27: "daha fazla güven sorunu yok."

1.9K 235 49
                                    


bölüm şarkıları:
the weeknd - trust issues
the weeknd - missed you, bonus track
chase atlantic - friends

merhabalar, uzun müddet oldu.

önceki iki üç bölümü okumanızı tavsiye ediyorum zira unutmuş olma ihtimaliniz yüksek.

oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. bölüme gelen ilgiye göre yeni bölüm bu kez erken gelebilir. 👋🏻

keyifli okumalar diliyorum hepinize, yavrular.


***

2 hafta sonra

elindeki siyah, hafif transparan olan gömlek ile beraber, dalmış gitmiş bir vaziyette, odasının zeminindeki koyu renkli parkeleri izliyordu, jeon jeongguk. dalgındı, her ne kadar son birkaç günü, öncekilerine nazaran daha hareketli ve güzel geçmiş olsa da, dalgınlığı devam ediyordu. dalgınlığını kanıtlar niteliğindeydi örneğin, kafa dağıtmak adına okumaya başlamış olduğu kitaba, iki haftada üç kez baştan başlaması.

derin bir nefes aldı, gömleğini yatağının üzerine atarken. güne yine geç başlamıştı, öğlenden sonra üçü gösteriyordu saatler. sigara ve acı kahveden oluşan kahvaltısını, odasının balkonunda ediyorken, aklını, jimin hyung'unun dün gece söylediği şey karıştırmıştı. neden çıkıp bir iki parça söylemiyorsun? nerede, siktiğimin kim taehyung'unun çok sevdiği o noir soir'de mi? pekâlâ, dakikalardır düşünüyordu ve işte kendini dolabının önünde bulmuştu.

ağlamaktan içinin dışının bir olduğu dönemi atlattı sayılırdı. neredeyse bir ay olacaktı, taehyung ile aralarında geçmiş olan o konuşmanın üzerine. yüzünü bir kere bile görmemişti, sesini bir kere bile duymamıştı. bir mesaj bile almamıştı ondan. haberi yoktu ne yaptığından. nasıl olacaktı zaten, haftalardır evden mi çıkıyordu? tek bildiği, daegu'ya gidip gelmiş olmasaydı, bu bilgi de jimin hyung'unun yoongi'sinden ulaşmıştı onlara.

jeongguk, kırgındı.

her ne kadar, son günlerde kendi kendine iyi olduğunu hatırlatmaya çalışıyor olsa da kimi kandırıyordu, tanrı aşkına? hâlâ kırgındı, hala bir boşluk vardı içinde. ondan ayrı kaldığı müddet boyunca, öğrenmiş olduğu en net şey, onun varlığına fena hâlde alışık olduğuydu. hayır, varlığına değildi bu alışıklık yalnızca. taehyung'un bir kere bile dile getirmemiş olduğu lakin hissettirdiği sevgisine alışıktı, ilgisine, onunla uyumaya ve uyanmaya alışıktı. âşıktı da.

netti jeongguk'un duyguları. ona âşıktı. taehyung'un aksine, oldukça netti ve belli etmekten bir an için çekinmezken, onun hâlâ bir adım atmıyor oluşu, sinirlenmesine neden oluyordu. tanrı aşkına, neyi bekliyordu? ne diye bekletiyordu? umut vermemeliydi ona. ad koymak istemiyorsa aralarındaki ilişkiye, en azından bunu dillendirmeli ve daha fazla umut vermemeliydi, değil mi?

"iyiyim. ne bok yiyorsa yesin. çıkacağım o sahneye de." sözcükleri dökülmüştü dudakları arasından. hazırlanmaya başladı, birkaç saati vardı. hızlı davranıp, bir an önce mekâna geçmek ve stüdyoda en azından biraz çalışmak istiyordu.

aynı saat dilimleri içerisinde, kim taehyung, önemli toplantılarının birindeydi. ne durumda olursa olsun, bugünlere kolaylıkla gelmemişti ve işinin başında olması gerektiğinin bilincindeydi. öyle de yapıyordu. en azından deniyordu.

haftalardır uyku girmeyen gözlerini, her gün olduğu gibi güçlükle aralık tutuyor, oturduğu yerden ter damlalarının, siyah saç dipleri arasından âdeta aktığını hissederken, tek eliyle tutuyor olduğu, şirket için kullandığı tablete boş bakışlar atıyordu. inanılmaz derecede odaklanma problemi vardı ne zamandır. evine geçip, kimseler yokken sessiz sakin bir şekilde çalıştığı vakitler ancak bir şeyleri yoluna koyabiliyordu.

lights down low Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin