Hellöööö, harika bir bölüm yazmak için geldim ve birde başka bir hesapta yayımladığım SAMİRA adlı hikayemi bu hesaba taşıdım beğeneceğinizi düşünüyorum bence bir göz atın ;))
Bölüm şarkısı: Pinhani- Dünyadan uzak
***
Kuş tüyü kadar hafif olmak isterdim, tek bir rüzgarla savrulup bambaşka yerlere serpilmek ve kimseye bağlanmadan bambaşka bir yere yuvarlanmak. Uçurumun dibinden hayatımı itmek ve yeni bir kimlikle doğmak istiyordum, bağımlısı olduğum ilaçlardan, bir türlü olanlardan kendini sorumlu tutmaktan vazgeçmeyen vicdanımdan ve yalnızlığımdan canım yanıyordu. Bakışlarımı odanın penceresinden uzaklaştırarak kapıya çevirdim, tıklatıldıktan sonra cevabımı beklemeden içeriye giren Anıl'a kaşlarımı çatarak tepki gösterdim.
"Sürekli seni görmek zorunda mıyım?"
Oturduğum koltukta geriye yaslanarak kollarımı göğsümde birleştirdim, o da samimiyetsiz bir gülüşle müşteri koltuklarına oturdu. Ömer'in aksine sürekli takım elbise ile dolaşması sanki davranma şeklinin zıttını yansıtmak içindi.
"Dün partiyi kabul etmediğin için teşekkür ederim, Ömer fazlasıyla ısrar edince yanında gelmek zorunda kaldım"
Bıkkın bir şekilde gözlerimi devirerek "Bunu telefonda da söyleyebilirdin Anıl," dedim. Onaylarcasına başını salladı ve elini ensesine atarak sıkıntılı bir şekilde ofladı.
"Aslında seninle konuşmam gereken bir şey daha var,"
"Dinliyorum," diyerek kollarımı çözdüm ve gergin bir şekilde yüzüne döndüm.
"Banka hesabındaki harekete bakılırsa İzmir'e giden paranı geri çevirmişsin seni herhangi bir tehditle yüz yüze getiremem."
Alay dolu bir şekilde güldüm, amacı beni delirtmek falan mıydı? Ne olduğunu anlamamış bir şekilde kaşlarını kaldırdığında yüzümdeki gülüşü sildim ve bağırarak konuştum.
"Anıl, senin herhangi bir tehdidini ciddiye almayacağım, o gün söylediklerine ayak uydurdum ama şu an beni Ömer'le yan yana getiren şey ne olabilir ki? Ben mi onun ayağına gideceğim, o mu benim ayağıma gelecek. Saçma sapan bir aşk hikayesi uydurmuşsun kendine ayrıca olur da ben Ömer'e karşı bir şey hissedersem ölümle tehdit etsen vazgeçmem."
Anıl gülecek gibi olduktan sonra başını salladı. "Yaptığım şey aptallıktı Ezgin, asla kendimi savunmuyorum."
"İyi" diyerek gözlerimi devirdim ardından da "başka bir şey yoksa," diye ekledim.
"Aslında var," diye mırıldanınca hafif bir merakla konuşmasını beklemeye başladım. Aklında bir şey tartarcasına zemine baktığında hızlı bir şekilde başını kaldırarak doğruldu ben şaşırmış bir şekilde ayaklanmasına bakarken o kapıya ulaştı.
"Bu akşam Ömer'in doğum günü gelmek ister misin?"
Afallayarak "ben mi?" diye sordum. Olumlu anlamda başını salladığında kararsız bir şekilde dudağımı büktüm, gidersem Ömer'i umutlandırmaktan korkuyordum ama tatildeyken konuşup hallettiğimize karar vermiştik şimdi gitmezsem de Anıl yanlış anlayabilirdi, madem boşsun Ömer'e, gel ne kaybedersin de diyebilirdi.
"Hadi Ezgin, kötü bir başlangıç yaptık seninle eğer tek gelmek istemezsen dünki arkadaşınla gelebilirsin. Hala burada değil mi?"
Anıl'ın asıl sebebi anlayarak yüzüme gerçek bir tebessüm yerleştirdim. "Adresi kasaya bırakabilirsin, Çiğdem'le uğrarız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİMOZA YOLCUSU
ChickLit"Sürekli kalbinin etrafını örüyorsun," diye konuştu acı çekercesine. Karşısında kendisine bakan kadın belki de son nefesine kadar bakmak istediği tek kadındı. "Etrafını örecek bir kalbim yok benim," Ucu zehirli kelimlerle yaralanan adamın azmiydi...