Bölüm 24

1.5K 104 137
                                    


Bu bölüm önceki bölümlerden çok az bir miktar daha kısa ama bu durumu bir sonraki bölümde telafi edeceğim.
İyi okumalar efendim (:

Bu arada medyaya eklediğim şarkı benden sana gelsin değerli okuyucum. Şarkının Tükçe anlamına bakmayı unutma sakın.
Şarkı, sevdiğim bir filmin şarkısıdır. Dur hatta onu da bölüm sonuna ekleyeyim. İzlemek istersin belki...
Öhm evet fazla uzattım sanırım,
tamam susuyorum şimdi.
İyi okumalaaarr!

Alya'dan

Eşyalarımızı da odamıza çıkarttıktan sonra Deniz bana evi gezdirmeye başladı. Odalara, banyoya, balkonlara, terasa, oturma odasına ve en son da mutfağa girdik.

- "Vee burası da sizin çalışma odanız. Her türlü bıçak, tabak, tencere mevcuttur. Hepsi sizinle iş birliği yapmak için can atıyor efendim."

- "Öyle miymiş? En yakın zamanda bir ortaklık kurarız o zaman."

- "Hay hay efendim."
Sol kolunu biraz kaldırıp saate baktı.
- "Bebeğim dışarı çıkalım mı? Hava güzel ve saat de geç değil. Biraz sana etrafı gezdiririm hatırladığım kadarıyla, sonra da marketten gerekli malzemeleri alır bir şeyler hazırlarız."

- " Olur hayatım, saat kaç"

- "Beşi on geçiyor."

- "Güneş kaçta batıyordu?"

- "Yanış hatırlamıyorsam sekizi çeyrek geçe falan."

- "Hımm.. İzleyebilir miyiz?"
İ uzatarak ve olabildiğince tatlı bir şekilde sormuştum bunu. Çünkü bilirsiniz, ben gün batımını çok severim ve Deniz'i de çok severim. İki çok sevdiğim şey yan yana olursa da mükemmel olmaz mı? Hem de nasıl olur...

- "Alyaa.. Alya yoksa sen gün batımını gün doğumuna tercih mi ediyorsun?

- "Evet, tabii ki."

Lafım karşısında Deniz sağ elini alnına çarptırdı ve üzgün bakışlarını bana doğrulttu.
- "Nasıl ya?"

- "Bunun açıklamasını sana gün batımını izlerken yaparım sevgilim, sen de gün batımına kayacaksın."

Yaklaştı yanıma, sesini hafif kısarak;
- "Orası belli olmaz tatlım, bir bakmışsın sen kayıyorsundur benim düşünceme doğru."

Sen iste ben Everest'in zirvesinden bile kayarım bee.

"Öhö öhm.. N'oluyor ya? İki çekici oldu kız sen de hemen gün doğumuna kaydın. Cık cık cık... Azıcık kendini savun kendinii. Ben kimlerin iç sesi oldum böyle ya?"

Aa haspama bak, beni beğenmiyor. Sus bakayım. Gün batarken savunacağım tabii ki. Görürüz bakalım kim kime kayıyormuş.

"Şimdi bu dediğin şey o kadar yanlış yerlere gidebilir ki.."

İçin fesat içinn.

"Senin iç sesinim Alya unutma.

Hahahahah doğru, haklısın.

.
.

Beraber yürüyorduk bir yanyan da Deniz bana küçükken burada yaşadığı anılarından bahsediyordu.

- "Bak bu evin bir köpeği vardı. Küçücük bir şeydi böyle beyazlı kahverengili. Görünce 'Ayy çok tatlı' diyorsun istemsizce ama hiç öyle göründüğü gibi değildi. Hem çok hızlı koşuyordu hem de çok yüksek sesle havlıyordu. Ne korkardım ondan yaa.. Evin önünden geçemezdim."

- "Yaa kıyamam ahhahah."

Biraz ilerleyip uçurumsu bir yere geldik. Önümüz denizdi ama ileride kalıyordı biraz, denizden önce tahta barakalar vardı. Sol tarafta da barakalara inen bir yokuş. Biz yokuşa göre biraz sağdaydık.

* Gülümse (gxg) *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin