Şu an kolumun yandığını unutup gözlerinde alevler çıkan Jungkook daha çok canımı yakıyordu. Belki fiziksel olarak değil ama ruhsal olarak.
Nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyorken bir anda gözlerimi kapatıp bana vurmasını bekledim. Çünkü demiştim size çok kavgacı bir tip ve herkese her an saldırabilirmiş gibi duruyordu.
Ben gözlerimi kapatmış bana vurmasını beklerken bir anda yanığın üstüne hafif bir esinti geldiğinde irkilerek gözlerimi açtım. Jungkook asla tahmin edemeyeceğim bir şekilde elimin üzerindeki yanığa doğru üflüyordu ve ben donup kalmıştım yaptığı şeyi görünce.
Gözlerimi kantinde dolaştırdığımda herkesin bize şaşkın şaşkın baktığını kavramam çok olmadı. Çünkü hiç kimse Jungkook'tan böyle bir şey beklemiyordu. Ben dahil.
Olayın tuhaflığını kavrayıp kolumu çekmeye çalışınca tuttuğu kolumu daha sıkı tutup beni bir yere doğru sürüklemeye başladı.
"Ne yapıyorsunuz? Bırakır mısın kolumu? Bak bilerekten dökmedim kahveyi üzerine özür dilerim. Gerçe-"
"Sus artık Jimin. Bu kadar konuştuğunu bilmiyordum. Üzerimi batırdığın yetmiyormuş gibi bir de kafamı ütülüyorsun."
Jungkook'un sinirle söylediği kelimeler arasında nedense en çok kafama kazınan ismimi söylemesiydi.
İsmimi bilmesi beni şaşırtmıştı. Çünkü okulda bir nevi hayalet işlevi görüyordum.
Jungkook beni sürükleyip bir kapının önüne geldi ve o an anladım revire geldiğimizi. Kapıyı çalmadan direkt açtı. İçeride bir hemşire vardı.
"Eline kahve döküldü. Büyük bir kısım yandı." diyerek konuya girip beni hemşirenin olduğu yere kadar götürdü ve hasta yataklarından birine oturttu.
Hemşire yanıma gelip elime baktıktan sonra gözlerini yüzüme çevirip gülümseyerek " adın nedir?" diye sordu.
"Jimin."
"Pekala Jimin. Şimdi yanık yerine krem sürücem ama sen yine de okul çıkışı hastaneye git tamam mı? En azından orada da bir muayene etsinler. Yanığın kalıcı olmasını istemeyiz." dediğinde kafamı sallayıp gülümsedim.
Yanımda biri öksürünce o zamana kadar Jungkook'un hâlâ burda olduğunun farkında değildim. Ona doğru dönüp mahçup bir şekilde
"Teşekkürler ve kusura bakma. Bilerek dökmedim. Ayrıca üstün de hep kah-"
"Jimin hâlâ çok konuşuyorsun. Ayrıca teşekküre de gerek yok bir nevi benim yüzümden oldu." diyip aceleyle benim diyeceğimi beklemden kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açtığında karşısında Taehyung'u görünce duraksadı ve kafasını çevirip bana baktı. Sonra da odayı terk etti.
Taehyung bir süre kapının orada durup bana bakmaya devam etti. Sonra orda dikilmenin saçma olduğunu kavrayıp odaya girdi ve kapıyı kapattı.
Hemşire beni muayene ettikten sonra odadan çıktığı için Taehyung ile odada yalnızdık.
Yanıma kadar geldi ve yüzü aşağıdayken "özür dilerim." dedi.
Bir an anlamayarak bakışlarımı ona çevirdim ama onun kafası hâlâ aşağıdaydı. Ona baktığımı anladığında gözlerini benim anlamayan gözlerime çıkardı.
"Jungkook adına." diye ekledi sonrasında.
"Taehyung onun adına özür dilemek zorunda değilsin. Ayrıca benim hatamdı. Önüme bakmıyordum."
Taehyung gözlerimin içine bakarken göz bebekleri titriyordu. Sanki çok susuz kalmış gibi yutkundu ve gözlerini yanmış elime çevirdi.
"Çok" dedi ve tekrar yutkundu. Sesini yerine çalışıyor gibi bir hali vardı. "Çok acıyor mu?"
O an ben de bakışlarımı Taehyung'dan çekip elime çevirdim.
"Hayır. Sanırım korkum acımı etkisiz eleman yaptı."dedikten sonra hafif kıkırdadım.
Taehyung'un gözleri kıkırdamamla tekrar gözlerime çıktı. "Korkun?"
"Arkadaşınla çarpışınca bana kızacak sandım. Yani anlarsın ya."gözlerimi gözlerinden çektim.
"Biraz kavgacı bir tip."Anladım der gibi başını salladı.
Bir süre sessizlik oldu. Ne ben konuştum ne o.
Sonra derin bir soluk sesi duydum veTaehyung'un ayakladığını fark ettim. O kalkınca ben de kalktım.
Konuşmadan revirden çıktık ve yan yana sınıfa gitmek için merdivenlere yöneldik.