Merhabaaa. Ben geldim. Bu sefer biraz da olsa erken geldim fakat bu bölüm iki part şeklinde gelicek. Kitabıma ilginizden dolayı teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettiniz :)
Şimdi bölüme geçebiliriz..-20 dk önce-
Taehyung okulun çıkışına doğru ilerlerken Yoongi yanına geldi ve birlikte eve gitmek için yürümeye başladılar. Evleri aynı caddedeydi ve genellikle okul çıkışlarında üçü birlikte eve giderlerdi. Ama bugün Jungkook onlarla yoktu. Taehyung merak etmişti neden olmadığı. Çünkü hep olurdu.
" Hyung, Jungkook nerde? Bir işi falan mı vardı? "
" Bilmiyorum ki Tae. Bana siz gidin ben sonra eve gidicem dedi. Sonra koşa koşa sınıftan çıktı. Anlamadım. " dedi Yoongi de.Merak etmişti nereye gittiğini. Sonra soracağını aklını bir yerine not etti.
Yolda yavas yavaş giderken rüzgar esti ve Taehyung üşüdüğünü hissetti. Hırkasını giyinmek için çantasına uzandığında hırkasının orada olmadığını sınıfta unuttuğunu fark etti. Okuldan çok uzaklaşmamıştı ve gidip alması gerekiyordu. Bu yüzden Yoongi'ye dönüp:
" Hyung yaaa ben hırkamı unutmuşum ve almam gerekiyor. Ben bir koşu gidip alayım sen ilerle ben sana yetişirim. " diyerek Yoongi'nin ne dediğini duymadan koşmaya başladı okula doğru.
Okulun kapısının önüne gelince nefes nefese kalmıştı koşmaktan ve ellerini dizlerine koyarak nefesini düzene koymaya çalıştı. Soluklandıktan sonra kafasını kaldırmasıyla onları gördü.
Jimin ve Jungkook'u....
Jungkook Jimin'in kolunu tutmuş ve nazikçe yanığın üzerini okşuyordu. O an sabahtan beri yapmak istediğini Jungkook'un yapıyor oluduğunu görünce hem kıskandö hem de üzülmüştü.
Taehyung hüzünlü hüzünlü onlara doğru bakarken bir anda Jimin'in gülen yüzü ile birlikte göz göze gelince ne yapacağını bilemedi. Gözlerinde hâlâ hüzün belirtileri olduğunu biliyordu ve Jimin'in bunu fark etmemesi için Tanrı'ya yalvarıyordu içinden.
Anın zorluğuyla yutkundu ve ne yapacağını bilemeden okul bahçesinden çıktı. Hırkasını almayı umursamamıştı o an. Bedeni üşüse de ruhu acı içinde alev alıyordu.
Koşmaya başladı aklında belki oraya gitmek yoktu ama ayaklarının her zamanki gibi kendisini oraya götüreceğini biliyordu.
Onu gördüğü parka...
Parka geldiğinde kimse yoktu. Bu onu rahatlatmıştı. Hemen gidip bir banka oturdu ve dirseklerini bacaklarının üzerine koyup kafasını ellerinin arasına alarak yüzünü yere doğru çevirdi. Gözleri dolmuştu. 1 yıldır içinde büyüttüğü bu sevginin asla kendisi dışında öteye gidememesi artık onu çok fazla yoruyordu. Yapacağı bir sey bulamıyordu. Ona itiraf edemiyor gözlerine bakınca bile kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyordu. Bu yüzden ona söylemek istediklerini besteliyor belki dinler umuduyla şarkı haline getiriyordu. Ama biliyordu dinlemediğini. Kendini boşuna ümitlendirmek istemiyordu. Ona layık olmadığını Jimin'in onu sevmeyeceğini biliyordu. Hem..hem az önce görmüştü onları. Jimin Jungkook'a çok içten gülümsemişti. Aynı onun Jimin'e bakarken gülümsemesi gibiydi gülümsemesi...
O an Taehyung kendine gelmesi gerektiğini fark etti. Burada ağlamak istemiyordu. Şu zamana kadar bu parka hep mutlu olduğunda gelmişti ve burayı hüzün yuvası yapmak istemiyordu. Bu yüzden toparlanmak içi kafasını gökyüzüne çevirdi ve derin bir nefes alıp verdi. Elinin tersiyle göz yaşlarını temizledi ve gülümsemeye zorladı kendini.
Artık harekete geçmeliydi. Artık içindeki sevgiyi dışa vurması gerektiğinin farkına varmıştı.
O yüzden ayaklandı.
Parkın çıkışına doğru yürüdü.
İçinde sığdıramadığı umutla birlikte....
Diğer bölüm 1/2 gün içinde gelebilir.
Oy verip yorum yaparsanız beni sevindirirsiniz :) ♡
