Media: Gulf Kanawut
"KARD, Enemy." (KARD bebeklerimi çok seviyorum, siz de onlara bir şans verip mükemmel şarkılarını dinleyin.)
Keyifli okumalar...
"Hey, sence de güzellik uykun biraz fazla sürmedi mi Gulf?" İki saattir başımda bağıran Jack'e zar zor açtığım gözlerimle "Üzgünüm beyefendi, dün gece çıkardığınız sesler yüzünden uyumakta biraz zorlandım da..." deyip yorganı üzerimden attım. Zhao Zi mutfakta öksürük krizine girerken Jack sırıttı. "Ah, dün gece biraz yaramazlık yapmış olabiliriz, üzgünüz."
Saate göz atıp Jack'e geri döndüm. "Mew uyanmadı mı hâlâ?" Jack eliyle mutfağı gösterip "Çoktan uyandı, kahvaltı yapmak için senin uyanmanı bekliyorduk." dedi. Her ne kadar uykumu alamasam da onları daha fazla bekletmemek için mutfağa doğru ilerledim.
Daha mutfağa girmeden bile burnuma nefis kokular gelmişti. Jack kesinlikle mükemmel bir aşçıydı. Herkese günaydın dedikten sonra Mew'in yanındaki boş sandalyeye oturdum. "Yemeklerini özlemişim, mükemmel gözüküyorlar." Jack gülümseyip "Afiyet olsun bebeğim, müessesimiz sana her zaman açık." dedi.
Sessizlik içinde yemek yerken Mew'e döndüm. "Daha iyi misin?" Kafasını sallayıp "İyiyim, hiçbir şeyim kalmadı." deyip yemeğine geri döndü. Mew tabağındakilerle ilgilenirken ben de kendi tabağıma yöneldim. Masada sadece çatal bıçak sesleri duyulurken Jack boğazını temizleyip ona bakmamı sağladı. "Mew de iyi olduğuna göre, bir şey soracağım sana Gulf." Kısa bir duraksamadan sonra devam etti. "Çocuklar bugün kulübü hazırlamış, senin gelişinin şerefine. İkiniz de uzun süredir burada değilsiniz, Kanada gecelerini özlemişsinizdir değil mi?"
"Buraya iş için geldiğimi söylemiştim Jack, eğlence için değil." Mew sessizliğini bozup "Geldiğimiz ilk günden işe başlamamız gerekmiyor. Bence bu gece eğlenmemizde bir sorun yok." diye Jack'e destek çıktı. Üçe karşı birdim, somurtup "Ne kadar itiraz etsem de gideceğiz değil mi?" dedim.
"Eh, nazlansan da Kanada gecelerini özlediğini biliyorum Gulf." Zhao Zi haklıydı, özlemiştim. "Kulüpte kimler var, umarım bütün kalabalığı toplamamışsınızdır." Jack elleriyle isimleri saydı. "Çok kişi yok, hepsi bizim gruptan." Anladım deyip yemeğime devam ettim.
Kahvaltıyı bitirdiğimizde toplaması için Zhao Zi'ye yardım edip salona geçtik. Mew'in normalde de çok konuşmadığını biliyordum ama neredeyse iki saattir ağzından onaylama ve reddetme cümleleri dışında pek bir şey çıkmamıştı. Daha fazla buna katlanamayıp "Mew, izleyeceğimiz yol için bir plan yaptın mı?" diye sordum. "Detaylı olarak ne yapacağımızı listeledim. Olağan durumlar için ek planlar da ekledim, yani endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Çözemediğim birkaç sorun daha var ama, onun da üstesinden gelebilirim sanırım."
"Fazla detaycı biri gibisin." Mew güldü. "Hatırladığım kadarıyla sen de oldukça detaycı biriydin Gulf." Öyleydim ve bu huyumu seviyordum. Gülümsemesine karşılık verip "Doğru hatırlıyorsun." dedim.
Konu kapanmıştı ve Mew de sessizliğine geri dönmüştü. Akşama kadar Jack ve Zhao Zi ile birlikte eskilerden bahsettikten sonra kulübe gitmek için hazırlandık. Zhao Zi Jack'in bu tür ortamlarına girmesinden nefret etse de sanırım benim için bugünü göz ardı etmişti. Jack iflah olmaz bir alkol içiciydi. Kolay sarhoş olmazdı ama şişelerin dibini görmeden de geceyi bitirmezdi.
Kulübe geldiğimiz anda pişman olmuştum. Jack'in bizim grup dediği kişiler bildiğim kadarıyla yüzü aşkın kişiden oluşmuyordu. Tam Jack'i azarlamak için hazırlanıyordum ki onların çoktan gruba karıştığını gördüm. Mew de yanımda etrafı gözlemliyordu. Oflayıp Mew'e ilerideki masayı gösterdim. "Şuraya geçelim." Sesimi duyduğundan pek emin değildim fakat beni takip etti.
"Bu kadar kalabalık olacağını tahmin etmemiştim." Mew beni onaylayıp "Grubunuzun bu kadar kalabalık olduğunu bilmiyordum." dedi. İkimiz de bu kadar kalabalık ortamdan haz etmiyorduk belli ki.
Yanıma gelen birkaç arkadaşımla sohbet ederken Mew içkisini yudumladı. Saatler geçerken o çakırkeyif olmuştu. Ben ise elimdeki ikinci bardağımla oyalanıyordum. İçki içmeyi ve sarhoş olmayı sevmiyordum. Kontrolü elden bırakmak hoşuma gitmiyordu. Mew iyice sarhoş olmadan eve geçmeliydik. Jack ve Zhao Zi'ye haber vermek için onun yanından ayrıldım. Birkaç masa ötemizde olan Jack çoktan uçmuştu bile, Zhao Zi ayıktı ve onunla ilgilenmeye çalışıyordu.
Gürültüden sesimi duyurmayı başarıp Zhao Zi'ye "Biz eve geçiyoruz, siz geliyor musunuz?" diye sordum. Sorun yok dercesine elini sallayıp "Biz biraz daha takılır geliriz, siz önden gidin. Anahtarın nerede olduğunu hatırlıyorsun değil mi?" Kapının önündeki ikinci saksının içinde, evet hatırlıyordum. Kafamı sallayıp onlara ve arkadaşlarıma görüşürüz dedikten sonra Mew'in yanına geri döndüm.
"Gulf, sence de patates kızartmalı dondurma çok güzel değil mi?" diye soran Mew'e şaşkın gözlerle baktım. Patates kızartmalı dondurma mı? "Eminim oldukça güzeldir, hadi giyin ceketini. Eve gidiyoruz." Mew beceriksizce ceketini giymeye çalışıyordu. Ona yardım edip dışarıya çıkardım. "Eve giderken patates kızartmalı dondurma alabilir miyiz?" Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Patates kızartmalı dondurma da nereden çıkmıştı böyle...
"Bulursak alırız, şimdi bin arabaya." Arabaya zar zor bindikten sonra kemerini bağlayıp direksiyona geçtim. İyi ki içkiyi fazla kaçırmamıştım. Zhao Zi'nin hepimizi idare edebileceğini düşünmüyordum. Mew bir şeyler mırıldanmaya devam ederken arabayı çalıştırdım. "Ondan intikamımı aldıktan sonra ne yapacağım?" Koltuğunda bana doğru döndü. "İntikamımı aldıktan sonra acım dinecek mi?" Yutkundum. "Acın hiçbir zaman dinmeyecek, sadece zamanla alışacaksın Mew. Şimdilik bunları düşünme ve gözlerini kapat." Sızlanıp gözlerini kapattı. "Patatesli dondurma istiyorum..."
Eve gelene kadar mırıldanıp durmuştu. Arabayı durdurup onu sarstım. "Kalk hadi, eve geldik." Kolunun altına girip ona destek çıktım. Kapının önünde on saat anahtarı aradıktan sonra nihayet saksının en dibinde bulup kapıyı açtım. Bütün ağırlığını bana vermiş olan Mew'i taşımakta zorlanıyordum. Üst kata çıkana kadar birkaç kilo vermiş olduğumu söyleyebilirdim.
Odaya geldiğimizde ışığı açamadan Mew'i yatağa yönlendirdim. Tam onu yatağa yatırıp ışığı açmaya gidecekken beni üzerine çekti. "Bana patatesli dondurma almadın." Sıkı sıkıya belime sardığı kollarının arasından çıkmaya çalıştım. "Şu lanet olası patatesli dondurmalardan bahsetmeyi bırakır mısın artık?" Kollarını belimden çekmek yerine daha da sıkılaştırdı. "Lena bana senin gizli gay olduğunu söyledi." Tükürüğüm boğazıma kaçıp öksürmeye başladım. "Ne?"
"Dedi ki, kızlarla ilgileniyor gibi yapıyormuşsun ama aslında erkeklerden hoşlanıyormuşsun." Lena'yı öldürecektim, kesinlikle onu öldürecektim. "Ben gizli gay falan değilim. Ayrıca hangi cinsiyetten hoşlandığım ne Lena'yı ne de seni ilgilendirir. Şimdi, kollarını çöz artık." Kafasını iki yana salladı. "Beni ilgilendiriyor ama..."
Ne saçmaladığını anlamaya çalışırken o çoktan uykuya dalmıştı. Belimdeki ellerini itip üzerinden kalktım. Neden sarhoş olmak istemediğimi şimdi daha iyi anlıyordum işte. Kontrolü kaybettiğin anda böyle salakça şeyler yapmak utanç vericiydi. Üzerindeki ceketi ve gömleği çıkarıp onu yorganın altına soktum. Uyandığında söylediği şeyleri hatırladıktan sonraki yüz ifadesini merak ediyordum doğrusu.
Odadan çıkacakken vazgeçip yatağa yöneldim. Aşağıdaki rahatsız koltukta uyumak yerine bu çift kişilik yatakta uyuyabilirdim. Üzerimdekileri çıkarıp yatağa girdim. Mew'i yatağın en köşesine doğru ittikten sonra gözlerimi kapattım.
Sabah uyandığında gereksiz tepki vermeyeceğini umarak uykuya daldım.
Bölüm Sonu.
Selam! Umarım bölümü sevmişsinizdir. ♡ Bundan sonra belirli günlerde bölüm yayınlayacağım. Haftada 4 gün. Pazartesi, çarşamba, cuma ve cumartesi. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Thoughts (BoyxBoy)
Fanfiction| İnsanları para için öldüren sıradan bir tetikçi ve kardeşinin katilinin peşine düşen bir müşteri. | karanlığa fısılda, en dip karanlığa. bir deli gibi, bir aptal gibi, bir ölü gibi. karanlığa fısılda, en acı karanlığa. bir hiçlik...