1 DAVA 5 OYUN
Doğan Ertaş
Kan davası değil, "Kanlı Dava"...
19 HaziranSahi, ben bunları yaşamayı hak ettim mi, diye sordum titrek sesimle.
Korkuyordum.
Hava çoktan kararmıştı, yine de sıcaklık otuz derecenin altına inmiyordu. O denli sıcaklığa rağmen vücudum üşüyor, bedenim titriyordu.
Karşımda oturmuş bana teselli vermeye ve neler olup bittiğini anlamaya çalışan dostum Nihal -kendisi aynı zamanda cinayet masasında çalışan bir polis memuru ve lise yıllarımı beraber geçirdiğim bir kız arkadaşım- gözlerimin içine endişe ve hüzünle bakıyordu. Bir an, devam et Çağatay, dercesine iki gözünü birden kırptı; başını hafifçe öne doğru eğdi, iki elini birleştirip çenesinin altına koydu.
Buraya gelirken telefonum da dahil tüm özel eşyalarımı arabada bırakmıştım. Tabii, o an düşünüp üzüleceğim en son şey buydu. Ruh halimi anlatmaya kelimeler yetmezdi.
Dünden beri eve uğramamış, kan ter içinde, güvenliksiz bir şekilde arabamda uyumuştum.
Derin bir nefes çektim içime. Konuşmaya mecalim yoktu. Ama Nihal de beni bekliyordu; bir an önce konuşmamı... Kendimi ve kafamdaki düşünceleri toparlamaya çalıştım. Göğüs kafesimde topladığım derin nefesi yavaşça dışarı verdim ve boğazımı temizledim.
"Geçmişte kalan," dedim, bekledim biraz, "saçma bir olay yüzünden tüm bunları yaşamış olamam. Kendimi çok yalnız ve çaresiz hissediyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum, ne yapmam gerektiğini de... Allah'ım, ne yapacağım ben? Bana yardım et!"
Cümlemi bitirmemi beklemeden "Bir dakika," dedi Nihal, "geçmişte kalan saçma bir olay mı dedin sen?"
"Evet, yani en azından ben öyle sanıyorum."
Polislerin bana ilettiği mesajları düşündüm. Çok şey düşünüyordum ama sadece düşünmeyle kalıyor, herhangi bir sonuca ulaşamıyordum.
"Çağatay, neler oluyor, dostum? Anlatacak mısın artık? Buraya sana yardım etmek için geldim. Ama bunu yapabilmem için önce bana neler yaşadığını anlatmalısın, hiç olmazsa şu an anlatabileceğin kadarını."
"Tamam," dedim. Önümdeki eski püskü ve üzeri boş olan masaya doğru baktım. Son iki gün içinde yaşadıklarımı gözümün önüne getirmeye çalıştım. Nihal, gözümde beliren ani korkuyu ve hüznü fark etmişti. Yerinden kalkıp yanıma oturdu, başımı tuttuğu gibi yavaşça göğsüne yasladı. Bir an yanımda Nihal değil de annem varmış gibi hissettim. Rahatlamıştım. Onun kalp atışlarını duyabiliyordum. Onlar da endişeliydi, hızla atıyordu. Ama rahatlamamı sağlamıştı. Titreyen bedenim normal haline dönmeye başlamıştı.
Nihal, başını eğdi; göz hizama getirdi ve anlatmam için tekrardan gözlerini kırparak bana işaret verdi. Aniden gelen o hoş rahatlamayla, olanları anlatabileceğimi düşündüm ve cesaretimi kalbimin tek bir yerinde topladım.
"O halde en başından anlatayım. Dün sabahtı, ee, bugün günlerden neydi?"diye sordum.
Bir an cumartesi ile pazar arasında kaldım. Hayır, hayır, cuma, diye düşündüm.
Evet, gerçekten hiç iyi değildim.
Nihal soğukkanlı bir tavırla "Salı," dedi.
"Hah, salı! İşte, dündü, pazartesiydi yani. Mezuniyet partisinin olduğu günün sabahı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 DAVA 5 OYUN
Mystery / Thrillerİstanbul'un son polisiyesi... Çağatay, anne ve babasının ölümü üzerine beyninden vurulmuşa döner ve olacaklardan habersiz ayakta durmaya çalışır... Okurları tahmin edemeyeceği sonuçlara çıkaracak gizemlerle buluşturan "1 Dava 5 Oyun" polisiye-cinaye...