medya: into it - chase atlantic
merhabalar, merhabalar.
bilemiyor olabileceğiniz kelimeleri yine aşağıya bırakıyorum şöyle.
dominatrix: BDSM ilişkilerinde, baskın rolündeki kadınlara verilen ad.
keyifli okumalar diliyorum.
***
saç diplerimde hissettiğim, şiddetli diyebileceğim baskı sebebiyle, göz kapaklarımı yavaşça aralamıştım.
görüş açıma ilk giren şey, yalnızca birkaç santim ötemde olan, taehyung'un esmer ve benim izlerimle süslenmiş olan boynu olmuştu. burnunu saçlarıma yaslamıştı, sesli diyebileceğim bir şekilde kokumu içine çekerken, belimdeki kolları da sıkılaşmıştı. ben ise bu sırada tek elimle dövmeli kolunu tutmaya devam ediyordum. diğer kolum ise koltuğun kenarından yere doğru sallanıyordu.
hâlâ uyuyordu.
bakışlarımı boynundan ayırarak usulca yüzüne çıkarttım, pozisyonumuzun izin verdiği kadarıyla. zira onun burnu halen saçlarım arasındaydı ve yüzüne bakabilmek beni bir hayli zorluyordu. birkaç siyah saç tutamı, uzun olmaları sebebiyle gözlerinin önüne düşmüştü. rengini bir an olsun yitirmeyen kızarık dudakları hafif aralıktı ve düzenli bir şekilde nefes alıp veriyor, nefes sesleri kulağıma hoş bir melodi misali doluyordu.
uzanıyor olduğumuz deri koltuk her ne kadar büyük olsa da, koltukta uyumaya alışık değildim, boynum ağrıyordu. taehyung'un yüzüne bakarken de zorlandığım için düşünmemiş, elimi dövmeli kolundan ayırmış, başımı da göğsünden kaldırmıştım yavaş bir hareketle. yine yavaş olmaya özen göstererek koltukta oturur pozisyona geçtiğimde, hâlâ uyuyor olan esmer bu durumdan hiç memnun kalmamış olacak ki, kaşlarını çatarak dudaklarını büzmüş, kesik bir nefes almış ve başının altındaki yastığa sarılmıştı dövmeli kolu ile.
tanrım, çok tatlı.
çok tatlıydı.
o kadar masum, o kadar tatlıydı ki, hala büzük olan dudaklarına eğilerek kısa bir öpücük bırakmamak için zor tutmuştum kendimi, çünkü onu uyandırmak istemiyordum. bir haftadır meşguldü, bir de üzerine benimle ilgilenmişti dün. kesinlikle onu uyandırmak istemiyordum.
zerre anlamazdım, lakin kahvaltı hazırlamaya çalışacaktım.
tabii ki de sebebi dün falan değildi. bir an için kendimi vanilya ilişkisi yaşayan insanların yerinde hissetmiştim bunu düşününce. kulağa berbat geliyordu. yalnızca, dün gecenin aksine ciddi anlamda acıkmıştım. tek sebebi bu, ve biraz da taehyung'u mutlu etmekti.
öyle açtım ki, tanrım, karnım gurulduyordu.
yavaşça ayağa kalkarak çıplak ayaklarımı zemin ile buluşturduğumda, ilk amacım taehyung'un odasındaki banyoya geçmek ve elimi yüzümü yıkayarak kendime gelmekti. yere düşmüş olan örtüyü uzanarak aldıktan sonra taehyung'un üzerine örtmüş, adımlarımı merdivenlere yönlendirmiştim.
taehyung'un odasındaki banyoya ulaşarak işimi hallettikten sonra, pek oyalanmak istemediğim için direkt aşağıya inmiş, mutfağa geçmiştim.
kahvaltı hazırlamak? kesinlikle çok çok iyi anlıyordum bu işten. öte yandan, kesinlikle jimin'in evde olmadığı zamanlar dışarıdan kahvaltı sipariş ediyor oluşumun sebebi de bu olsa gerekti.
pekâlâ, yaklaşık bir on dakika kadar, ne yapacağımı düşünmüştüm. jimin asla ama asla üşenmez, türlü türlü yiyecekler hazırlardı her sabah. taehyung'un ne yemekten hoşlandığına dair hiçbir fikrim yoktu. en sonunda, daha fazla düşünerek zaman kaybetmeme kararı almış ve ilk olarak, kahve içeriz diye düşünmüş, kettel'a su koymuştum. daha sonra ise buzdolabında bulduğum kahvaltılıkları çıkartarak hepsini masaya dizmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lights down low
Fanfiction"doğru yer, doğru zaman, doğru adam, doğru duruş, doğru açı, doğru vuruş ve doğru şiddet; seni bir yerden alıp başka bir yere götürür, jeon. daha önce tatmadığın bir hazzı tattırır, hissetmediğin yoğunlukta duygular açığa çıkartır." bdsm! | dom / t...