24: "kaç, kim taehyung. kaç."

3.1K 306 136
                                    


medya: like crazy, jimin.

merhaba guys.

oruçlu iseniz iftardan sonra okumanız gerektiği uyarısını yapıyor, oy ve yorum beklediğimi belirtiyor ve sizleri bölüm ile bırakıyorum.

bölümün başına gelmeyen kalmadı iki gündür.. bilenleriniz biliyor.

yorum istiyorum. yorum.

keyifli okumalar. :)

***

zaman, gerçekten çok hızlı geçiyordu.

iki üç gün öyle yoğun ve öylesine hızlı geçmişti ki, ölü gibi hissediyordum. gerginliğimden, istediğim başarıyı elde edememe korkusundan, gereğinden çok çok fazla çalışıyordum günlerdir ve bünyem bu denli yoğun tempoya alışık olmadığından ötürü ciddi mânâda ölü gibiydim. lakin içimden bir ses de diyordu ki, değecekti.

dakikalar sonra çıkacaktım sahneye. şu an kulisteydim. çoktan kıyafetlerimi giyinmiştim ve ah, değinmeden edemeyeceğim, seçtikleri kıyafetler inanılmaz derece seksiydi. üzerimde dar, vücudumu saran bir gömlek, onun üzerinde deri ceket ve altımda da yine dar ve deri olan bir pantolon vardı. âdeta bedenime özel olarak dikilmişçesine üzerime oturan bu parçalar, feci iyi hissettirmişti bana.

"hae su! tanrı aşkına iyi ki hafif bir şey olsun dedim! bırak o far paletini!" diye sesimi yükseltmeden edememiştim, yanımdaki makyöz kıza. renkli, dikkat çekici bir makyaj istemiyordum, iyiydim böyle zaten. "ya tamam! en azından kirpik diplerine siyah far sürseydim biraz? çok yakışırdı!" dediğinde, çok kısa bir an düşünmüş ve oturuyor olduğum sandalyede biraz kıpırdanarak onu cevaplamıştım. "iyi tamam. azıcık sür." gülerek direkt işine koyulmuştu, dediğim şeyin üzerine.

makyaj işinin de sonunda hallolmasının ardından, kendimi bulunduğum kulisteki siyah deri koltukların üzerine bırakarak telefonumu elime almıştım. yarım saat kalmıştı. taehyung, tahminimde hâlâ gelmemişti zira gelseydi ilk işi yanıma uğramak olurdu. içimden bir ses, geç kalacak diyordu ve tanrı şahit, eğer olurda geç kalırsa, onu boğardım. jimin hyung ve yoongi gelecekti, jisoo ile jennie'yi de davet etmiştim. jisoo, jennie'nin gelememe ihtimali olsa da asla kaçırmayacağını ve kendisinin geleceğini söylemişti. okuldan yakın arkadaşım olan mark ise, ah, sahneye tekrar çıkacak olmama en çok sevinen isim oydu zira zamanında onun gazına gelerek, bu işe girişmiştim. elbette o da geliyordu.

jeongguk:
neredesin?

yarım saat kaldı

geç kalırsan seni boğacağım

hem de o çok değer verdiğin kravatlarınla.

taehyung'a bıraktığım mesajların ardından, bildirimlerimi hızla kontrol etmiş ve telefonumu orada bırakarak ayaklanmıştım. karşımda kalan boy aynasına baktım. gerçekten, uzun zamandır, kendimi bu kadar beğenmiyordum. deri bana çok yakışıyordu. dileğim, taehyung'un da biraz olsun delirmesiydi. gecenin sonu nasıl bitecekti, inanılmaz derece merak ediyordum.

çok değil, dakikalar sonrasında çağrılmıştım. kulisten ayrılmadan evvel bir şişe suyu kafama dikerek, aynanın karşısındaki bedenimi bir kez daha incelemiş ve saçlarımın düzgün durduğundan emin olmuş ve kendime, her şeyin güzel gideceğini hatırlatmıştım.

"taehyung'u göremiyorum." dedim, sahnenin arka tarafında dikilirken, yanımdaki seokjin hyung'a. saniyeler sürecek bir konuşma yapıyordu bu sırada namjoon hyung ve benim gözlerim kalabalıktaki insanları tarıyordu. en öndeydi hepsi. jisoo, yoongi ve jimin hyung'u anında görebilmiştim. mark da onların biraz arkasındaydı fakat taehyung gözükmüyordu. "yoldadır jeongguk, sakinleş. gelir şimdi. hadi! görelim seni!" seokjin, namjoon hyung'un adımı seslenmesi ile hafifçe omzuma vurmuştu. taehyung'u sikecektim. kesinlikle onu sikecektim!

lights down low Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin