18 • MEY

5.9K 397 151
                                    

#James Arthur- Falling Like The Stars

#Fleurie- Hurts Like Hell

Uzun bir bölüm oldu. Satır arası yorumlarını eksik etmezseniz sevinirim.

Keyifli okumalar.

Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


18.BÖLÜM: MEY

İnsan, yapmaya elinin varmayacağı şeyler tarafından sırtından bıçaklanıyordu.

Bu kaçınılmaz bir sondu çünkü elindeki bıçağı arkasında durduğu kişinin sırtına bıçaklamaktan çekinmeyeceği gibi kendi sırtındaki bıçağı da umursamayacak onlarca insan vardı.

Aysar Sancak o insanlar biriydi ama ben ne elimdeki bıçağı bir başkasına saplayabilir, ne de sırtımdaki bıçağın acısını görmezden gelebilirdim. Rıfat Sancak'la birlik olup, Aysar'la çıktığım bu yolda ona ihanet etmemiştim; bir elimle bıçağımı çekmiştim ama arkamda duran diğer elimde papatyalar vardı, ben Aysar'ın karşısına geçtiğimde bıçağı yere atmış papatyaları ona uzatmıştım.

Ama Aysar, Selman'ın ilgisini üzerimden çekebilmek için bana ihanet etmişti. Hayır, konu o kadınla yatması değildi. Aysar benim hiçbir şeyim değildi dolayısıyla bu yaptığını ihanet olarak değerlendirmek aptallık olurdu. Aysar'ın gururumu kırışı, kapıyı yüzüme çarpışı ihanetti çünkü ben, ona asla bu şekilde davranmamıştım. Barçın ve Aleron ile İstanbul turu yaptığımız zamada bile Barçın'ı orada bırakmış Aysar'la Galata Kulesi'ne gitmiştim çünkü bir anlaşma yapmıştık, birlikte bir yola çıkmıştık. Aysar elinde papatyalarla gelmişti; karşımda durmuş papatyaları başımdan aşağı dökmüştü ve ben onların büyüsüne kapılıp kendi etrafımda dönerek ona sırtımı verdiğim anda ise arkasında duran eliyle tuttuğu bıçağı acımasızca sırtıma saplamıştı.

Sırtımda bir bıçağın izi vardı. Ve ben her şey gibi bu izi de unutmayacaktım. Tıpkı Aysar'la karşılaştığım o şeb-i yelda gecesinde kendime verdiğim intikam sözünü unutmadığım gibi.

Aysar'ın yaşadığı evin bahçesinden çıktığımda beyaz, kısa şişme montumun şapkasını başıma geçirdim ve ellerimi de cebime koydum. Hava buz gibiydi ama tenimden çok içim üşüyordu. Sanki boğazımda yutulması imkânsız bir buz kütlesi vardı. Buna rağmen sıcak olan nefesim dudaklarımın arasından süzüldükçe soğuk havayla birleşip gri bir duman kütlesi oluşturuyordu.

Ellerim cebimde, bahçe girişinde öylece dururken bir anda dikkatim sokağın ilerisine kaydı çünkü ıssız sokakta bir anda bir arabanın farları yanmıştı. Siyah Mercedes bir süre öylece durdu, çekinemeden arabaya baktım dik dik. İçerisinde kim vardı bilmiyordum ama içimden bir ses çoktan cevabı vermişti. Selman veya onun adamlarından biri olmalıydı.

O an tam olarak sorgulamaya başladım bir şeyleri. Bu Selman Arslan denen adam tam olarak kimdi? Aysar ondan ne gibi bir borç almıştı da şimdi ne pahasına olursa olsun onu geri almaya çalışıyordu? Selman'ı Kerem bile tanıyordu. O halde çok da gizli kapaklı bir borç meselesi değildi. Acaba Arda veya Kerem'den bunun cevabını alabilir miydim?

GECENİN SAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin