"Bilge bokunu yiyeyim dokunma."
"Oğlum, bu fırsatı kaçırır mıyım sence?"
"Yürü git bak düdük. Yemin ederim bir vururum kırılır beş kemiğin."
"Kolunu hareket ettirebiliyor musun ki?" diyerek kötü kadın kahkahamı bastım.
Ne mi yapıyordum?
Dün denize gidip yanına güneş kremini almayan ve bu yüzden güneş yanıklarıyla debelenen gerizekalı arkadaşımı sinir ediyordum.
Ve bu dünyanın en eğlenceli işiydi!
"Bilge, seninle bir anlaşma yapalım. Eğer şimdi evimden siktir olup gidersen bir hafta boyunca tüm çekirdekleri ben ısmarlayacağım. Yeter ki git! Allah aşkına git bak terledim sinirden."
"Gitmem. Asla gitmem. Geçen hafta peşime köpek taktığını hatırlatırım sayın Piçmen."
"Özür dilerim. Bak yeter ki git tamam mı?"
Özür dilediğine göre canı gerçekten yanıyordu.
Çünkü Gökmen'e özür diletmek ancak uzaylılar gezegenimizi işgal ederse mümkün olabilirdi.
Yavaşça oturdum yanına.
"Çok mu ağrıyor lan?"
"Çok ağrıyor tabii kızım. Yoksa dil döker miyim o kadar?"
"Doktora mı götürsek seni?"
"Ben kendime güneş yanığı için doktora gitti dedirtmem."
"İyi, geber o zaman burada. Yoğurt süreceğin zaman çağır beni yardım edeyim. Tabii telefonuna uzanabilirsen." diyip yine bastım kahkahayı.
Ne yapayım komik geliyordu. Vücudunda tek bir yerini bile kıpırdatamayan Görkem'in sadece dudakları hareket ediyordu ve bu gerçekten komikti.
Cebimden çıkardığım telefonumu haince sırıtıp Gökmen'e tuttum.
"Bilge! Bilge bak yapma. Öldürürüm seni."
"Hoşt. Kimi öldürüyorsun bu hâlde? Hadi canım görüşürüz."
Cebime tıktığım on yıllık şantaj malzemem ile birlikte eve indim.
Gökmen benim 8 yıllık arkadaşımdı. Ben beşinci sınıfa giderken üst katımıza taşınmışlardı ve biz o günden beri hiç ayrılmamıştık birbirimizden. Bazen kız arkadaşım, bazen sırdaşım, bazen abim olmuştu.
Yeri geldiğinde beni merdivenlerden yuvarlayan bir câni olmuşluğu da vardı.
Her neyse, gün gelmiş devran dönmüştü.
Şimdi onu delirteceğim birkaç uzun gün vardı önümde.
"Ben baktım Selime madır hiçbir şeyi yok. Geçer üç güne."
"İnşallah hayatım, vallahi sabaha kadar uyuyamadı canım evladım kıvrım kıvrım kıvrıldı çocuğum."
"Aman, eşek kadar çocuk, sen de ne abarttın kız Selime." dedi canım umursamaz annem.
Ama mesela ben Gökmen'in yerinde olsam, annem önce beni evire çevire döver sonra saat başı yoğurda bulardı her yerimi.
Neyse ki güneş kremi olmadan Antalya güneşine çıkacak kadar delirmemiştim.
Bacağımdan popoma doğru yayılan bir titreşimle, önce panik olsam da daha sonra telefonum olduğunu anlayıp cebime attım elimi.
İşte beklediğim isim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA MAHALLESİ
Teen FictionNOT: Bu çalışma, sıradan bir mahalle hikayesidir. Camlarda, dedikodu bulmak için çırpınan teyzeler, Kahvehanede, hiç aralıksız mahalle geyiği döndüren amcalar, Tonton nineler ve dedeler, Kardeş gibi büyüyen gençler ve çocuklar... Ve tabii olmazsa ol...