1.BÖLÜM:"GÜNAHTAN KAÇAN SERÇE"

3.7K 185 414
                                    

بسم الله الرحمن الرحيم

Tarihe isimlerini yazdıran kıyam erlerine ve izzetli kıyamlarına ithafımdır.

Başlama tarihinizi şuracığa bırakabilirsiniz;

🌾حاننللحرية حانن🌾

●●●

"Susmalısın habibi, susmalıyız..."

Öfkeyle saksıya tekme atıyor. Çömlek saksı parçalanırken içindeki küstüm çiçekleri birbirlerinin gurbetine saçılıyor.

"Daha ne kadar susmayı düşünüyorsunuz acaba? Osman amcamı aldılar, Enes'i, Hâlid'i, Tarık'ı, Fatıma öğretmeni... şimdi ise abimi! Biz sustukça tepemize çıkıyor alçaklar."

Bakışlarımı gökyüzüne çeviriyorum. Bu gök, bu bulutlar, bu güneş ne acılara şahit olmuştu. Meraklanma... diye fısıldıyorum onlara bakarak, daha şahit olacağın çok acı var.

"Ablacım... bak şu an babamın, annemin kardeşlerimizin bize ihtiyacı var. Bu fevri tavırlarınla ne abine, ne de diğerlerine faydan dokunur."

O sırada avlunun dışa bakan arka kapısından bir öksürük sesi geliyor.

"Zeyd! Abicim, müsait mi?"

Bunun aslında 'ablan içeri girsin' demek olduğunu bildiğimden, ayaklarım sâca değmiş gibi içeri kaçıyorum.

Normalde gelen erkekleri babam girişteki avluda ağırlıyor. Arka kapıdan avluya girenler ancak Musab abimin arkadaşları olmalı.

İçerideki kadınlar ellerini göğüslerine vura vura zılgıt çekiyorlar. Ağlamaları ve zılgıtları avluya kadar gelse de yanlarında durmaktansa avluda durmayı tercih ediyordum.

"Vay musabım, vay... Senin başına bunlar da mı gelecekti!?"

Bu ağıt ve zılgıt sesleri beni öldürüyor. Kaçabileceğim bir yer de yok. Tam da şuan her müslümana farz olan emr-i bil maruf nehy-i anil münker yapma zamanı. Lakin tepki almaktan çekiniyorum. Ayrıca ben yalnızca genç bir kızdım, buradaki islamı bilen, yaşları benden epeyce büyük olan kimselere söylesem bile beni dinlemezler.

Ebu Said el-Hudri (ra)'dan rivayetle;"Rasulullah (sallallahualeyhivesellem) avaz avaz ağlayan kadınlara da onu dinleyenlere de lanet etti." (Ebu Davud)

Aklıma gelen hadisle büsbütün sarsılıyorum. Ben en azından Rabbimin önünde mahcup olmamak için konuşacaktım. Tüm cesaretimi toplayarak sesimi yükseltiyorum.

"Kefın (yeter)! Vallahi siz Allah Rasulü'nün ne dediğini bilmez misiniz? O buyurur ki; "Musibet anında yüzüne vuran, elbisesini yırtan ve cahiliye devrindeki gibi bağırıp çağıran bizden değildir." (Buhari, Müslim) Aranızdan bir kimse islam dairesi dışına mı, çıkmak istiyor! Bu hal üzerine kalmanıza gönlüm razı değil. Abimin acısı beni de yakıyor. Lakin anlamaz mısınız? Acımızı da, tatlımızı da islamın sınırlarında yaşayalım, cahiliyeden büsbütün beri olarak."

Konuşurken uzun ve tempolu bir koşu yapmış gibiyim. Nefes nefeseyim. Herkes susuyor. Başımı anneme doğru çevirdiğimde ağlamaktan kızarmış, öfkeli gözler görüyorum. Ama herkes bana değil de arkamdaki kapıya bakıyor. Bir sıkıntı var.

İZMİHLÂL (Suriye Devrimi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin