoy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin