"Taksi!" diye bağırdım. Bu dört veya beşinci seslenişimdi. Geçen diğer tüm taksiler doluydu. Bir an Uber mi çağırsam, diye düşündüm. Bununla hiç uğraşamazdım. Arabam da kim bilir neredeydi?
Umarım bu seferki boştur, dedim kendi kendime. Umduğum gibi de oldu. Önümde duran Mercedes modelli taksiye bindim.
Şoför, "Nereye gidiyoruz, ağabey?" diye sordu. Bilmiyordum. Hiç de düşünmemiştim.
"Sen ilerle, duracağın zaman ben söylerim," dedim.
"Peki," dedi ve gaza bastı.
Arabanın aynasından kendime baktım. Çapaklar hâlâ gözlerimdeydi. Yüzümü bile yıkayamadan evden çıkmıştım. Sonra üzerimdeki kıyafetlere baktım. Uraz'ın gardırobundan aldığım sıradan bir mavi tişört ve gri bir eşofman. Yakınlardaki bir mağazaya gidip kıyafet almamın iyi bir fikir olabileceğini düşündüm. En azından katil beni aramadan önce bunu yapabilirdim.
Taksi şoförüne beni yakınlarda, güzel bir kıyafet mağazasına götürmesine söyledim. O da, bize yaklaşık iki buçuk kilometre uzaklıkta olan Astoria AVM'ye gitmemizin benim için en iyi seçenek olabileceğini söyledi. O adamın da para kazanması lazımdı sonuçta. Ayrıca bir bakıma haklıydı. Avm'de rahatça ve güzel bir şekilde alışveriş yapabilirdim.
Beş dakika içinde Astoria'ya vardık. Büyüleyici bir görüntüsü vardı. Avm'nin ortasında -kendisine oranla- oldukça küçük bir girişi vardı. Girişin sağ ve solundan tıpkı bir minare gibi göklere uzanan, -kendi deyimimle- iki büyük kule vardı. Bu kulelerin altında iki farklı kafe vardı. Ben orayı daha küçük, basit ve kendi halinde bir Avm olarak hayal etmiştim. Bu kadarını gerçekten beklemiyordum.
Taksici arkasını döndü ve yüzüme imalı bir şekilde baktı. "Burası," dedi. Başta, inmemi bekliyor herhalde, diye düşünsem de sonrasında ücreti ödemem gerektiğini fark ettim.
"Hah, pardon," dedim. "Son günlerde hiç iyi şeyler yaşamadım ve aklım başında değil. Buyur, ağabey," dedim ve sabah uyanır uyanmaz -önceki gece uyumadan yatağımın başucundaki küçük dolabın üzerine koyduğum- eşofmanımın cebine attığım gösterişli cüzdanımı cebimden çıkarıp elli lira uzattım. Taksici de bana para üstü olarak beş lira uzattı. Arabadan indim ve "Alt tarafı iki kilometrelik yol getirdin, kırk beş lira biraz fazla olmadı mı ya?" dedim, çoktan gaza basıp oradan uzaklaşan taksicinin arkasından. "Öğrenci adamız sonuçta." Dediğim şeyi tekrar düşündüm. Artık öğrenci değildim. Normalde buna üzülmemem gerekirdi, ama içimi ister istemez hüzün kapladı. Sonra, neyse, diyip Avm'ye girdim.
Telefonumu sağ tarafa bırakıp güvenlik denetiminden geçtim. Lakin alarm gereksiz yere ötmeye başladı. İki güvenlik üzerimi aradı. Bir şey bulamayınca, makinenin suçudur, özür dileriz, diyip bıraktılar beni. Böyle şeyler hep beni bulurdu zaten.
Dışarıdaki bunaltıcı sıcaktan sonra, içeriye hâkim serin hava bana çok iyi gelmişti. Fazla oyalanmadan, önüme çıkan ilk iki mağazadan birkaç tane kıyafet aldım. Oysaki bir tişört ve bir pantolon haricinde o anlık hiçbirine ihtiyacım yoktu. Ama mağazaya bir kere girince reyonlar beni âdeta içine çekti. Renkli ve yeni moda kıyafetler beni etrafında dolaştırıp durdu. Araya müzik de girince mağazadan çıkmak istemedim. Sonrasında telefonuma mesaj geldi de seçtiğim kıyafetleri alıp oradan ayrıldım. Mesaj yine sahte numaradandı ve mesajda yalnızca "." yazıyordu.
Bu ne demek oluyordu? Yoksa yeni şifre bu muydu? Üçüncü oyun başlıyordu.
Avm'nin WC'sine girip yeni aldığım kıyafetlerden herhangi birini giydim. Kıyafet değişirken bayılmadan önce olanları düşünmeye başladım. Katil bizden Derya'yı aramamızı istemişti. Bu yine işe yarayabilirdi. Tuvaletten çıktıktan sonra ilk işimin bu olması gerektiği kararına vardım. Düşünmeye devam ederken Uraz'ın telefonunda, Derya'nın numarasının kayıtlı olduğunu hatırladım. Onlar önceden tanışıyor muydu ki? Öyle bir şey olsa bile bundan çoktan haberim olurdu. Uraz'a, o numaranın sende ne işi var, diye sorduğumda geçiştirmişti. En azından öyle hatırlıyordum. Sonra, aniden durdum. "Uraz," dedim, düşüncelerimi bu kez dışarıya yansıtmıştım. "Deryaların evini nereden biliyordu? Sabahleyin şifreyi çözdükten sonra, oraya giderken şoför oydu, evet. Ben de yolu tarif etmedim. Umarım korktuğum şey başıma gelmez." Yok, Uraz bunu yapmazdı. O yapsa bile Derya beni evli bir adamla aldatmazdı. İlişkimizin bir adı yoktu, evet, ama yine de Derya bana bunu yapmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 DAVA 5 OYUN
Mystery / Thrillerİstanbul'un son polisiyesi... Çağatay, anne ve babasının ölümü üzerine beyninden vurulmuşa döner ve olacaklardan habersiz ayakta durmaya çalışır... Okurları tahmin edemeyeceği sonuçlara çıkaracak gizemlerle buluşturan "1 Dava 5 Oyun" polisiye-cinaye...