Kendime son kez aynadan bakıp hazır olduğuma karar verdim. Biraz makyaj yapabilseydim daha iyi olacaktı ama herhangi bir makyaj malzemem yoktu.
Çantamı da alıp çıktım odamdan. Bugün Ali ile buluşacaktık. Bana göstermesi gereken bir şey olduğunu söylemişti.
Anneme "Ben çıkıyorum, Ali ile buluşacağız." diye seslendim. Cevap gelmemişti.
Evet anneme bahsetmiştim Ali'den. Çok tepki vermemişti aksine gayet heyecanla dinlemişti beni.
Ve geçen hafta tam da bugün babam evlenmişti. O yüzden annem pek keyifli değildi. Ali'den bahsedince biraz da olsa sevinmiş ve neşesi yerine gelmişti.
Salona girip etrafa bakındım. Yoktu. Ve mutfaktan da ses gelmiyordu.
Ne ara dışarı çıkmıştı bu kadın?
Son bir umutla annemin odasına girdim.
Gözlerimin hizasında bir çift bacak.
Annemin yeşil terlikleri.
Odada kasvetli bir koku.
O an zaman durmuş gibiydi. Gözlerimi yukarı kaldırmaya cesaret edemiyordum.
Çantamı yere bırakıp diz çöktüm. Bir şeyler yapmam gerektiğini biliyor ama kıpırdayamıyordum. Yaklaşık on dakika bekledim öylece kapı eşiğinde.
Yavaşça kafamı kaldırdım yukarı doğru.
Annem bembeyaz yüzüyle karşımdaydı.
Fön çektiği saçları...
Çiçekli elbisesi...
Yüzüne sürdüğü renkler...
Annem her zamanki gibi güzeldi. Sadece bir fazlalık vardı boynunda. Bir ip, halat ya da her neyse.
Gözlerim yanıyordu. Aklım, kalbim ne yapacağını bilemediği için durmuştu. Kulaklarıma bir ses ulaştı. Telefonumu açtım.
"Alo, Bilge neredesin? Sizin kapının önündeyim."
Annemin ölüsüne tekrar kaldırdım başımı.
Bu bir rüya mıydı? Rüya olmalıydı.
Rüya Bilge, rüya.
Hayır, bu bir rüya değil. Ve annem karşımdaydı ama kanlı canlı değil. Buz gibi, beyaz bedeniyle.
Ali hâlâ bir şeyler söylüyordu telefonda.
"Ali."
Bu ses benden mi çıkmıştı? Donuk, buz gibi!
"Bilge, bir şey mi oldu?"
"Ali, gel."
Öyle güçsüzdüm ki şimdi.
Ne konuşacak hâlim vardı ne ayağa kalkacak.
Önünde annesinin ölüsü olan hangi insan konuşabilirdi ki zaten?
Çok geçmeden kapı çalmaya başladı. Açmak istiyor ama yerimden kıpırdayamıyordum. Anneme tekrar baktım.
"ANNE!"
Attığım çığlığın sonrası tam bir karmaşaydı.
Evimizin eski kapısı kırılmış, bir ânda Ali'yi yanımda bulmuştum.
Benim gibi donakalmak yerine annemi görür görmez odaya girdi. O da bir şeyler yapmak, annemi kurtarmak istiyordu ama ölmüş olduğunu anlaması uzun sürmedi.
Sâhiden annem ölmüş müydü?
Daha dün gece oturup karşılıklı kahve içmiştik. Ben koltukta uyuyakalınca beni odama götürmüştü. Üstümü örtmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA MAHALLESİ
Teen FictionNOT: Bu çalışma, sıradan bir mahalle hikayesidir. Camlarda, dedikodu bulmak için çırpınan teyzeler, Kahvehanede, hiç aralıksız mahalle geyiği döndüren amcalar, Tonton nineler ve dedeler, Kardeş gibi büyüyen gençler ve çocuklar... Ve tabii olmazsa ol...