"Ali, nereye gidiyoruz?"
"Az kaldı, göreceksin birazdan."
Yaklaşık on dakika daha yürüdükten sonra kocaman dönme dolabı olan bir lunaparka geldik.
Elimi bırakıp önüme geçti.
"Korkar mısın lunaparktan?"
"Bazı oyuncaklardan sadece."
"Bu akşam yeneceğiz, hadi gel!"
Anlayamadığım bir enerji patlaması yaşıyordu. Ona ayak uydurup koştum peşinden.
"Şuradan jeton alıp geleceğim, bekle burada."
"Tamam."
İçimden gelmese de ona karşı çıkmayacaktım bu akşam. Gözüme çocuk gibi görünüyordu. Heyecanlı ve neşeliydi.
Jetonları cebine tıktıktan sonra yanıma geldi.
"En çok hangisinden korkarsın?"
"Neden?"
"Ona göre bineceğiz."
Ona baygın bir bakış atıp elimi ters dönen oyuncağa çevirdim.
"Galiba şundan. Galiba diyorum çünkü hiç binmedim."
"O zaman ondan başlayalım hadi gel."
"Ya Ali saçmalama, hayatta binemem ona."
"Nedenmiş?"
"Dedim ya korkuyorum diye."
Omuzlarımdan tutup beni itmeye başladı.
"Halledeceğiz işte!"
Daha fazla karşı koyamadım. Beraber gidip yerleştik koltuklarımıza. Kalbim küt küt atıyordu. Düşmekten ya da Ali'nin düşmesinden korkuyordum. Hatta bu yüzden kemerlerimizi görevliye iki üç kez kontrol ettirmiştim.
"Sakin ol. Ben yanındayken hiçbir şey olmaz. Bunu aklından çıkarma tamam mı?"
İçimde uçuşan kelebeklere bir beşlik çaktıktan sonra Ali'ye gülümsedim.
Onunla yakınlaştığımız şu son günlerde şunu anlamıştım, Ali insanoğluna değer vermeyi bilen biriydi.
Bunaltacak kadar değildi ilgisi. Tam kararındaydı.
Oyuncak havalanmaya başlayınca Ali'ye baktım. Kahkahalarla bana bakıyordu. Cebinden telefonunu çıkarıp resmimi çekti. O an deli gibi şaşkın baktığıma emindim. Çünkü telefonunun düşmesinden çok korkmuştum.
Hayır yani ben düşsem de olurdu ama telefon...
Nihayet cebine koyunca derin bir nefes aldım.
Nefesim boğazımda kalmasaydı daha güzel olabilirdi. Hızla bir aşağı bir yukarı giden oyuncak kalbimin yerinden çıkacak gibi atmasına sebep oluyordu.
Ters döndüğümüzdeyse bende ipler kopmuştu.
"Ali! Neden bindik bu Allah'ın cezası şeye! İndir beni!"
Ali söylediklerime sadece kahkahalarıyla karşılık veriyordu. Ve ben korkudan ölecek gibiydim. Önümdeki demirin kalkması an meselesiymiş gibi geliyordu.
Oyuncak az sonra durunca kafamı geriye yasladım. Başım dönmüştü ve iğrenç hissediyordum.
Ali "Hadi kalk bitti." dedi alaylı sesiyle.
"Ali ölüyorum galiba."
Önümdeki demiri kaldırdı.
Daha fazla ısrar etmeyip ayağa kalktım. "Oturalım mı biraz? Başım döndü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA MAHALLESİ
Teen FictionNOT: Bu çalışma, sıradan bir mahalle hikayesidir. Camlarda, dedikodu bulmak için çırpınan teyzeler, Kahvehanede, hiç aralıksız mahalle geyiği döndüren amcalar, Tonton nineler ve dedeler, Kardeş gibi büyüyen gençler ve çocuklar... Ve tabii olmazsa ol...