23: "'sarılmaktan haz etmem' zırvalığı."

2.8K 309 126
                                    

medya: chase atlantic, friends.

merhabalar.

umuyorum ki iyisinizdir.

oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, keyifli okumalar dilerim.

***

"taehyung, siktir, taehyung uyan!"

birkaç saniye öncesine dek, taehyung'un çıplak göğsünde huzurla uyuyordum lakin aniden hızlanan kalp atışları, titremeye başlayan bedeni beni tedirginliğe düşürmüştü ve yatakta doğrulduğum gibi tek elimle yanağını kavramış ve adını bağırmaya başlamıştım. elim ayağım titriyordu, ilk kez onu bu hâlde yakalıyordum. büyük ihtimalle kabus görüyordu.

"taehyung!" bir kez daha adını bağırdım. yanağını kavrıyor olduğum elimi aniden sertçe kavrayıp çekmiş ve gözlerini aralamıştı, nefes nefese bir biçimde. siktir, çok sert bir biçimde kavramıştı bileğimi ve acıyordu. felaket terlemişti. "iyi misin? kabus mu gördün?" diyebildim, o hâlâ bileğimi sıkarken. bir süre kendine gelemedi. nefes alışverişleri sonunda düzene girdiği vakit, yeni fark ediyordu bileğimi sıktığını. hemen bıraktı ve uzanıyor olduğu yerde doğrularak, ellerini saçlarına attı, âdeta ıslanmış tutamlarından parmaklarını geçirerek geriye doğru yatırdı. "ben.. siktir, siktiğimin herifi." dedi, hâlâ soluk soluğaydı aslına bakılırsa. elinin birini bu kez sol yanağına götürdü ve okşadı, az önce kavradığım yanağını. tanrım! kimden bahsediyordu ve ne görmüştü kim bilir rüyasında!

ona sarıldım.

kollarımı hızlıca boynuna sararak üzerine iyice eğildim ve tek elimi saçlarının arasına attım. bir an için gecikmemişti, onun kollarının da belimi bulması ve beni kucağına çekmesi. "ne gördün?" diye sordum, kısık sesimle. terli oluşu sikimde değildi, sımsıkı onu sararak tamamen kucağına yerleşmiştim. "siktir et." dedi, çıplak belimi okşarken. "siktir et, babamdı işte." cevap veremedim. ne diyebilirdim ki? ona daha sıkı sokuldum ve pürüzsüz boynunun bir köşesine, küçük bir öpücük bıraktım. sağ kolumu aniden, boynundan ayırmama sebep oldu. az önce sıktığı bileğimi kavramıştı. "acıttım mı? özür dilerim, bilincim yerinde değildi." dediğinde, sesinin tınısına mı yansaydım, yoksa dediklerine mi, inanın karar verememiştim. dudaklarına götürdü bileğimi ve sıcak dudaklarını oraya bahşetti. o sıra, ben yanmasaydım da kim yansaydı?

"geçti bile." dedim, öptüğü bileğimi okşarken. gülümsedim. "biraz daha iyi misin? duşa girmek ister misin, hm?" sorularım üzerine, kısa bir süre sessiz kalmıştı. bu kez onun başı boynumdaydı. kokumu sesli diyebileceğim bir şekilde içime çekiyor olduğu sıra gözlerimi sıkıca kapatmış ve yutkunmuştum. sıcak dudakları ile burnu, boynumu gıdıklıyordu. "iyiyim." hâlâ boynuma yaslı olduğundan ötürü boğuk çıkan sesiyle konuşmuştu. "girerim."

onu iyice boynuma yasladım. parmaklarım arasındaki saçlarını hafif hafif okşamaya başladığım sıra tek dileğim onu biraz olsun iyi hissettirebilmekti. iyiyim diyordu lakin değildi, biliyordum. o da sanki hiç kucağından kalkmamı istemiyormuş gibi belimi sıkı sıkıya sarmaya devam ediyordu. güvende hissettiriyordu. ev gibi hissettiriyordu.

"jeongguk," dedi, başını boynumdan yavaşça kaldırıp, uykulu olan gözleriyle gözlerimi buluştururken. "ilk tanıştığımız sıralar, sana söylediğim sarılmaktan haz etmem zırvalığını hatırlıyor musun?" gülmemek adına, dudaklarımı birbirlerine bastırmak durumunda kalmıştım. başımı salladım yalnızca. "işte," dedi. yeniden eğilip sıcak dudaklarını bu kez, sol omzumun üzerine bastırmıştı. "onu siktir et."

öpücüğü, kolları arasında bildiğiniz erimeme neden olacakken, karnım neden ilk defa, bu denli çok kasılıyordu, inanın ki emin değildim. parmaklarım, ensesinde dolanmayı sürdürürken, "çoktan siktir ettim, kim." demiştim. dile getirmesi, çok çok hoşuma gitmişti lakin zaten farkındaydım. ikimiz de muhtaçtık işte birbirimizin kollarına. bu bir gerçekti. "öyle mi?" diye sordu. "öyle." dedim.

lights down low Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin