🥝 BÖLÜM 5 🥝

11K 557 118
                                    

"Neyse, sonra bu Osman ile Fahriye birbirine bir girdi. Ay ben diyeyim 15 siz diyin 20 tokat vurdu adama. Kız, şok oldum."

Heyecanlı heyecanlı mahalle kavgasını anlatan annemi, karşısında dizilmiş, yorgun gözlerle dinliyorduk.

Kim olacak?

Serkan, Gökmen ve ben.

Zil çalınca diğer iki madır da eklendi çok eğlenceli (!) akşam sohbetimize.

"Kız, bırak şimdi sümüklü Osman'ı. Size ne diyeceğim. Şu Ali vardı ya, Hilal'in oğlu. Kız arka mahallenin kızlarına göz dikiyormuş. Geçenlerde silah çekivermişlerdi, o da bu yüzdenmiş."

Cemile madır soluklansaydın da öyle başlasaydın dedikoduya.

Annem abartılı bir sesle "Aaaa!" dedi.

"Hiç de öyle bir çocuğa benzemiyor, efendi biri diye biliyorum ben onu."

Gözlerimi devirdim. Ali abiyi çok tanımıyor olsam da böyle bir şey yapmadığını iyi biliyordum.

"Ya anne nereden duyuyorsunuz şöyle lafları? Her şeye de inanmayın. Gökmen Serkan'a tecavüz etmiş deseler inanacaksınız."

"Aynen ya!" dedim Gökmen'i onaylayarak.

Şu otuz beş yaş üstü kadınların hepsi böyleydi. Doğruluğunu sorgulamadan, söylenen her şeye inanırlardı.

Sağ olsunlar.

Annem "He canım he." diyip mutfağa girdi. Selime ve Cemile madıra çay getirip tekrar oturdu yerine.

"Ay çoktandır gitmiyoruz mahallece pikniğe. Sinan onlar da ayarlamıyor bir şeyler. Kız yarın söyleyelim de bu hafta sonu gidelim Kepez'e."

Cemile Teyze haklıydı. Uzun zamandır gitmemiştik mahalle pikniğine. Ve bizim mahalle pikniklerimiz çok eğlenceli olurdu.

"Ay anne ne olur Sabri amcalar gelmesin top oynamamıza izin vermiyorlar onlara değer diye." dedim.

"Ben onları kahvehaneye kilitlerim kuzum sen merak etme."

Selime Teyze'ye hayalî bir öpücük gönderdim.

"Hadi biz kaçalım. Parkta beklerler."

Aman sanki devlet işi! Beklerlermiş!

Hiç de beklemezler.

Gökmen ve Serkan ayaklanınca yorgun gözlerle karşılık verdim onlara.

Lütfen çağırmayın beni. Lütfen anneme açıklama yapmak zorunda bırakmayın!

"Hadi Bilge."

"Ben yorgunum bugün. Siz inin."

"Kız, akşama kadar yattın. Ne yorgunu?"

Serkan piçimsi bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.

"Aynen, ne yorgunu?"

"Hâlsiz hissediyorum kendimi."

Kolumdan tutup kapıya sürükleyince söyleyecek bir şey bırakmamışlardı bana.

Şimdi, her şeyi anlatıp rahatlayacaktım.

Kapının önüne indik.

"Size bir şey söyleyeceğim."

Gökmen şüpheyle kaldırdı kaşını.

Sherlock mübarek.

"Hani Ali abi var ya."

"Ee ne olmuş?"

DÜNYA MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin