7: "esaret."

9.3K 659 566
                                    


medya: don't call me angel.

merhabalar, merhabalar.

"yine bir ay oldu lan!" diyerek bana sövmeye başladığınızı, emin olun ki duydum. :)

neyse efendim, sonucunda vakit buldum ve her ne kadar içime sinmese de yayımlıyorum.

bondage: esaret. kısaca bağlama ve bağlanma eylemlerini içeren, BDSM'in apayrı bir kısmı. ( b-d )

yüzeysel olarak açıklıyorum zira en az BDSM'in kendisi kadar ayrıntılı, geniş bir konu. dilerseniz araştırabilirsiniz.

bölüm taehyung ağzından, keyifli okumalar diliyorum, oy ve yorum sayısını düşürmeyelim.

***

"orada dur."

parmaklarım, şimdiden bedenimin ısınmaya başlaması sebebiyle, hâlâ üzerimde olan gömleğin düğmelerini bulurken, çıplak ayaklarını taş zemine vura vura ilerleyen bedene durması adına komut vermiş; arka bedenini, bacaklarını süzerken, yutkunarak dilimle dudaklarımı ıslatma ihtiyacı duymuştum.

durmasını istediğim yer, onu tamamen savunmasız bırakarak bağlayabileceğim, yüksek bir düzenekti.

onu bağlamak istiyordum.

tam anlamıyla savunmasız bırakmak istiyor, her bir hücresinin bana muhtaç olduğunu ve olmaya devam da edeceğini, iliklerine kadar hissettirmek istiyordum. hadi ama, yalnızca bağlamak değil, o güzel aklının almayacağı türden manyakça şeyler de yapmak istiyordum.

bunların başında, kanını akıtabildiğim kadar akıtmak geliyordu.

o güzel, şekilli kalçalarının üzerine, bir jilet veyahut bıçak ile adımı kazımak istiyor, eminim ki bu sırada usulca kalçalarının üzerinden usulca süzülecek olan kanını, dilimle dudaklarım arasına hapsetmek istiyordum mesela.

siktir ve siktir!

bir an, zihnimin bir köşesinde bu görüntü canlanmıştı.

nefes alışverişlerim hızlanırken, hâlâ gömleğin son düğmelerinde olan parmaklarımın titreyişine şahit olmuştum. sikeyim, kan beni fena hâlde azdırıyordu. ve yine sikeyim ki, ne zaman kendime yavaştan almamız gerektiğini hatırlatsam, kendimi böyle düşüncelerle boğuşmaktan alıkoyamıyordum.

pekâlâ, pekâlâ. yavaştan alma sürecini geride bırakıyoruz sayılırdı artık. artık ikimizinde yavaş olmak istemediğine adım kadar emindim. yavaştan almak istiyor oluşumun sebebi, yalnızca onu incitmemekti ayrıca. yavaştan almamız ve böylelikle aramızda gerçek bir güven bağı da oluşturmamız gerekiyordu.

güven kavramı, bana oldukça uzak bir kelimeydi aslına bakılırsa.

zor oluşur lakin kolay kırılırdı.

en azından bu durum benim için böyleydi.

jeongguk ile aramızda, tam anlamıyla bir güven bağı oluşturabildiğimizi söyleyemezdim, en azından şimdilik. fakat bu yolda emin adımlarla ilerlediğimiz de bir diğer gerçekti.

lakin, hayır. tek sorun güven problemimiz değildi.

daha büyük bir sorunumuz vardı. daha doğrusu bu sorun bana aitti tam olarak.

jeongguk, bir terbiyeci istiyordu.

neredeyse 1 ay olacaktı tanışalı ve jeongguk bunu yeterince belli etmişti. daha önce bir brat ile ilişkide bulunmadığımdan ötürü ona istediğini veremeyeceğim korkusu tüm bedenimi sarıyordu benim de.

lights down low Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin