İblislerin başrol oynadığı geçmiş tiyatrosunun son perdesi; tek bir bakışla yerle bir oldu.
Tüm zamanları acıyla haykırırken, kadın tek bir yaşına tutundu; göğsünü yıldızlara yasladı.
Şeytan boynuzlarını gizleyen bir maskeyle sergilenen şimdinin öl...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
25.BÖLÜM: KÖR
Bazı zamanlar; yaptığı hataları görmeyen, görse bile görmezden gelen bir kör olduğumu düşünürdüm.
Şimdi ise bu düşünce zihnimden sıyrılıp somut bir şeye dönüşerek sanki karşıma geçmişti. Gerçek bir kör ve aptal olduğumu hissettiren bu karşımdaki, aynı zamanda elime eşantiyon gibi tutuşturduğu değersizlik hissiyle de beni baş başa bırakmıştı.
Gözümden yanağıma doğru bilmem kaçıncı kez akan yaş artık sinirlerimi bozmaya başladığında hırsla elimi kaldırıp yanağımı sertçe sildim. Allah aşkına ne için ağlıyordum ben? İyice kafayı yemiştim. Aysar o kadını affetmek istediğini söyledi diye niye kendimi boşu boşuna paralıyordum ki? Bunu zaten bekliyordum. Hatta daha fazlasına bile hazırdım... Değil miydim?
"Off!" Oturduğum salıncağı ayaklarımla sallamaya başladım. Ne zaman ağlasam kendimi bir parkta sallanırken buluyordum. En son Fulin yüzünden gelmiştim ama o zaman yalnız değildim. Aysar da gelmişti. Yanımdaki salıncağa oturmuştu. Ama bu sefer öyle bir şey olmayacaktı.
"Salaksın kızım sen," dedim ellerimin arasındaki soğuk, salıncak zincirini daha fazla sıkarken. "Hatta salağın en önde gidenisin. Bok mu vardı seni mutlu edecek onlarca adamı bırakıp Aysar denen kalası sevdin? Allah'ın duvar suratlısı!"
İçimden Aysar'a o kadar öfkeliydim ki canım elime ıslak bir sopa alıp kafasına gözüne o bayılana kadar vurmak istiyordu. Ve daha büyük bir öfke kendimeydi çünkü böyle düşünmem çok saçmaydı! Adam bana hiçbir zaman hiçbir şeyin umudunu vermemişti, ben kendi kendime triplere girmiştim. Şimdi eski sevgilisi, bir zamanlar deli gibi âşık olduğu kadın geri gelmişti ve tabiki de küslüğünü devam ettirmeyecekti.
Bir zamanlar mı? Belki de Aysar ona hâlâ âşıktı.
"Bak, hâlâ Aysar diyorsun!" Evet, bir iç sesime kızmadığım kalmıştı. Sanırım artık gerçekten delirmiştim. Sert bir nefes verdim burnumdan. "Unut şu adamı Hüma."
"Sen unutmaktan nefret edersin," diyen içimdeki Mai'ye ilk defa sinirlendim. Aysar söz konusu olunca bu kadar kör olmamın tüm nedeni oydu. Çünkü Umutlu Mai bütün umutlarını Aysar olarak görüyordu.
"Her şeyin bir ilki vardır," diye mırıldandım oturduğum salıncaktan donuk bir ifadeyle kalkarken. Bakışlarım salıncağın dibindeki poşete kaydı ve onu elime aldım. Yarım saat önce geldiğim parktan içimde aldığım kesin kararlarla birlikte eve döndüm.