-12/2-

1.1K 141 31
                                    

Merhaba :)
Biliyorum dediğime göre biraz geç geldi bölüm ama bir takım şeyler oldu ve yayımlayamadım.
Umarım beğenirsiniz :)

-jimin-

Taehyung'un gözlerinde acı vardı ve ben neden olduğunu bilmiyordum.

Tam ona doğru adım atacakken okuldan koşarak çıktı ve gözden kayboldu.

Jungkook o an benim baktığım yere bakmak için kafasını arkaya çevirdi ama Taehyung çoktan ortadan kaybolmuştu. Bu yüzden gözlerini tekrar benim gözlerime taşıdı.

"Jimin nooldu? Neye bakıyorsun?"

" Ben- şey. Yok bisey. Gözüm dalmış öyle. "

Jungkook gözlerini şüphe kaplamış halde bana bakmaya devam ederken ben gözlerimi çektim.

" Gidelim mi artık? Eve geç gitmek istemiyorum." Sanki beni evde karşılayan varmış gibi.

Birlikte hastaneye doğru yürürken Jungkook asla susmak bilmiyordu. Bana sürekli hayatım hakkında sorular sorup duruyordu.

Ama bu beni asla rahatsız etmemişti. Aksine hiç kimse ile iletişime girmeyen biri olarak yanında sürekli senin hakkında bir şeyler öğrenmek için çabalayan birini görmek mutlu ediyordu.

Ve o gerçekten...tatlı biriydi.

"Jimin sen hep tek mi takılıyorsun okulda? Seni hiç arkadaşlarınla görmüyorum?"

"Aslında arkadaşım pek yok."

"Senin kadar eğlenceli birinin nasıl arkadaşı olmaz ki? Inanamıyorum. Artık senin arkadaşın benim. İlk en yakın arkadaşın."diyerek gülümsedi.

Bu dediğine ben de gülümsedim.

"Peki Taehyungla aranız nasıl onunla iyi misiniz? Sıra arkadaşıydınız sanırım."

"Evet sıra arkadaşıyız ve şu anlık aramız iyi. Pek muhabbet etmesek de. Ben biraz çekingenim. Ondan sanırım."

"Yok yaaa öyle deme. Tae da senin gibidir. Çok konuşmaz öyle. Bizim yanımızda bile çok konuşan biri değildir. Genelde müzik dinler ve şarkı besteler. Yakın arkadaş olmamıza rağmen bizimle de çok konuşmaz. Seninle oturmak icin yanına gelmesi bile iyi bir şey."diyerek omuz silkti.

Yoksa...evet yaaa. Şarkı yazması. Sürekli sarkı dinlemesi...o işte. İnstagramdaki Taehyung o taehyung. Bu kadar tesadüf olamaz herhalde.

Sanırım iç sesim beni yanıltmayacak.

"Kaç kardeşsin?" Jungkook'un sorusuyla tekrar ona odaklandım.

"Tek çocuğum ben. Bir kardeşim olmasını isterdim ama olmadı."diyip omuz silktim.

"Peki sen?"

"Ben de tek çocuğum ama Tae ve Yoon olduğu için pek eksikliğini çekmiyorum. Sürekli bir araya geliyoruz. Beraber kaldığımız da oluyor. "anladığımı belli etmek için kafamı salladım.

"Peki annen nasıl biri? İyi anlaşır mısın onunla? "

Evet asıl korktuğum konuya gelmiştik. Ben nasıl anlatırdım ki annemin asla benim annem olmadığını. Benimle ilgilenmediğini.

Ama bunlardan en kötüsü de ne biliyor musunuz?

Annemin gülümsemesini unutmuştum.

Onun sesini unutmuştum.

Gerçekten acınası haldeydim.

"O....iyi biridir herhalde. Pek iletişimimiz yok."

"Nasıl yani? Annenle baban boşandı mı ki? Babanla mı kalıyorsun? "

Babam....onu hiç tanımadım ki. Onunla kalsaydım ölmemiş olsaydı belki her şey daha güzel olurdu.

"Hayır Jungkook. Babam öldü. Yani ben küçükken ölmüş. Onu hatırlamıyorum."

Bunu dedikten sonra surat ifadesi bir anda dondu ve bana acıyan gözlerle bakmaya başladı.

Hadi ama o kadar da acınası bir durumda mıyım?

İç sesim "evet"

"Şey ben özür dilerim. Bilmiyordum. Üzüldüm."

"Sorun değil. Girelim mi artık? Geldik hastaneye?"

Jungkook beni onaylayan mırıltılar çıkardıktan sonra acilde bir doktorun yanına gittik ve 2 haftaya kalmaz elimin düzeleceğini söyledi.

Hemşirenin verdiği kremden verdi ve hastaneden çıktık.

Ben yalnız kalmak istediğim için Jungkook'a bir bahane üretmem gerekiyordu. Ama ne diyebilirdim ki? Düşün Jimin. Düşün.

"Ne taraftan eve gidiceksin Jimin?"

"Eeee...şey. Benim evim okulun biraz daha ilerisinde. O tarafa geri dönmem gerekiyor. Senin evin ters kalıyor sanırım. Burda ayrılalım. Bu arada buraya kadar geldin benimle. Gerçekten çok teşekkürler Jungkook. Bana eşlik ettiğin için de ayriyetten teşekkür ederim." diyip gülümsedim gözlerine bakarken.

"Teşekkür ederek ve özür dileyerek günü bitirdin Jimin-ah. Bu kadar övülecek ve özür dileyecek bir şey yapmadığımı düşünüyorum."

Birbirimize bakarken gülüsediğimizi fark edince hemen kendime geldim.

"O zaman sonra görüşürüz." diyip arkamı döndüm. Tam gidecekken Jungkook'un seslenmesiyle tekrar arkamı dönüp ne diyeceğini beklemeye başladım.

"Acaba...şey bana numaranı verir misin? Seninle daha çok konuşmak istiyorum. Seninle sohbet etmek çok zevkli."diyip utançla başını eğince ben de şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım.

Ne?

Eğer siz de okulun belası olan çocuğun sizden utangac bir sekilde numaranızı istediğini görseydiniz siz de şaşırırdınız.

"O-olur. Yani ilk defa böyle bir şey olunca şaşırdım. Kusura bakma."

Uzattığı telefonu aldım ve numaramı yazdım.

"Görüşürüz Jimin."dedi gülümseyerek. Ben de kafamla selam verdim ve yoluma tekrar döndüm.

Çantamdan kulaklığımı çıkarmaya çalışırken cebimdeki telefonum titredi. Ne olduğuna baktığımda kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldiğini gördüm.

xxxx: beni yakışıklı arkadaşım diye kaydedersen çok mutlu olurum Jimin-ah

Yazdığı mesaja gülümseyip kulaklığımı telefona taktım ve şarkımı açıp yoluma devam ettim.

Tabi ki " 4 o'clock'u "

Umarım beğenmişsinizdir.
Oy ve yorum yapmayı unutmayın :)
Sınır koymaya gerek duymuyorum.
Sizi seviyorum 😚

Song | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin