Bu mesaja bir yandan çok sevinmiştim, diğer yandan da korkum iyice artmıştı. Kimdi bu adam? Nereden tanıyordu beni? Benden ne istiyordu. Artık bu soruların cevabını almaya bir adım daha yaklaşmıştım. Ve bunu, elimi dahi kıpırdatmadan başarmıştım. Katil gelip beni bulmuştu. Görünüşe göre oyun oynamak istiyordu ve bu oyundan sağ çıkmak için oyunu kazanmam gerekiyordu. Tek şansım buydu yani. Aksi takdirde başıma ne gibi bir bela geleceğini az çok tahmin edebiliyordum.
Telefonda dakikalardır çalan ama kulak asamadığım müziği duymaya başladım. Onu kapattım ve Nihal'i arayıp az önce yaşadığım olaydan bahsettim. O da henüz bir ipucu bulamadığını söyledi. Ama yine de elimize geçen bu ipucunun peşinden gitmemizin o anki en iyi karar olacağını söyledi. Beşiktaş Asayiş Şube Müdürlüğü'nde olduğunu ve birazdan çıkacağını, çıktığında ise sahilde buluşmamız gerektiğini söyledi."Tamam," dedim ve telefonu kapattım.
Zor da olsa uzandığım çimlerde doğruldum. Ayaklarımda yersiz bir uyuşma vardı. Diz kapağımdan başlayan karıncalanma ayak parmaklarıma kadar iniyordu. Bu durum saçma bir şekilde hoşuma da gidiyordu. Uyuşma geçince ayağı kalkıp parkın dışına park ettiğim arabama doğru yürüdüm. Arabaya bindim. Beşiktaş Sahil'i bana bayağı uzaktı. O yüzden hiç zaman kaybetmeden arabayı çalıştırdım ve gaza bastım.
Bir yandan araba sürüyor bir yandan da arabanın ön camına dik bir şekilde sabitlediğim katilin bana yolladığı kâğıda bakıyordum. Şifreyi çözmem gerekti, hem de hemen. Acele etmemi söylemişti katil. Kaybedecek tek bir dakikam bile yoktu. Önce karmaşık şekilde yazılmış harfleri iyice bir inceledim. MİÜRNAEY ne anlama geliyordu? Katilin "basit şifre" ile tanımladığı bu bilmece bir oyunun parçasıydı. Görünüşe göre oyun oynamayı seviyordu. Acaba bu yabancı kökenli bir kelime miydi? İçinde bulunduğum yoğun trafiğe rağmen cebimden telefonu çıkardım ve çeviri uygulamasına girdim. Kelimeyi birkaç kez sesli söylememle bir sonuca ulaşamadım. Okunuşu farklı olsa gerekti. Direksiyon sallarken telefon kullanmak zordu. Hele ki telefonda bir şey yazmak. Zor oldu ama sonunda yazabildim. Ancak sonuç olumsuzdu. Böyle bir kelime yoktu."Neyse, en azından denedim," dedim, kendime bir teselli verircesine.
Harflerle ilgili aklıma başka bir şey gelmedi. Bir ara kâğıdı ters çevirip okumaya çalıştım. Bu yöntemi bir bilmece sayfasında görmüştüm. Harf ve sayıları tersten şifreleme yöntemiydi sanırım. Küçükken bilmece çözmeye bayılırdım. Tüm işlerimi bırakır, saatlerce o bilmeceyi çözmek için uğraşırdım. Bir yandan da bu oyunu sevmeye başlamıştım. Bilmece dolu bir oyun.
Sonuca ulaşmak için sabırsızlanıyordum.
Harflerin ve sayıların, düz bakınca bir anlamı olmadığı gibi tersten bakınca da bir anlamı yoktu. Kâğıdı incelemeye ve direksiyon sallamaya devam ederken telefonum çaldı. Arayan Nihal'di. Sahilde beni beklediğini ve oraya gitmemde acele etmem gerektiğini söyledi. Ben de çok yaklaştığımı söyleyip telefonu kapattım.
Nihal'in aramasından yaklaşık on dakika sonra sahile vardım. Onun, ortada bir yerdeki bankta oturduğunu ve telefonuyla uğraştığını gördüm. O fark etmeden yanına oturdum. "Nihal," dediğimde korkarak yerinden sıçradı. Telefona nasıl dalmıştıysa artık...
"Ödümü kopardın, pislik herif," diye bağırdı korku ve sinirle karışık bir şekilde.
"Daldığını fark etmemiştim, üzgünüm."
"Her neyse. Nerede şu kâğıt? Bir bakalım."
Kâğıdı arabada unuttuğumu hatırladım. Banktan kalktım ve arabanın ön camına sabitlediğim kâğıdı aldım. Yeniden Nihal'in yanına oturdum ve kâğıdı ona verdim. Biraz inceledikten sonra kâğıdı ters çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 DAVA 5 OYUN
Mystery / Thrillerİstanbul'un son polisiyesi... Çağatay, anne ve babasının ölümü üzerine beyninden vurulmuşa döner ve olacaklardan habersiz ayakta durmaya çalışır... Okurları tahmin edemeyeceği sonuçlara çıkaracak gizemlerle buluşturan "1 Dava 5 Oyun" polisiye-cinaye...